Serkan : gördün mü?
Eylül : bütün bunlar rüya mı?
Serkan hayır anlamında iki yana salladı başını...
Serkan : Sen beni abi gibi görüyordun Eylül, biz seninle kardeş gibi büyüdük ama ben de ergenlikteki bir erkektim, zaman geçtikçe sana karşı farklı bir şey hissettiğimi anlıyordum. Yine de umursamadım kendimi baskete verdim iyice. Bazen aşırı korumacı davranıyordum, yani sen bana öyle davrandığımı söylüyordun. Onlar aslında seni kıskandığımdandı... ben sana açılamazdım ama arkadaşlarımın bir bir senden hoşlanması beni deli ediyordu. Hiçbiri benden iyi değildi...
Eylül : kimse senden iyi olamazdı...
Serkan : öyle mi?
Eylül : bu kız sana çok uzun zamandır abayı yakmış durumda. Senin zaten bir aşkın vardı, basketbol. O yüzden sana hiçbir şey belli edemedim, saklamak zorunda kaldım. O yüzden ben de seni unutmak için başkalarıyla çıkıp durdum. Sen benim imkansız aşkımdın...
Serkan : imkansız diye bir şey yoktur bücürük...
Eylül güldü...
Eylül : hâlâ mı?
Serkan kafasını salladı... eliyle yatağa vurunca Eylül yatağın çevresinde dolanıp yatağa Serkan'ın yanına geçip oturdu...
Serkan : burada benimle yaşar mısın?
Eylül : pardon?
Serkan : burada benimle kal... hem evim çok büyük, bana burada arkadaşlık et.
Eylül : arkadaşlık?
Serkan : hayat arkadaşlığı derdim ama bugün seni kalpten götürmeye niyetim yok. Şimdilik ev arkadaşlığı ile başlayalım, ne dersin?
Eylül, parmaklarını Serkan'ın parmaklarının arasından geçirerek elini tuttu...
Eylül : hiç nazlanmak istemiyorum.... biraz yüzsüzlük yapabilir miyim?
Serkan gülümsedi...
Serkan : benim için hiç sakıncası yok...
Eylül : o zaman bu bir şaka değilse, "şaka yapmıştım, nasıl da hemen üstüne atladın" diyip dalga geçmeyeceksen kalıyorum... buraya bayılıyorum zaten neden kalmayayım ki?
Serkan : biliyorum... bence de burada kalmalısın. Hem o ufak evde bir sürü insanla kalmak için kira da ödememiş olursun, tüm maaşını olduğu gibi sizinkilere gönderirsin...
Eylül : çok iyi fikir, sevdim ben bunu... o zaman yan oda benim mi oluyor şimdi? Yoksa başka bir oda mı vereceksin bana?
Serkan : ev senin, istediğin odayı seç.
Eylül : vay be... çok önemli hissettim birden kendimi...
Serkan : öylesin zaten... lütfen benden hiç gitme...
Eylül de yatakta yatarak Serkan'ın göğsüne yattı.
Eylül : odaya girip rahatını bozmadan önce ne dinliyordun?
Serkan : jazz... sever misin?
Eylül : ıyyy! kapı gıcırtısı dinlerim daha iyi..
Serkan kahkaha attı ve kulaklığı komidinin üstüne bırakarak Eylül'e sarıldı...
Eylül : Cemre kim?
Serkan : Cemre mi? Arkadaşım...
Eylül : arkadaş?
Serkan : sadece arkadaş... uzun zamandır tanışıyoruz, daha doğrusu ben aslında babasıyla tanışıyordum, sonra beni kızıyla tanıştırdı, öyle öyle arkadaş olduk.
Eylül : haberleri okuyordum da...
Serkan : yorumlamayı seviyorlar...
Eylül : biliyorum, biliyorum da... yılbaşı gecesi de öyle mi oldu yani?
Serkan : evet. Ben sporcuyum, aslında hiç içki içmem. Seni eve bırakırken Cemre aramıştı biliyorsun, beni oraya çağırdı, ben de kafam dağılır diye gittim. Senin yüzünden de içtim biraz. Normalde pek içmediğim için de çarptı tabii...
Eylül : benim yüzümden mi?
Serkan : önce bana yıllardan beri aşık olduğunu söylüyorsun, ben de havalara uçup seni öpüyorum, sonra karşıma geçmiş sana yalan söyledim diyorsun ve yanımda ağlaya ağlaya sevgiline evlenme teklif ediyorsun. Bütün ayarlarımla oynadın bücürük...
Eylül kıkırdadı...
Eylül : çok utanmıştım, söylediklerimi geri almak istedim. Nasıl söyledim hala anlamıyorum ama...
Serkan : ama çok iyi yaptın. Çünkü sen de itiraf etmeseydin ben asla söylemezdim.
Eylül : hep gelmiş ama şimdi gelemiyormuş arkadaşın, işleri varmış...
Serkan : gelemez tabii... reklamını yaptıracak başka bir av bulacak. Doktoru ben ayarladım bir daha basketbol oynayamayacağımı söylemesi için. Cemre'nin anında gideceğini biliyordum ama böylece emin oldum... Ama sanırım hata ettim, ona yeniden ihtiyacımız olabilir.
Eylül kafasını kaldırıp kaşlarını çatarak Serkan'a bakarken kapı çaldı...
Serkan : gir...
Eylül, anında doğrulurken Serkan da ellerinden güç alarak yatakta doğruldu ve tek eliyle Eylül'ü kendine doğru çekip sardı.
Ayşen kapıyı aralamış, Ahmet beyin geldiğini, çalışma odasında beklediğini haber vermişti.
Eylül : neden orada? Buraya gelsin, neden rahatını bozduruyor ki şimdi sana?
Serkan : yatak odama girilmesinden nefret ederim. Röportajda da sizi sokmamıştım zaten...
Eylül : ama ben burdayım?
Serkan : sen misafir değilsin... sen ailedensin, her anlamda...
Eylül gülümsedi...
Serkan : hadi, bir an önce çıkalım buradan.
Eylül, Serkan'ın kalkmasına yardım etmiş, çalışma odasına kadar yanında gelmiş, onu bırakıp aşağı inecekti Serkan engel oldu...
Serkan : nereye?
Eylül : konuşacaklarınız vardır, ben de spor aletlerine bakarım birazcık...
Serkan güldü...
Serkan : spor mu yapacaksın?
Eylül : ev senin dedin az önce... ne o yapamaz mıyım?
Serkan yeniden güldü ve boştaki eliyle Eylül'ün elinden tutup içeri çektirdi...
Serkan : yaparsın tabii, ama sonra yaparsın sporunu... şimdi benimle gel...
Ahmet tekli koltukta otururken Serkan da büyük deri koltuğa oturmuş, değneğini koltuğun yanına bırakarak Eylül'ü yanına çekmişti...