Ertesi sabah Eylül erkenden kalkmış, hazırlanmıştı. Evin içinde çıt çıkmıyordu, demek ki Serkan uyuyor, Ayşen de daha gelmedi dedi kendi kendine... mutfağa inip kendine bir şeyler hazırlarken aklına Serkan geldi, uyanıp onu bulamadığında ne düşünürdü acaba? Bir not yazıp başucuna bırakmalıydı belki de...
Kağıda işe gittiğini, akşam eşyalarını da toplayıp döneceğini yazmış, Serkan'ın odasına girmişti. Serkan hala uyuyordu, yanına gidip bir süre onu izledi, aslında neden böyle bir şey yaptığını da bilmiyordu. Belki de yaşadıkları hala bir rüya gibi geliyordu ona... tüm bu ev, Serkan'ın da ona yıllardan beri aşık olması ve sonunda kavuşmaları... yanına kadar eğilip elleriyle Serkan'ın yüzüne düşen saçları düzeltti. Kağıda da yanına bırakacaktı ki Serkan gözlerini açtı...
Eylül : uyandırdım mı?
Serkan kafasını salladı...
Serkan : her sabah bir bücürük gelip saçlarımla oynamıyor, tabii uyandım...
Eylül gülümsedi...
Serkan : çıkıyor musun?
Eylül : evet... anca giderim. Hazır uyanmışken benim için bir taksi çağırır mısın?
Serkan : ne taksisi? Al arabayı öyle git...
Eylül kahkaha attı...
Eylül : ne arabası Serkan? Benim arabam mı var?
Serkan : benimkinden bahsediyordum zaten
Eylül : delirdin mi sen? Onu kullanmasını bile beceremem ben.. sen de bu ayakla kullanmayacağına göre... ayrıca diyelim becerdim, benim ondan indiğimi görenler ne düşünür?
Serkan : bir tane arabam yok... daha az gösterişli bir arabaya ne dersin?
Eylül : sanırım uyanamadın sen... bana araba vermekten söz ediyorsun çünkü şuan. Henüz bir ehliyetim olup olmadığını bile bilmiyorsun...
Serkan : yok mu?
Eylül : var ama... yani kurs arabası dışında bir araba kullanmadım...
Serkan : tamam, pratik olur işte... gel sana anahtarı vereyim...
Eylül : hayır ben araba falan kullanmam Serkan. Hadi bana bir taksi çağır da gideyim, yoksa geç kalıcam. Bir an önce ofise uğramam lazım...
Serkan : iş başa düştü...
Serkan yataktan kalkıp değneğini de alarak yavaşça yürüdü, çekmeceden bir anahtar aldı ve Eylül'e onu takip etmesini söyledi...
Eylül : ne yapıyorsun? Serkan kullanamam diyorum, ne olur... geç kalacağım bak. Yoksa patron hiç acımaz, vallahi kovar.
Serkan : sen kullanma tamam, ben götüreceğim seni...
Eylül : canım sen uyanamadın galiba... naapsam ki? İçeriden buz dolu bir su getirip yüzüne mi atsam? Nasıl uyanırsın? Bir de erkenden uyanırım diyordun, herhalde spor yapmadan açılamıyorsun sen?
Serkan : belki de uyanmamışımdır... bir bakayım, uyanık mıyım, değil miyim?
Serkan, Eylül'ü belinden tutup kendine çekerek öpmeye başladı. Eylül gülerek onu göğsünden tutarak hafifçe itti... geç kalıyordu!
Eylül : ya Serkan...
Serkan : uyanıkmışım işte! Hadi, al çantanı gidiyoruz...
Eylül : ayağını kullanamıyorsun bile! Kendi kendine giden araban mı var yoksa?
Serkan : otomatik vites arabayı kullanmak için sol ayağıma ihtiyacım yok. Bir el bir ayak yeterli... hadi canım, yetişmek istiyorsan benimle gel...
Eylül gözlerini devirdi ama Serkan'ı takip edip garaja gitti... bu araba eski görünüyordu ama yine de Eylül'e bir yerden çok tanıdık geliyordu. Asla araba meraklısı olmamıştı, markaları bile zar zor ayırt ederdi ama bu arabayı nerden biliyordu ki o?
Serkan : ne oldu? Neden binmiyorsun?
Eylül : ben bu arabayı nerden hatırlıyorum acaba? Garip bir şekilde tanıdık geliyor bana...
Serkan güldü...
Serkan : on beşinci yaş günümde senin bana hediyendi... tabii oyuncağı. Benim ne kadar sevdiğimi biliyordun, bütün paranı ona vermişsin, annen sana bayağı bir kızmış.
Eylül : evet şimdi hatırlıyorum...
Eylül ağzı açık bir şekilde arabaya baktı...
Serkan : senin hediyen de halen bende. Gerçeği de burada... bir an önce kendine güven de bunu sen kullan.. burası işe gidip gelmek için zor bir konumda, arabayı al ve istediğin yere git.
Eylül : sen inanılmazsın! Önce onca para, sonra evde kalmama izin vermen şimdi de arabanı mı bana veriyorsun?
Serkan omuz silkti ve arabayı çalıştırdı...
Eylül ofisin önüne geldiklerinde saate baktı, daha beş dakikası vardı. Serkan'a gülümsedi...
Serkan : yetişirsin demiştim..
Eylül : dedin evet... ve ben geç kalıcam diye telaş ederken yarım kalan bir şey vardı, hazır vaktimiz varken diyorum ki..
Eylül, emniyet kemerini çözüp Serkan'a yaklaşarak öpmeye başladı... zaten aşık olduğu adamı o böyle ilgili davrandıkça daha da çok seviyordu...
Serkan'ın her türlü imkanı vardı ama onun için yapabileceği bir şeyler olduğuna inanmak istiyordu. Küçükken o hayalini kurduğu arabanın oyuncağını bulmak gibi bir şey... Serkan'ın hayalini kurup da gerçekleştiremediği bir şey var mıdır ki diye geçirdi içinden...muhtemelen yoktu.