Eylül: Serkan... yapma.
Serkan: ne istiyorsan öyle söyle Eylül. Ben annenlere anne baba diyorum diye sen de aynısını yapmak zorunda değilsin. Ben benim annem bana annelik yapmadığı için, babam da öldüğü için onların eksikliğinden seninkilere bu kadar kolay anne baba diyebiliyorum. Sen de aynısını yapmak zorunda değilsin
Nazan başını eğdi...
Eylül: Serkan yeter... lütfen sus artık. Sen dışarı çık biraz gez, dolaş ne biliyim ne yapmak istiyorsan onu yap. Ben annenle yalnız kalmak istiyorum biraz
Serkan odadan çıkarken Nazan gözle görülür bir şekilde rahatlamıştı. Serkan'ın az önce oturduğu koltuğa oturdu ve poşeti açıp tastaki sıcak çorbayı Eylül için hazırladı...
Eylül: sen onun kusuruna bakma Nazan teyze. Bana üzülüyor, senden çıkarıyor işte...
Nazan : sen düşünme bunları... sen bizi boşver, kendini düşün. Asıl sen nasılsın? Serkan anlattı, inanamadım Eylül
Eylül: tesadüfen öğrendik. Aslında Serkan için kontrole gitmiştik, ben de bazı testler yaptırdım, o şekilde ortaya çıktı işte
Nazan : ama başında yakalandı ya, çabuk atlatırsın. Hem gencecik kızsın. Serkan senin için her türlü imkanı ortaya koyar merak etme...
Eylül: biliyorum... önce o, sonra ben... Serkan için çok zor bunlar, farkındayım. Sen biraz alttan almaya çalış olur mu? Siniri sana değil aslında.
Nazan : unuttum gitti...
Eylül hafifçe gülümsedi ve çorbasını kaşıklamaya başladı...
Eylül: eline sağlık Nazan teyze.. Nazan anne... şey, anne... kusura bakma, ağzım öyle alışmış
Nazan : Serkan haklı kızım, bana nasıl seslenmek istiyorsan öyle seslen, hiç farketmez.
Eylül: küçüklükten beri teyze dedim durdum ya, öyle alışmışım... artık anne demeye alıştırmam lazım kendimi.
Nazan: nasıl istersen... istediğin başka bir şey var mı? Ben bol bol yaptım, taslara koydum, evde Serkan ya da yardımcınız ısıtır bunu. Yine iste yine yaparım ben sana
Eylül: sağol... yordum seni bu saatte buraya kadar, Serkan dinlemedi hemen aradı seni.
Nazan : iyi yapmış... hazır istiyorken ye... dünden şekerpare de kalmıştı, sen seviyorsun diye getirdim.
Eylül gülümsedi, onu yiyebileceğini sanmıyordu...
...
Nazan sabaha kadar hastanede kalmış, iş yerini açması gerektiğini söyleyip hastaneden ayrılmıştı ama aklı Eylül'deydi... üstelik Eylül'e onun ailesine hiçbir söylemeyeceğine dair söz vermişken yapabilecek hiçbir şeyi olduğunu sanmıyordu...
Serkan: midene bir şeyler girdiğine sevindim...
Eylül: ben de... Serkan, iyi hissediyorum kendimi, çıkamaz mıyız artık? Çok sıkıldım
Serkan: doktorun yarım saate gelicek, muayene etsin, iyi olduğundan emin olalım, eve gideriz
Eylül: peki...
Serkan, Eylül'ün dudak büzüşünü görünce güldü...
Serkan : mızmız çocuklar gibisin bücürük...
Eylül: iyi, bir çocuğun olamayacağına göre sen de içimdeki çocukla idare edersin artık
Serkan derin bir iç çekti...
Serkan: olmasın... sen çocuk, o çocuk, kavga edip durursunuz zaten tüm gün. Ben bu saatten sonra sessiz sakin bir hayat istiyorum, kavga gürültü çekemem
Eylül inanmıyormuş gibi kafasını iki yana salladı...
Serkan: seninle ilk lunapark maceramızı hatırlıyor musun?
Eylül: unutur muyum hiç? Bir yazdı, merkeze lunapark kurulmuştu nasıl gitmek istemiştim anlatamam....
Ağustos 2007
Eylül : ya anne, ne olur gideyim. Minibüsle giderim, biraz bakar gelirimSelin : olmaz diyorum Eylül, tek başına gidemezsin oraya. Biz de gelemeyiz seninle. Baban işten yorgun geliyor zaten, benim de yarına yetiştirmem gereken siparişler var.
Eylül: abim? Abim götürsün beni...
Güney : hayatta olmaz Eylül. Yarın çok önemli bir sınavım var
Selin : seneye de gelir, seneye gidersin
Eylül: of!
Eylül ağlayarak dışarı çıkmıştı. Bütün arkadaşları ailesiyle gidecekti, o da gitmek istiyordu... jeton alacak parası yoktu ama seyredebilirdi, görmek istiyordu...
Serkan: bücürük, neden ağlıyorsun? Kim itti yine seni?
Eylül: kimse! Of Serkan, biz neden bu kadar fakiriz? Babam inşaatlarda çalışmasa bu kadar yorulmazdı, beni götürürdü oraya... of!
Serkan : nereye gitmek istiyorsun bakayım sen?
Eylül: lunaparka... herkes gidecek. Ben jeton almayacağım ama en azından görmek istiyordum. Merak ediyorum nasıl diye. Ama annem merkeze tek başıma gitmeme izin vermiyor
Serkan : ben götürürüm seni... annenler benimle gelmene izin verirler mi acaba?
Eylül: valla mı? Gerçekten götürür müsün Serkan? Noolur soralım. Abimle gitmeme izin veriyorlardı ama onun sınavı varmış. Belki seninle de gitmeme izin verirler...
İkisi içeri girmişlerdi, Selin Serkan'a gülümsedi...
Selin : merhaba Serkancım... tam yemeğe geldin, kaynanan seviyormuş...
Serkan anlamamıştı...
Selin : hazır sofraya geldiğinde öyle denir ya... sen de oturmak ister misin?
Serkan: yok Selin teyze, sağol. Ben yedim, zaten birazdan lunaparka gidicem.
Selin : iyi çocuğum, sen bilirsin...
Serkan : izin verirseniz Eylül de gelsin benimle. Biraz dolaşıp döneriz. Çok durmayacağım ben de zaten
Ekrem : çok durmayacaksan gelsin seninle. Tüm gün lunapark dedi durdu zaten
Serkan: saat on olmadan döneriz.
Selin : aman Serkan, bizim kız deli dolu, gerekirse tut kolundan yanından ayırma... devir kötü, korkuyor insan. Göz kulak oluver
Serkan: merak etmeyin...