Gitme vakti geldiğinde Eylül de Serkan da aralarında bir espri haline gelmiş oyunlarını oynarken gülmemek için kendilerini zor tutuyorlardı...
Eylül: kızım ama gitmemiz lazım artık. Babanız gezdirecek bizi
Selin : bugün hemen gidiyor musunuz?
Serkan : hayır, yarın akşam ayrılacağız buradan
Ekrem : torunlar kalsın o zaman. Siz gidin, onlar kalsın. Sabah kahvaltıya gelmeniz için bahaneniz olur
Eylül: olur mu ki öyle? Rahatsız etmesinler?
Selin : biz çok özlüyoruz onları, biraz özlem giderelim kalsınlar işte
Güney : siz gidin abicim, git de dinlen biraz
Güney göz kırpınca Serkan onun bildiğini anlamıştı. Gülümsedi...
Serkan : iyi tamam o zaman. Sabah geliriz.
Eylül: öyle diyorsanız... tamam.
İkisi evden çıkarken kahkahalarını zorlukla bastırdılar ve karavana biner binmez kahkahalarla gülmeye başladılar. Serkan karavanı kullanırken Eylül hâlâ gülüyordu...
....
Eylül: nereye park edeceğiz?
Serkan: tam olarak şuraya...
Eylül, Serkan'ın ona gösterdiği yere baktı. Beş yıldızlı lüks otellerden biriydi burası. Sürekli televizyonda reklamlarını gördüğü otellerden...
Eylül: bizim yatağımız var Serkan, neden otelde kalıyoruz?
Serkan: kendimize vakit ayıracağız demiştik unuttun mu? Biraz masaj, spa, hamam... sonra yumuşacık bir yatakta uyumak... bence bunu hak ettik. Üstelik bu bir kutlama...
Eylül: parazitin hayatımıza girişinin mi?
Serkan: evet... bence güzel bir kutlamayı hak ediyor
Eylül kıkırdayıp arabadan indi.
Eylül : böyle yerler rezervasyonsuz almaz ki Serkan
Serkan: bizim de forsumuz var herhalde... ayrıca böyle oteller dolup taşmıyor merak etme, illa ki bir oda buluruz
Resepsiyona geldiklerinde onları üniformalı bir adam karşılaşmıştı...
Serkan: iki kişilik bir oda istiyoruz
Adam : maalesef, tüm odalarımız dolu
Serkan: nasıl ya? Hepsi mi?
Eylül: boşver Serkan, yerimiz yok değil, boşver...
Serkan: illa ki bir oda vardır. Eminim.
Adam : iki kişilik odalar dolu. Tek kişiliklerde yer var ama.
Serkan: hayatta olmaz
Adam : ama bir tane de kral suitimiz var. Otelin en pahalı, en donanımlı odası. Tüm servis ve ek hizmetler dahil.
Serkan: tamam, harika. Tutuyoruz.
Adam, gelecek paranın kokusunu alıp kocaman gülümsedi...
Eylül: Serkan, gerek var mı ki?
Adam bir satışın engelleneceğini anladığında hemen ikna çalışmalarına başladı...
Adam : ek hizmetlere güzellik ve cilt bakımları, solaryum ve masaj dahil.
Eylül: cilt bakımına ihtiyacım var gibi mi duruyorum? Ondan mı söylediniz yani?
Adam : ha-hayır ben şey...
Serkan güldü...
Eylül: açık büfe kahvaltı ve spa dahilse...
Adam : şey tabii... hepsi dahil. Odada deniz manzaralı büyük bir balkon var, odaya kahvaltı servisi de yapıyoruz
Eylül: ay hayır ben iner kahvaltımı kendim yaparım. Zaten ne zaman odaya kahvaltı istesek her şeyden cimri cimri koyuyorsunuz, insan yüz defa istemeye çekiniyor....
Adam donup kalmıştı. Serkan da karşısında bir komedi filmi varmış gibi Eylül'ü ve adamın onunla imtihanını seyrediyordu..,
Adam : tabii, siz bilirsiniz. Şey... ayrıca spaya özel giriş kartı mevcut. Bir saatliğine bütün spayı kiralayabiliyorsunuz
Eylül pek tatmin olmamıştı...
Eylül: iki saat. Ayrıca tırnak bakımları dahil.
Adam bir Eylül'e bir de Serkan'a baktı ve kafasını salladı. Lüks bir oda satışından mahrum kalmak istemiyordu...
Eylül: o zaman anlaştık.
...
Eşyalarını odaya çıkaran görevli gittiğinde Serkan kahkahayı basmış, Eylül'ü kendine çekerek koltuğa oturmuştu.
Eylül: hep bunu yapmak istemişimdir.
Serkan: adam resmen neye uğradığını şaşırdı Eylül. Sen tam bir imtihansın!
Eylül: eh boşuna senin bücürüğün değilim ben. Benimle bir sen baş edebilirsin.
Serkan: doğru dedin bücürük.
Eylül: ee böyle oturacak mıyız? Spaya gidelim spaya. Sonuna kadar şımarmak istiyorum. Artık sen yeter diyene kadar.
Serkan: yani sonsuza kadar
Eylül: evet...
Eylül kıkırdayıp üstündekileri çıkararak odalarındaki bornozu üzerine geçirmişti bile.. Serkan da arkasından hazırlanmış, otelin tamamen onlara kalmış bir bölümünde keyfin ve rahatlığın tadını çıkarmaya başlamışlardı...
....
Serkan'ın kolları hayatının her dönemimde Eylül'ün olmak istediği yerdi. Küçükken bir şey olur, ağlar ona sığınır, her koşulda her şeyden korunacağını bilirdi, sevgiliyken ona sarılır içi huzur dolardı, evliyken de vücudunun her bir hücresiyle ona olan aşkını hissederdi.
Bücürüğünün kimselerde olmayan bambaşka bir kokusu, bambaşka bir enerjisi vardı Serkan için. O bir kere tadıldı mı vazgeçilemeyen bir duyguydu. Komik çocuksu tavırları, çekici güzelliği ve harika kalbiyle canlarına can olan kadından bir anlığına bile vazgeçmesi mümkün değildi. Her zaman yanında olsun, onu sevsin, hiç vazgeçmesin, ne karar verirse versin Eylül'ün de arkasında olmasını istiyordu. Onunla geleceği görmek çok kolaydı, şimdiden çocuklarıyla çoğaldıkları ve büyük evin artık o kadar da büyük görünmediği, tavır olarak annelerinin kopyası olan kızlarıyla ileride geçirdikleri günleri şimdiden görebiliyordu.
Eylül başkaları için idare edilmesi imkansız bir kadın olsa da Serkan için büyük bir ödül gibiydi. Eylül dünyanın en kolay insanı değildi elbette, ama asıl o inatçı ve nasıl oluyorsa hep haklı çıkan halleriydi Eylül'ü kendine aşık eden. Bu günlere gelebilmek hiç de kolay olmamıştı ama sonunda sonsuz mutluluğa ulaştığını son damlasına kadar hissediyordu..