Eylül üçüncü çayını içmiş, boydan boya camla kaplı odadan dışarı bakıyordu. Hava iyice kararmış çimenlerin üstünü ince bir tabaka halinde kar kaplamıştı...
Eylül : ne güzel bir manzara...
Serkan : evet, güzel...
Eylül: İstanbul'dasın ama sanki değilsin... şehir dışında senden başka kimsenin yaşamadığı bir dünyada gibisin... deniz var, yeşillik var, doğa elinin altında. Bütün ev camdan sanki, duvar yok çünkü çevrede saklanacağın kimse yok.. rüya gibi bir evin var Serkan...
Serkan : en büyük ayrıntı ise yalnızım... yalnızım, yapayalnızım, yalnızken de buranın tadı çıkmıyor.
Eylül : belki de evlenmenin vakti gelmiştir. Biliyorum senin tek aşkın basketbol, aşkla meşkle işin olmaz ama bilmiyorum... Kobe Bryant mesela, evli üç çocuğu var. Efsane değil mi o adam? Aile kurması basket kariyerine engel olmamış değil mi?
Serkan : olmadı ama o şanslıydı. Karısıyla yıllar önceden tanışıyorlarmış, çok öncesinden aşıklarmış. Bu saatten sonra kimi sevsem o beni ünüm ya da param için sevecek. Ben de bunu istemiyorum. Hem yalnız olmanın nesi kötü? Bunu bana sen sormuştun. Lisenin ilk günüydü hatırlıyor musun?
Eylül kafasını salladı...
Eylül : hatırlıyorum...
Serkan : gördüm ki yalnız kalmak en güzeliymiş...
Eylül hafifçe gülümsedi. Hayatında olan kadını merak ediyordu. Cemre Derinoğlu da değilse kim olabilirdi?
Eylül : hayatımda biri var demiştin ya, adı sende saklı olan hani...
Serkan : evet?
Eylül : o burada olmamdan rahatsız olmaz değil mi?
Serkan güldü...
Serkan : bilhassa memnun olur
Eylül : anlamadım?
Serkan : sorun etmez..
Eylül : tamam, iyi o zaman.
Bir süre ikisi de sustu. Sonra ilk konuşan Serkan olmuştu...
Serkan : Berke demiştin hani, sevgilin. Nasıl biri? Nasıl tanıştınız?
Eylül : Antalya'ya taşındığımızdan beri tanışıyoruz. Aynı bölümde okuduk, çok iyi bir insan, tanısan çok severdin...
Serkan "tanısam ondan nefret ederdim, ki tanımadan bile nefret ediyorum" diye geçirdi içinden. Tabii ki bunu sesli olarak dile getirmeye niyeti yoktu...
Serkan : bilmiyorum, Gökay'dan sonra sevgili tercihlerinde iyi olduğundan şüpheye düşüyorum...
Eylül gülümsedi... o da hatırlıyordu...
Ocak 2010
Serkan, Gökay ile antreman yapıyordu. Gökay o esnada bombayı patlatmıştı...Gökay : birazdan Eylül gelicek
Serkan : gelsin... hem sen nerden biliyorsun geleceğini?
Gökay : ben çağırdım çünkü.
Serkan : sebep?
Gökay : seni yalnız bırakacağım, Demir ile yap antremanı olur mu? İlk günden sevgilimi ekmek istemiyorum...
Serkan : anlamadım?
Birden Eylül belirmiş Gökay'ın yanında gelmişti. Serkan'a çekingen bir selam verdikten Gökay'a sarılmıştı. Serkan karşısında olup bitene anlam verememişti...
Gökay : hadi abi, kolay gelsin sana.
Gökay da Eylül'e sarılarak onu bahçedeki banklara çekmişti. Serkan da spor salonundan çıkmış onları izliyordu. Eylül neden onun gibi bir salakla çıkmıştı ki? O çocuk kızları kandırır dururdu.... yeni kurbanı Eylül müydü?
Serkan buna izin veremezdi. Bir şey yapmalı, Eylül'ü ondan kurtarmalıydı... hemen yanların gitti.
Serkan: Eylül iki dakika konuşmamız lazım, acil
Eylül : Serkan sonra konuşsak? Yani...
Serkan : acil.
Eylül istemeye istemeye Serkan'ın yanına gelmişti.
Eylül: efendim?
Serkan : çıkıyor musunuz siz?
Eylül : evet... yani Gökay dün bana çıkma teklifi etti ben de kabul ettim, neden sordun?
Serkan : o sana göre biri değil... yani aslında özünde iyi çocuktur, zaten o yüzden arkadaşım ama söz konusu kızlar olduğunda kendisi pisliğin tekidir
Eylül : uyarı için teşekkürler ama ondan ayrılmayacağım henüz...
Serkan : ona mı kaldın Eylül? Cidden...
Eylül : benim için kuyruk oluşturan erkekler de yok zaten...
Serkan : olması da gerekmez bücürük
Eylül : Güney bir, sen iki yine başladız abiliğe. Gerçekten mi Serkan? Ya en yakın arkadaşınla çıkıyorum, onu oyalayacağım diye mi böyle yapıyorsun?
Serkan : seni düşündüğümden yapıyorum... üzecek seni bücürük..
Eylül : bir şey olmaz... kendin biriyle çıkmadığın gibi arkadaşlarının mutluluğuna da engel oluyorsun ama herkes sen değil Serkan. Bana da abilik taslama ne olur. Hem merak etme, Gökay öğlen gelir yanına, oynarsınız yine basketinizi...
Eylül yeniden Gökay'ın yanına oturmuş, Serkan da sinirle spor salonuna gitmişti. O çocuk Eylül'ü kıracaktı ama bücürük bir türlü anlamıyordu...
....
Eylül güldü...
Serkan : sana bir türlü anlatamamıştım onun nasıl biri olduğunu, inat ettin çıkıcam diye ama sonra ne oldu...
Eylül : beni en yakın arkadaşımla aldattı...
Serkan : ama garip bir şekilde tek damla gözyaşı dökmedin... seni üzecek dedim ama üzülmedin...
Eylül : aşık değildim çünkü
Serkan : tabii ki değildin... hem senin hayatının aşkı Berke'ymiş zaten, değil mi?
Eylül uzun uzun baktı Serkan'a...
Eylül : evet... öyleymiş.