Eylül : ben düşündüm biraz... diyorum ki düğünü iptal edelim, yıldırım nikahı kıyalım, bu hafta içinde bu iş bitsin. Eminim bunu yapabiliriz. Evlilik sözleşmesi de hazırlayıp imzaladıktan sonra da bir an önce doktorunla konuşup tedavine evde başlayalım. Tüm ekipman buraya taşınsın, paran var, imkanın var, bunu yapabiliriz, eminim böyle bir yolu vardır. Seni istesem de bırakamam Serkan...
Serkan : Eylül...
Eylül: aslında benim için evlilik de şart değil ama işte hem annen, hem bizimkiler çok sıkıştırır. Temsili olsun... benim için o kağıt parçasının önemi yok. Ayrıca böyle bir zamanda düğün falan istemiyorum...
Serkan : benim için hayallerinden vazgeçme. Böyle olacağını biliyordum işte! Nefret ediyorum bundan...
Eylül : yapma Serkan. Hayallerimden vazgeçtiğim falan yok. Ben seninle olmak istiyordum, tek hayalim buydu. Ve bu olacak...
Serkan: evet ama çok ama çok kısa bir süreliğine... bilmediğinde sorun yoktu ama şimdi vazgeçebilirsin Eylül, sana asla kızmam...
Eylül : hayır, vazgeçmeyeceğim. O evlilik sözleşmesini imzalamak şartıyla imkanı olsa bugün evlenirim seninle...
Serkan : sen imkansız bir kadınsın, biliyorsun değil mi?
Eylül zorlukla gülümsedi...
Serkan : sözleşme olmayacak. Ne olur bunu söyleyip durma ve beni üzme... benim olan her şey senin sayende, bana olan inancın, sevgin ve desteğin sayesinde Eylül...
Eylül onu duymamazlıktan geldi ve devam etti... planını anlattı Serkan'a...
Eylül : bunun haricinde hiçbir şey olmamış gibi davranacağız. Güleceğiz, eğleneceğiz, evliliğimizin keyfini çıkaracağız...
Serkan : bana acıdığını biliyorum
Eylül : sana acımıyorum... seni seviyorum bu yüzden seninle evleneceğim...
Serkan : ama sözleşme olmayacak. Eğer beni biraz seviyorsan sözleşme olmayacak. Ben vasiyetimi hazırladım bile, ve orada senin payın belli Eylül... sözleşme hazırlasak bile o ben yaşarken geçerli, öldüğümde yine benim dediğim olacak...
Eylül onu susturmaya çalışsa da Serkan devam etti...
Serkan : bu evin her köşesinde senin anıların var, her bir köşesine senin kokun sindi... sen bu evi çok sevdin ve olması gerektiği gibi bu ev senin olacak. Aileni de buraya alıp bu-...
Eylül : hayır hayır hayır, duymak istemiyorum. Senden sonraki hayatımı senden dinlemek istemiyorum Serkan. Ne dedik, olmamış gibi davranıyoruz. Sen hasta değilsin ve her şey yolunda... aslında sen bunca zaman en doğrusunu yaptın, umursamamak hatta bunu unutmak daha iyi.
Serkan : tamam, sen bilirsin... ama istediğin her an vazgeçebilirsin Eylül... her an. Ve sana tek kelime etmem bunun için, anlıyorsun değil mi?
Eylül kafasını salladı... gözyaşları durmuştu artık.
Eylül : bu gece de yanında yatabilir miyim?
Serkan : yapma işte... acıma bana...
Eylül : bunu bilmiyorken de kaç gece senin yanında yatmadım mı ben? Bu hafta evleneceğiz ve bundan böyle her gece yanında yatacağım. Fark eden bir şey olmayacak
Serkan, parmaklarıyla Eylül'ün gözyaşlarını silip gözlerinden öptü...
Serkan : ağlamak yok...
Eylül kafasını salladı...
.....
Eylül sabaha Eda'nın cevapsız aramalarını görerek başladı. Serkan hâlâ uyuyordu bu yüzden onu yanağından bir kez öpüp odadan çıktı, dinlenmesini istiyordu...
Eylül : efendim Eda?
Eda : Eylül! Kızım o haberler ne öyle? Doğru mu bunlar? Yani yazdıkları çok çirkin ama...
Eylül : ne oldu? Ne haberi?
Eda : ismin yazmıyor ama seni hakkında. Serkan senin yüklü miktarda borcunu hemen ödemiş. Şimdi sen de daha fazlasını alabilmek için onun peşindeymişsin, o yüzden evleniyormuşsun. Servet avcısı yazmışlar senin için... yok artık!
Eylül : biliyordum... böyle olacağını biliyordum ben! O yüzden Serkan'a sözleşme yaptırmak istedim ama asla kabul etmiyor
Eda : bunlar nasıl öğrenilmiş peki?
Eylül : bilmiyorum... ama önemli olan nasıl öğrenildiği değil, bunların yazılmış olması. Bizimkiler nasıl yerin dibine girecek... hele Nazan teyze... of Nazan teyze kim bilir ne düşünecek hakkımda?
Eda : ben sadece haber vereyim dedim, görmeyeceğini biliyordum...
Eylül : yok kararım kesin, ben Serkan'ı ikna edicem, bu sözleşme yapılacak
Eda : sakın kendini üzme... bunlar gelip gidici arkadaşım, üç beş güne unutulur...sizinkiler de hakikati öğrendiğinde anlayacaklardır, hem onlar kızlarını tanıyorlar, milletten de sana ne?
Eylül : sağol Eda... iyi ki varsın. Kardeşin nasıl?
Eylül telefonu bırakıp yatağa geri döndü, Serkan hâlâ uyuyordu. Yanına girip kafasını onun göğsüne bırakıp kendini ana bırakmıştı. Birkaç ay sonra bu güzel günlerin son bulacağını düşündükçe içi daralıyordu...
Birkaç gün sonra Serkan ve Eylül, Ahmet ve Ayşen'in şahitliğinde sessiz sedasız nikahlarını kıymışlardı. Hiçbir hazırlık ya da konuk yoktu. Hatta bunun için evden çıkmaları bile gerekmemişti. Eylül, eğer bu hastalık olmasaydı dünyanın en mutlu insanı olabilirdi ama biliyordu ki bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı...