55

197 23 29
                                    

Eylül, Serkan'ın yanına gelip onu uyandırmaya çalışmış, başarılı olamamıştı. Ayşen'in yardımıyla onu odasına kadar taşımış, yatmasını sağlamışlardı.

Eylül : Serkan! Serkan kendine gel...

Ayşen : doktoruna haber vermemi ister misiniz?

Eylül : evet evet... hemen buraya gelsin.

Eylül, Serkan'ın yanında kalmış, saçlarını okşuyordu. Deli gibi endişelenmişti. Neden böyle olmuştu? Nesi vardı? Neden uyanmıyordu?

Yarım saat sonra doktoru olduğunu söyleyen bir adam hızla odaya girmiş, muayene edeceğini söyleyerek Eylül'ün odadan çıkmasını istemişti...

On dakika sonra Eylül daha fazla dayanamamış içeri girmişti. Serkan uyanmış, ne olduğunu anlamaya çalışır gibi etrafa bakıyordu...

Eylül : Serkan! Serkan iyi misin? Ah, neyin var senin?

Serkan : iyiyim, korkma...

Eylül : bayıldın! Burnundan kan geldi, uyanmadın! Nasıl korkmam?!

Sonra doktora döndü...

Eylül : nesi var? Neden bayıldı?

Doktor : şey... zaten demir eksikliği vardı, sanırım ilaçlarını almamış ya da eksik gelmiş.

Eylül: o zaman hemen kan alın, bakın. Ne gerekiyorsa da yapın...

Doktor : evet, zaten benim de planım buydu...

Serkan : Eylül... bana su getirebilir misin?

Eylül : tabii hemen...

Eylül odadan çıkar çıkmaz Serkan doktora baktı...

Serkan : hasta olduğumu kimse anlamasın demiştim, o şekilde ilaçlar verin demiştim. Neden böyle oldu? İlaçları aksatmıyorum. Sağlıklı besleniyorum, stresten de uzağım... hatta uzun zamandır böyle mutlu olduğumu hatırlamıyorum

Doktor : yeni ilaçlar deneyebiliriz

Serkan : olur, zaten kaybedecek neyim var mi? Ölüyorum değil mi? İyi geleceğini söylediğiniz halde bayılıp duruyorum... elime almak istediğim bardağı tutamıyorum bazen, ellerim titriyor, görüşüm bulanıklaşıyor...

Doktor : anlıyorum ama bunlar gayet olağan şeyler. Tedaviyi reddediyorsunuz. İlaçlarla bir derece belirtileri örtebiliriz ama hastalığınız ilerliyor Serkan bey, bir noktadan sonra ilaçlar da fayda etmez, söylemiştim size. Hastaneye gel-...

Serkan : hayır

Doktor : ama siz de kabul edin, bu hastalık böyle zor ve tehlikeli Serkan bey... sizin beyninizde tümör var, acilen buna yönelik tedavi olmanız şart. Eğer bu şekilde hastaneye gelmezseniz git gide şikayetleriniz artacak demiştim size.

Eylül bütün konuşmaları duymuştu. Elindeki bardak kırılıp parçalara ayrılmıştı...

Eylül : tümör mü?

Serkan : Eylül...

Eylül : ne demek oluyor bu? Ne tümörü?

Serkan : Eylül...

Eylül : doktor, siz bir şey söyleyin... ne demek oluyor tüm bunlar? Ne tümörü?

Serkan : Eylül, tamam gel yanıma, anlatıcam...

Eylül : hayır, doktor anlatıcak...

Doktor uzun bir süre Serkan'a bakmıştı, Serkan gözlerini sıkıca yumunca doktor anlatmaya başladı...

Doktor : Serkan beyin beyninde bir tümör var. Bunun uzun zamandır takipçisiyiz. Aslında tedavi için hastaneye yatması gerekiyor ama Serkan bey bunu ısrarla reddediyor.

Eylül : neden? Serkan neden yatmadın hastaneye? Sağlığın basketboldan önemli mi? Nasıl yaparsın bunu? Nasıl riske atarsın sağlığını?

Serkan alayla güldü...

Serkan : sağlık mı? Sağlığım falan yok benim... ben öleceğim Eylül... iki türlü de öleceğim...

Eylül gözleri dolu dolu baktı Serkan'a... kalbi binbir parçaya ayrılmıştı. Karşısında kanlı canlı duruyordu, sapasağlamdı, dağ gibiydi, devrilmezdi... ölümü kendine nasıl yakıştırabilirdi? Bu kadar sağlıklı bir insan böylesine gençken, hayatının baharında ölebilir miydi? Tam da Eylül ona yeni kavuşmuşken...

Eylül : ne?

Serkan onun ellerini tutmuştu...

Serkan : sana bunu defalarca söylemek istedim, ama yapamadım. Çok düşündüm ama bunu söylemenin doğru bir yolunu bulamadım... seni kendimden uzaklaştırdım olmadı, yanında olmak istedim yine olmadı... ama ben ölümün pençesindeyim Eylül... hastaneye yatsam da yatmasam da bu kaçınılmaz...

Eylül ağlarken doktora baktı...

Eylül : doğru mu bu? Hiç mi çözümü yok? Parası var, gerekiyorsa yurtdışına bile gider. Ameliyat falan olamaz mı?

Doktor : maalesef... tümör çok riskli bir bölgede, ameliyat olamaz. Olsa bile masada kalma ihtimali çok yüksek..

Eylül : nasıl ya?!

Doktor : bu sebeple ben ve diğer bütün doktor arkadaşlarımın da kendisine tavsiye ettiğimiz gibi çok daha konforlu ve çok daha uzun bir süreç geçmesi adına, hastanede tedavi olması gerekiyor...

Eylül : ve olacak da...

Serkan : Eylül...

Eylül : Serkan, her şeyi denemen gerekiyor... ölüm yok, ölümden bahsetme. Hastaneye gideceksin, tedavini olacak, savaşacaksın!

Serkan : sevgilim, özür dilerim ama savaş diye bir şey yok... tek bir son var. Sadece biri diğerinden birkaç ay daha uzun.

Eylül ağlamaktan artık önünü göremez olmuştu...

Eylül : olmaz... kaderine terk edemem seni. Böyle kader olmaz Serkan... yapamam...

Eylül yataktan kalkmıştı. Doktor da bu arada ilaçları bırakıp odadan çıkarken Eylül ne yapacağını şaşırmıştı... düğünden bir hafta önce duymayı beklediği şey kesinlikle bu değildi. Her şey olabilirdi... Serkan hepsi şakaydı, sen benim kardeşimsin deseydi mesela, ya da keşke Eylül, abisinin evindeki kanepede uykudan uyansaydı da bunlar gerçek olmasaydı...

Geçmişin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin