Ertesi sabah Eylül mide bulantısı ile uyanmıştı hızla yataktan kalkarak banyoya koştu. Onun gidişi Serkan'ı da uyandırmıştı...
Serkan: Eylül?
Serkan da Eylül'ün yanına gitmiş, o içindeki her şeyi klozete çıkarırken, Serkan da onun saçlarını tutup yardımcı olmaya çalışıyordu...
Eylül: kendimi iğrenç hissediyorum, sanki üstüme kusmuş gibi... Bir duş alsam iyi olucak...
Serkan: tamam... ben de kahvaltıyı hazırlayayım
Serkan banyodan çıkınca Eylül duşa girdi. Tamamen temizlendiğini düşününce bornozuna sarılıp odasına geçti. Serkan'ın ona gülümseyerek baktığını görünce o da gülümsedi...
Eylül: bugün çok yorgun hissediyorum kendimi
Serkan: iyi ki... yoksa seni dışarı çıkmaktan nasıl alıkoyardım bilmiyorum. Doktorunun da dediği gibi dinlenmen gerek aşkım
Eylül: biliyorum, zaten bugün yataktan çıkabileceğimi de sanmıyorum. Ah öyle yorgunum ki... su da aşırı güzeldi, rahatlattı beni, çıkmak istemedim. Şimdi şu yatağa girmek ve bir daha çıkmamak üzere yatmak istiyorum
Serkan: saçını kurutalım da öyle yat bari, hasta olursun öyle...
Eylül: aynı annem gibi konuştun
Serkan güldü...
Serkan: eee, birinin yetişkin gibi davranması lazım
Eylül de güldü...
Serkan onu odadaki pufa oturtmuş, banyodan kurutma makinesini alarak fişe takmıştı... Eylül şaşırarak baktı ona.
Eylül: saçımı sen mi kurutacaksın?
Serkan: evet...
Eylül: bir an çocukluğuma döndüm
Serkan: düne yani?
Eylül kahkaha attı...
Eylül: hayır çok eskiye, dört beş yaşlarıma. Annem akşam yemek yapıyor diye babam kuruturdu benim saçımı.
Serkan gülümseyerek makineyi çalıştırdı ve Eylül'ün saçlarını kurutmaya başladı. Arada oynamayı da ihmal etmiyordu... tüm bunlar Eylül'e masaj gibi gelmişti, nerdeyse pufun üzerinde uyuyakalacaktı...
Serkan işini bitirdiğinde, karşısındaki görüntüden memnun görünüyordu.
Eylül : annem gibi kurutmadın, o böyle hızlı hızlı tarar öyle kuruturdu saçlarımı. Ama sen babam gibi kurutuyorsun, babam da senin gibi saçlarımı hafif hafif, yavaş yavaş açarak öyle kuruturdu...
Serkan onu sarıp sarmalayarak bütün yüzüne öpücüklerini bıraktı...
Eylül: teşekkür ederim... çok iyi geldi
Serkan: öpmem mi?
Eylül güldü...
Eylül: o da iyi geldi tabii ama ben saçımı kurutmandan bahsetmiştim, kolumu bile kaldıracak halim yoktu...
Serkan: hizmette sınır yok bücürük...
Eylül güldü...
Serkan: giydirebilirim de istersen...
Eylül kahkaha attı...
Eylül: yok canım, o kadar da değil, ben kendim giyinirim...
Serkan: dün gece öyle demiyordun ama...
Eylül saç diplerine kadar kızardı... Serkan onu öyle görünce kahkaha attı.
Serkan : kıpkırmızı oldun bücürük! Tamam sustum...
Eylül giyinip bornozu bir kenara bırakıp hemen yatağına girmişti, Serkan da yatağa girerek onu göğsüne doğru çekti ve saçlarını severek başına öpücüklerini bıraktı...
Eylül: saçlarımı artık rahat mı bıraksan acaba Serkancım...
Serkan hemen elini çekmişti...
Eylül: ya şaka yapmıştım, sev, masaj gibi geliyor bana, hoşuma gitti...
Serkan gülerek yeniden eline bir tutam alıp parmağına dolamaya başladı. Arada Eylül'ün yanağına minik minik öpücükler bırakıyordu...
Serkan: miden nasıl?
Eylül: daha iyi, en azından ağzıma gelmiyor
Serkan: iyi... dün annemle kan verdik, annem de onun yerinde çalışan iki çalışan kızdan rica etmiş, bugün onlar da hastaneye gidip kan vereceklermiş...
Eylül: sizinkiler çok düşük ihtimal Serkan...
Serkan: ama denemekten ne çıkar?
Eylül : sen bilirsin... ayrıca diyelim ki seninki tuttu, senin öyle bir ameliyata girmen pek mümkün değil bence, üstelik bir sürü ilaç da kullanıyorsun...
Serkan : yeter ki uysun, bir şekilde doktorla konuşur hallederiz. Sen bunları düşünme, biraz uyu sevgilim, ben sonra sana bir şeyler hazırlayacağım
Eylül : tamam...
Eylül dakikalar içinde kendini yeniden uykuya bırakmış, Serkan da bunu anlayınca onu bırakıp odadan çıktı...
....
Eylül, midesinin guruldamasıyla uyandı, hafifçe gerinerek yataktan kalktı. Sabaha göre daha iyi hissediyordu kendini.
Serkan içeri girdiğinde omzunda havlusu vardı ve saçları da t-shirtü de terden sırılsıklam olmuştu...
Eylül: Serkan...spor mu yaptın?
Serkan: evet, uyuyordun ben de rahatsız etmeyeyim dedim, şimdi seni uyandıracaktım, artık bir şeyler yemen gerek
Eylül: evet, ben de acıktım biraz.
Serkan: acıktın mı? Ne istersin? Hemen yapabilirim...
Eylül: sen mi yapacaksın? Hastayım zaten Serkan, zehirlenmeyeyim, kalsın...
Serkan: dolaptaki yemeklerden ısıtmak anlamında söylemiştim aslında. Ya da Ayşen'e de yaptırabilirim.
Eylül: aslında açım ama hafif bir şeyler yesem iyi olur, yine kusmaktan korkuyorum
Serkan: annemin çorbasından içmek ister misin? Bugün için de bırakmış, biraz ısıtabilirim istersen.
Eylül: olur...
Serkan tam gidecekti ki Eylül onu durdurdu...
Eylül: Serkan
Serkan: efendim bücürük?
Eylül: dün akşam ben bayıldığımda ayıyı lunaparkta mı bıraktın?
Serkan güldü...
Serkan: hiç bırakır mıyım? Aldım merak etme, bagajda...
Eylül gülümsedi... Serkan odadan çıkmasına rağmen Eylül onun arkasından gülümsüyordu...