Serkan'ın yardımıyla Eylül, ağacın aşağıdaki kısımlarını süslemeye başlamıştı bile. Yerdeki kutuda dünya kadar süs vardı, Eylül hepsini sığdıramayacaklarından şüphe etmeye başlamıştı...
Serkan: nasıl, istediğin gibi oluyor mu?
Eylül: evet evet, harika. Öğrenemedin mi kaç senedir?
Serkan : öğrendim öğrendim... ama ilkini ben süslemedim, geçen iki yıl çoğunu sen yaptın zaten, bir bu yıl nerdeyse hepsini ben yapmak zorunda kaldım...
Eylül: yukarıya tırmanabilsem tırmanırdım ama bu karınla biraz zor Serkancım...
Serkan güldü...
Serkan: seneye ufaklıklar bu süslerle oynamaya çalışır, biz ağacı süslerken onlar kutudan çalmaya çalışırlar falan... kesin ilgilerini çeker böyle renkli parıltılı ya...
Eylül: Yaşım yirmi yedi ama benim bile ilgimi çekiyor
Serkan: ama adı üstünde sen bücürüksün, senin içindeki çocuk halen beş yaşında falan...
Eylül: öyle mi? Sen kendini bu evdeki tek yetişkin mi sanıyorsun? Ama sana kötü bir haberim var, annen de senin için ergen dedi...
Serkan: ergen mi?
Eylül:hıhı... otuz yaşında ve nerdeyse baba olacakmışsın ama içinde tam bir ergen yatıyormuş. Resmen idare et dedi bana...
Eylül gülerken Serkan şaşkındı...
Serkan: annemle beni mi çekiştirdiniz?
Eylül: hıhı...
Serkan: ah şu kızlar bir doğsun, seni onlara şikayet edicem hep, görürsün bak. Görüyorum ki benim yanımda kimse kalmamış, bari onlar benden yana olsunlar. İnsan annesine de sırtını dayayamayacaksa naapsın bu dünyada, değil mi ama...
Eylül: abartma canım, alt tarafı ergen olduğunu söyledi, sen bana yıllardır bücürük diyorsun, biz sana bir şey söylüyor muyuz hiç?
Serkan: ben doğruyu söylüyorum ama...
Eylül: sen annene yalancı mı diyorsun? Çok ayıp... kızlar siz kapatın kulaklarınızı, sakın duymayın bunları... ah babanızdan duyup bana da günün birinde bana yalancı falan derseniz affetmem sizleri...
Serkan kahkaha attı...
Serkan : ah bücürük... yalancı demiyorum, abartıyor diyorum sadece. Ergen falan değilim ben, ruhum genç olabilir ama ergen değilim. Benden kalan tek ergen özelliğim sana olan hislerim olabilir, evlensek de yıllar geçse de bu değişmedi, azalmadı da... bunun için de beni suçlayamazsın
Eylül: asla suçlamam...
Serkan gülümseyerek son süsü de ağaca koyduktan sonra biraz uzaklaşıp eserine baktı. Işıklarını yakmak için fişi taktı...
Eylül: ay harika değil mi?! Harika! Teşekkür ederim kocacım harika görünüyor...
Eylül, Serkan'ın koluna yapışıp ağaca bakarak gülümsedi...
Serkan: boşuna bücürük değilsin... buna da çocuklar gibi sevindin ya ne diyeyim ben sana?
Eylül: seni seviyorum diyebilirsin, sana aşığım, sana bayılıyorum, ölüyorum bitiyorum falan diyebilirsin... daha aklıma gelmeyen bir sürü güzel şey söyleyebilirsin bana...
Serkan kahkaha atıp Eylül'ü öpebilmek için eğildi...
Serkan: romantiklik bekliyorsun yani... sana söyledim bücürük, pek romantik değilimdir ben
Eylül: hiç de bile... istediğinde çok güzel şeyler söyleyebiliyorsun bana, şimdi mi istemiyorsun yani? Eh tabi anladım, şimdi hamileyiz ya, şiştik falan, ne güzellik kaldı ne aşk...
Serkan güldü...
Serkan: inanılmazsın Eylül! Cidden... alınganlıkta zirve yaptın! Kızlar siz sakın ola annenize benzemeyin tamam mı?
Eylül: yani güzelin miyim yani hâlâ?
Serkan: eh tabii, ama güzellerim olacak aslında... biliyorsun, artık tek değilsin
Eylül: pabucun dama atıldı diyorsun yani
Serkan: eh, bir bakıma...
Eylül: aşk olsun Serkan... ah ben neden basketçiyle evlendim ki? Hata bende... gidip şöyle bir edebiyatçıyla falan evlenmem lazımdı ki bana sürekli güzel sözler söylesin... hata bende, sende suç yok...
Serkan : kiminle evleniyormuşsun?
Eylül: edebiyatçıyla... bir şairle ya da yazarla...
Serkan: sana az güzel söz söylemedim ben bücürük, hepsini "doğru değil bunlar" diyerek ağzıma tıktın zamanında, hatırlatırım
Eylül: eh hastaydım, moralim bozuktu, depresyonda falandım ben... hem sen bana neden bakıyorsun ki? Ne yani o zaman söyledin şimdi bitti mi?
Serkan : bücürüğüm.. canım... biter mi hiç? Seni çok seviyorum. En birinci aşkım sensin.. seni ve doğacak iki bücürüğü de basketten bile çok seviyorum...
Eylül: biraz daha...
Serkan güldü...
Serkan: iyi ki o iş teklifini kabul ettin ve İstanbul'a geldin, iyi ki yanımdasın ve iyi ki bana aşıksın...
Eylül: ıh... güzel başladın ama sonu...
Serkan: sen de bana aşık değil misin?
Eylül: evet ama konumuz benim sana olan aşkım değil, senin bana olan aşkın..
Serkan: sen benim kapkaranlık hayatımı bütün renklerinle aydınlatan, şans meleğimsin... en büyük şansım küçükken misketimi kaybedip senin ayağının altında bulmamdı... iyi ki bana güvenip yanımda oldun Eylül... sensiz tüm hayatı basketbol olan, sevmeyen, sevilmeyen, aşkı bilmeyen bir adam olarak yaşar giderdim... seni seviyorum bücürüğüm...
Eylül: bak işte... istediğin zaman ne güzel döktürüyorsun Serkancım... ben de seni seviyorum, iyi ki senin bücürüğünüm...