Serkan, Eylül'e göre fazla lezzetsiz görünen yulaf lapasını yerken Eylül sofrada ne varsa bitirmişti.
Eylül: ee bugünkü planın nedir?
Serkan: seni yemeğe çıkaracağım
Eylül güldü...
Eylül: en son bunu dediğinde...
Serkan hafifçe güldü...
Serkan: ama bugün gerçekten gideceğiz
Eylül: sen sabah antremanlarını da ekiyorsun... iyi alıştın geç kalkmaya
Serkan : yoruluyorum bütün gün peşinden, ne yapayım?
Eylül: aşk olsun Serkan...
Serkan: olsun bücürüğüm... sen bugün ne yapmak istiyordun? Hani ne istersem yapacak mısın demiştin ya? Varsa istediğin bir şey, yapalım...
Eylül: ha evet... dışarı çıkalım, sonra söylerim
Serkan: peki o zaman... hazırsan çıkalım.
Eylül son lokmasını da ağzına atıp ayaklandı... dışarı çıktıklarında Serkan ona araba anahtarını uzattı...
Eylül: nasıl yani? Yine kullanmama izin mi veriyorsun?
Serkan omuz silkti...
Eylül: Bunu istediğimi nerden anladın?
Serkan: istediğin bu muydu?
Eylül kafasını sallayıp sırıttı ama anahtar üzerindeki tuşa bastığında gözünün önündeki arabada kıpırdama olmamış, bunun yerine garajdan bir ses gelmişti...
Eylül arkasını dönüp garaja baktığında kırmızı spor arabanın aynısının siyahının farlarının yanıp söndüğünü farketti... bu ona çok eskide kalmış bir konuşmayı hatırlatmıştı...
Serkan: çok eğlendin bakıyorum? Bir tur daha at derdim ama geç kalıcaksın
Eylül: tadı damağımda kaldı... çok hoşmuş gerçekten...
Serkan: öyledir
Eylül: doğum günümde bir tane de bana alabilirsin, hem de parlak siyah rengini... bana yakışır değil mi?
Serkan: yakışır tabii ki...
Eylül: yok artık!
Eylül ağzı açık kalmış bir arabaya bir de sırıtıp duran Serkan'a baktı...
Eylül: doğum günüm için kiraladın değil mi?
Serkan : hayır, satın aldım Eylül, bu artık senin... böylece sürekli kullanmak için benden izin istemek zorunda kalmazsın...
Eylül: hadi canım!
Serkan: ama dikkatli ol tamam mı?
Eylül: doğum günüm için bana araba mı aldın? Hem de spor araba...
Serkan : evet...
Eylül kahkahalarla gülmeye başladı...
Eylül: sen delisin! Her cümlemi ciddiye almana gerek yok! Ben sadece şaka yapmıştım. Yani cidden bana aynısını alacağını bilsem sana asla söylemezdim!
Serkan : şaka yaptığını farkettim, normalde benden karım olmana rağmen böyle bir şeyi asla istemezsin, ne kadar param olduğunu bildiğin halde... ama çok sevmiştin ve eminim içten içe istiyordun, dolayısıyla ben de almak istedim.
Eylül: delisin!
Serkan: değilim demedim zaten...
Eylül hâlâ inanamamış gibi bakıyordu arabaya. Ne yani bu araba onun muydu?
Eylül: Serkan, bu çok değerli görünüyo, kabul edemem böyle bir şeyi... tamam tüm o hediyeler, tatiller tamam ama bu araba...
Serkan: eğer içini rahatlatacaksa söyleyeyim araba sıfır değil. İkinci el, hatta rengi kanarya sarısıydı sen öyle istedin diye siyaha ben boyattırdım ve biraz bakım yaptırdım. Ayrıca istemediğin zaman satar farklı bir tane araba alabiliriz.
Eylül: of kim bilir kaç sıfır değerindedir bu...
Serkan: birkaç tane sadece, çok takılma da hediyenin keyfini çıkar. Senin şuanki servetin bu arabadan kat ve kat fazla...
Eylül: düşünmek bile istemiyorum... hadi gidelim, ben kullanıcam...
Serkan: tabii ki, araba senin... dediğim gibi sadece dikkatli ol ve yavaş kullan. Bana tek parça lazımsın...
Eylül gözlerini devirip emniyet kemerini bağlamış, hafifçe gaza basmıştı. Araba yavaş yavaş ilerlerken Serkan rahatlamış görünüyordu...
Eylül: nereye gideceğiz?
Serkan: biraz yürüyüş yapalım diye düşündüm... hem kahvaltıyı eritiriz...
Eylül: bu laf banaydı değil mi?
Serkan: yoo... daha az önce yeteri kadar spor yapmadığımı söyleyen sendin...
Eylül gülüp Serkan'ın tarifiyle ormanlık bir alana gelmişlerdi. Arabadan inip yürümeye başladılar...
Eylül : vay be! Ben ehliyetimi boşu boşuna aldığımı düşünürken şimdi her erkeğin hayalini kurduğu spor bir araba kullanıyorum...
Serkan: ben de öyle...
Serkan gülerken Eylül ona sarılmış, Serkan da kolunu Eylül'ün omuzlarına bırakmıştı. Eylül de Serkan'ın elini tutarak onunla birlikte yürümeye devam etti. Ne zaman Serkan'a bakmak istese kafasını yukarı kaldırması gerekiyor ve güneş gözünün içine girip duruyordu. Serkan gözündeki güneş gözlüğünü çıkarıp ona verdi...
Eylül: hiç düşündün mü Serkan? Biz ordan hiç taşınmasaydık ne olurdu?
Serkan: aslında bunu çok düşündüm. Ama sana ne zaman açılırdım, ya da açılabilir miydim onu bile bilmiyordum...
Eylül: bence açılmazdın. Yine ben söylerdim.
Serkan: muhtemelen...
Eylül: peki takıma seçilmeden önce söylemiş olsam da beni kabul eder miydin? Yoksa dikkatim dağılmasın diye red mi ederdin? Doğruyu söyle...
Serkan: sen zaten hep hayatımda olurdun Eylül... yani asla reddetmezdim, hatta direkt atlardım, yılbaşında yaptığım gibi...
Eylül güldü...
Eylül: açık hava çok iyi geldi... iyi kameramı yanımda getirmişim, fotoğraf çekerim şimdi, şurdaki kedilere benzer kedi fotoğrafları koymuştum instagrama, hatırlıyor musun?
Serkan: hâlâ paylaşım yapıyorsun, yani kullanıyorsun sosyal medyayı, ama soyadını değiştirmedin... kaç ay oldu bekledim ama artık sormak istiyorum, neden? Benim soyadımı kullanmayacak mısın?