25

212 20 27
                                    

Eylül yaşadığı şokla donup kalmıştı. Az önce evlenme teklifi mi almıştı?

Eylül : ben... ben...

Berke : dur dur, hemen cevap verme, düşün biraz.

Eylül : şey tamam... düşüneceğim.

Berke : peki şimdi ne olacak?

Eylül : bilmiyorum... biraz düşünmeme izin ver Berke. Biraz ayrı kalalım. Kafam çok karışık, aynı anda bir çok şey düşünüyorum ve ben as-....

Berke : seni seviyorum Eylül

Eylül : biliyorum... ben de seni seviyorum, biliyorsun.

Berke : ama kafan karışık...

Eylül : evet. Çünkü sen benden ayrılmıştın ve ben bu süreçte birkaç kez randevuya çıktım...

Berke : kiminle? Onunla mı?

Eylül : kiminle Serkanla mı? hayır, hayır tabii ki. Öylesine, internetten tanıştığım birkaç insan ile...

Berke : ama...

Eylül : bir şey olmadı tabii, devamı gelmedi. Seni gerçekten seviyorum Berke. Ama biraz düşünmeme, kafamı toplamama, olanları hazmetmeme izin ver olur mu? Son zamanlarda çok şey yaşadım...

Berke : tamam, peki. Dediğin gibi olsun...

Eylül rahatlayarak gülümsedi. Birkaç dakika havadan sudan konuşurlarken telefonuna gelen bildirimle Eylül'ün gözleri büyüdü. Hesabına para yatmıştı, hem de kuruşu kuruşuna söylediği miktar.

Berke bir anlığına tuvalete gider gitmez Eylül de çantasının içinden Serkan'ın ona verdiği numarayı telefonuna ekleyerek Serkan'a mesaj atmaya karar verdi. İyi de ne yazacaktı ki?

Eylül : para az önce hesabıma ulaştı, çok teşekkür ederim.

Serkan : önemli değil. Lütfen geciktirmeden o borcu öde.

Eylül gözlerini devirdi. Tabii ki ödeyecekti, parası varken kimseye o adamlara borçlu kalmaya niyeti yoktu. Hemen tefecilerin hesabına parayı yatırıp kalanıyla da banka borcunu ödedi. İki dakikada tüm borcu silinmiş miydi yani?

Peki Güney ne diyecekti bu duruma? Abisine nasıl "ben hepsini ödedim, tek kuruş borcumuz kalmadı" diyecekti? Tefeciler bize acımış, borcumuzu silmişler mi diyecekti? Yapamazdı... ama hepsini Serkan'ın ödediğini de söyleyemezdi...

Ya da abisinin gönderdiği paraları toplayıp sonrasında Serkan'a vermek üzere biriktirebilirdi. Şu anlık en iyi seçenek buymuş gibi duruyordu...

Berke lavabodan çıkıp tekrar Eylül'ün yanına geldiğinde konuşma devam etti...

Eylül : Berke sen şimdi nerde kalıcaksın? Kaç günlüğüne geldin? Keşke o kadar para harcamasaydın. Seni kaldığım eve de alamam ki, dört kız beraber kalıyoruz, sorun ederler..

Berke: zaten kalmayacağım canım, bu akşam otobüsüm var Antalya'ya dönüyorum. Sadece birkaç saatliğine de olsa seni görmeye geldim ben

Eylül : anlıyorum...

Eylül gülümsedi... artık ona karşı hiçbir şey hissetmiyordu sanki. Zaten aşık değildi ama daha bir şeyler kopmuştu içinden. Yoksa Serkan mıydı aklını karıştıran? Onu gördü diye mi böyle olmuştu?

Elbette o yüzdendi. O uzaktayken her şey çok kolaydı. Tüm maçlarını izliyor ve bir saniyesini bile kaçırmadan bitiyordu. Yine de ne maçlar ne de röportajlar karşılıklı görüşüp konuşmak gibi değildi işte... Serkan ona sıcak sıcak bakıp eskisi gibi gülümserken aklının karışmaması mümkün müydü?

Yine de en doğrusu Berke ile olmasıydı. O kimdi, Serkan kimdi? Her şeyden önce Serkan onu kardeşi gibi görürken bir gelecekleri olamazdı. Ancak böyle arkadaşça eski günleri yad edebilirlerdi... bu yüzden Serkan'ın daha fazla aklını karıştırmasına izin vermeden Berke'nin teklifini kabul mü etmeliydi?

2 hafta sonra...
Yeni yıldan bir hafta önce Eylül, yeniden yağmaya başlayan kara baktı ve kapısının önüne yaptığı minyatür kardan adamın fotoğrafını çekti. Fotoğrafı instagram hesabından paylaştı...

Yarım saat kadar sonra Serkan'dan mesaj gelmişti. Ama bu sefer uygulama üzerinden değil de direkt olarak telefondan atmıştı mesajı...

Serkan : az önce okulların tatil edildiği haberini senden duydum. Bir zamanlar en sevdiğim haberin yıllar sonra bana hala mutluluk verebileceğini asla tahmin edemezdim...

Eylül gülümsedi. Sabah yaptığı haber akşam haberlerine yetişmişti demek ki...

Eylül : şimdilerde en mutlu haber bu. Yapabileceğim başka haber de yok. Olaysız günler...

Serkan : sana bir haber fırsatı sunabilirim...

Eylül : nasıl?

Serkan : bir şartım var, haberi sen yapacaksın. Benim çocuklar için kurduğum akademiye gelip haber yapabilirsin. Çocuklarla nasıl antreman yaptığımızı çekersin...

Eylül yazdığını defalarca okudu... patron buna bayılacaktı!

Eylül : çok isterim. Ne zaman müsaitsin?

Serkan : yılbaşından sonra olsa?

Eylül : tabii... teşekkür ederim.

Serkan : rica ederim. Yılbaşında ne yapacaksın? Özel bir planın var mı?

Eylül : sabahtan çekimim var ama akşam yok. Evde herkesin işi var, ben yalnız kutlayacağım.

Serkan : yalnız mı olacaksın? Antalya'ya gitmeyecek misin? Ya da ordan kimse gelmeyecek mi?

Eylül : hayır tamamen yalnız olacağım. Senin planın ne? Güzel bir planın vardır kesin...

Serkan : henüz yok ama sen de evet dersen olabilir...

Eylül : anlamadım?

Serkan : senin liseye başladığın seneki yılbaşını aynı zamanda geçirdiğimiz son yılbaşını hatırlıyor musun?

Eylül gözlerini kapatıp o anı düşündü. Hatırlıyordu...

Geçmişin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin