Pınar : hoşgeldiniz
Pınar onları içeriye davet ederlerken kızlar el ele tutuşup bir anda içeri koşuşturdular. Onlar da arkalarından içeri girmiş, salondaki koltuklara oturmuşlardı. Ufak bir sohbetten sonra kızlar etrafına bakınmaya başladı...
Bora : kızlar, bir şey mi aradınız?
Nehir & Irmak : Can nerde?
Eylül gülmemek için kendini tutarken Serkan yerinde kıpırdandı...
Pınar : odasında, gelmesini söyledim ama bilgisayar oyunu oynuyor, ona daldı gitti...
Bora : gelin götüreyim ben sizi, biraz oynasın sizinle
Kızlar sevinirken Bora yerinden kalkıyordu ki Serkan durdurdu...
Serkan: Can da gelsin de sevelim biraz, burada oynarlar
Bora : getirebilir miyiz bilmiyorum, çok asi bu dönemlerde, bir sinir bir sinir... ergenliğe girecek herhalde
Pınar : yok canım, daha vardır. Daha sekiz yaşında sonuçta, on- on ikiden sonra olur o herhalde...
Bora : neyse bir bakayım, olmadı kızları bırakırım
Pınar : gelmezse bilgisayarı ona vermeyeceğini söyle.
Bora güldü...
Bora : o zaman koşa koşa gelir... ama tehdit etmek istemiyorum işte, kendi kendine karar versin istiyorum.
Bora, kızların elinden tutup onları Can'ın odasına götürdüğünde Can'ın bilgisayarın başında hararetle oyun oynadığını gördü...
Bora : bak Can, kimler geldi
Can ikizleri görünce gözleri büyüdü...
Can : of hayır! Baba al götür onları, ben oyun oynuyorum
Nehir : beraber oynayalım
Can : olmaz ufaklıklar, siz kendi başınıza oynayın. Benim oyunumu oynayamazsınız
Bora : Can, ne kadar ayıp. Onlar misafir, ne olur biraz oynasan?
Can : erkek olsalar belki ama kız çocuklarıyla ne oynayabilirim ki?
Bora : bulursunuz bir şey... hem onlar da oyuncaklarını getirmiş zaten.
Can : baba tamam ben ödevlerimi yapıcam, ne olur al götür şunları başımdan
Irmak : bizi neden istemiyorsun?
Nehir de Irmak da ağladı ağlayacakken Bora son çareyi oğlunu tehdit etmekte buldu. Güzellikle olmayacaktı belli ki...
Bora : Can, o bilgisayarı alırım bir hafta da vermem. Bak misafirler gelmiş, onların yanına geçelim, gel ve kızlarla oyna tamam mı? Yoksa rüyanda görürsün o oyunları...
Can : öf tamam.
Bora : öf deme. Sen kızları severdin, ne oldu sana?
Can : ne zaman?
Bora : eskiden... yani küçükken onları kucağına alır, sever öperdin. Hatta bezlerini değiştirirken Eylül'ün yanında durup yardım bile etmiştin
Can : hatırlamıyorum
Bora : biraz yanlarında otur, oyala işte oğlum. Konuştukça anlaşırsınız zaten.
Can : iyi tamam.
Can arkalarından gelip salonda kızların yanına oturmuştu. Serkan'ın bir gözü Can'daydı...
Serkan: Can, naber? Nasıl gidiyo okul
Can : iyi Serkan amca...
Serkan: her geçen gün boyu uzuyor... geçen sefere göre çok fark var
Eylül güldü... daha arabadayken çocuk için "bacaksız" demişti...
Can : basket oynuyorum Serkan amca, ondan uzadı boyum...
Pınar : sayende kulübünde Can çok ilerledi Serkan. Gerçekten oraya başladığından beri boyu çok hızlı uzamaya başladı. Teşekkür ederiz tekrardan
Serkan: ne demek
Eylül bunu bilmiyordu, gülümseyerek Serkan'a baktı...
Bora : zaten Serkan bizi tanımıyor olsa çok zor, onca bekleyen varmış, işten birkaç arkadaşım hâlâ oğullarını sokmaya çalışıyor
Serkan : önemli olan ilgisinin olması, Can'ın ilgisi vardı, değerlendirilmesi gerekiyordu. O kadar arkadaşlığımız var, lafı bile olmaz.
Can : Serkan amca, biraz oynayalım mı?
Serkan'ın gözlerinin içi gülmüştü adeta... Eylül onu öyle görünce içi buruldu... Serkan ne kadar dile getirip itiraf etmese de bir erkek çocuğu istediği her halinden belli oluyordu...
Serkan kızlarına aşık bir babaydı, Eylül bu konuda kendini çok şanslı hissetse de o da Serkan'ın küçüklüğünü, ona aşık olduğu hallerinin anımsatan bir oğlu olsun isterdi. Kızlarını çok sevse de ikisi de bunu birbirine söylemese de ikisi de aslında içlerinde bir yerde erkek çocuk özlemi çekiyorlardı.
Pınar : yemek hazır, yemek yiyelim, sonra oynarsınız oğlum. Hem Serkan amcan da daha yeni geldi...
Bora : geçen günkü röportajını gördük de baya şaşırdık, Eylül'ün açtığı kafe o kadar büyüdü mü?
Serkan: biz ufak bir iyilikle başladım, Eylül bunu yapmak istiyordu ama nasıl gideceğinden emin değildi o yüzden küçük bir yer tutmuştu. Ama arkadaşlarıma bahsettim, onlar da kendi çevrelerine. Git gide bağış yapan insan sayısı arttı, Eylül de işi büyüttü...
Pınar : geçenlerde önünden geçtik, içerisi tıklım tıklımdı
Eylül: çok şükür ki öyle. Gidip bakıyorum ben de, işin ekonomisi bende ve neyse ki Serkan'ın en baştaki yüklü bağışından sonra bir ekleme yapmamıza gerek kalmadı. İşler harika gidiyor
Bora da Pınar da arkadaşlarıyla gurur duyduğunu söyledikten sonra yemeğe geçmişlerdi. Can daha fazla dayanamayıp Serkan'ı çağırdığında Serkan hemen kalkıp peşinden gitti. Bora da onları izlemek için yanlarına gitti.
Pınar : Can'ın kusuruna bakma, Serkan'ı bir oturtmadı. Zaten ya o bilgisayarın başından bütün gün kalkmıyor ya da böyle çok enerjik, yerinde duramıyor
Eylül: ne kusuru, aksine Serkan mutlu bile oluyor... ya kızlar basketbolu sevmezse diye kara kara düşünüyor şimdiden. Can onunla oynayacağı için çok mutlu
Hatta havalara uçuyor, çünkü onunla erkek evlat özlemini gideriyor, hatta Can da basketbola ilgi duyduğu için adeta rüyasını yaşıyor demek istedi ama gülümsemekle yetindi...