Eylül, kafasına taktığı toz pembe peruğun son tutamını maşalarken Serkan'ın içeri girmesiyle söylenmeye başlaması bir olmuştu.
Serkan: oha! E yuh ama!
Eylül ona doğru dönüp gülümsedi...
Eylül: ne oldu kocacım?
Serkan: bu ne hâl Eylül?
Eylül üstüne baktı...
Eylül: ne oldu, kötü mü olmuş?
Serkan: kötü mü? Deli misin sen? Aklımı başımdan aldın bücürük! Böyle gitmeyi düşünmüyorsun umarım
Eylül: düşünüyorum?
Serkan, Eylül'ün kısa elbisesine tekrar tekrar bakıp iç geçirdi...
Serkan: Alt tarafı bir bara gideceğiz, ne gerek vardı bu kadar teferruata?
Eylül: heveslendim diyorum Serkan. Kendimi yeniden yirmi üç yaşında hissetmek istiyorum. Yeni mezun olmuşum gibi. Hayatımda ilk kez bara gideceğim ve muhtemelen son olacak, o yüzden, bari o da en güzel şekilde olsun.
Serkan: iyi güzel diyorsun da illa ki bu şekilde mi olması gerekiyor?
Eylül: ne varmış ki halimde?
Serkan: ne yokmuş desek? Elbisenin bir parçası eksik kalmış gibi klişe bir cümle söylemek istemezdim ama zorunda kaldım güzelim
Eylül: ay Serkan sen böyle bir adam değildin, neler oluyor sana? Benim böyle elbiseleri ilk giyişim değil.
Serkan: değil ama o elbiselerle seni sadece ben görüyordum, bunları giyip bara gitmiyordun. İti var kopuğu var...
Eylül: tek başıma gitmiyorum, sonuçta yanımda sen olacaksın. Ya of tamam, bende heves falan kalmadı biliyor musun, tamam gitmeyelim.
Eylül, küpelerini çıkartırken Serkan yanına geldi...
Serkan: tamam, kızma hemen, hadi gidelim.
Eylül: hayır istemiyorum. Hevesim kaçtı işte. Boşver. Bu yaşımdan, çolukla çocukla, hamile halimle eğlenme hayali kuran bende kabahat zaten. Fazla şımardım. Otur oturduğun yere Eylül.
Serkan: hayır, gidiyoruz hadi, tak küpelerini
Eylül: laf söylüyorsun Serkan. Böyle maço maço hareketler... nerden çıktı bu haller anlamıyorum. Sen bu değilsin.
Serkan: diyorum ya aklımı başımdan aldın bücürük. Düşünce hükmümü kaybettim
Eylül: güzel mi yani? Olmuş muyum?
Serkan: fazlasıyla güzelim... haydi, biraz eğlenelim.
Kızlar Gizemle kalırken Serkanla Eylül de Serkan'ın arabasıyla yola çıkmıştı. Serkan arabayı kullanırken sürekli Eylül'e bakıp duruyordu...
Eylül: önüne bak, önüne...
Serkan gülüp ünlü barlardan birinin önüne park etmişti...
Eylül: ay buraya mı geldik?
Serkan: nereyi isterdin? Ben burada masa ayırtmıştım ama...
Eylül: ne biliyim, paparazziler etraftadır şimdi.
Serkan: e ne olacak, karımı aldatmıyorum sonuçta, karımla eğleneceğim, onlara ne?
Eylül: haklısın...
İçeri girdiklerinde sahneye yakın bomboş bir locanın onlara ayrıldığını görmüştü Eylül. Neşeyle hemen oturdu. İçeride gümbür gümbür müzik çalıyordu.
Eylül: ay ne renkli bir yermiş burası böyle
Serkan: evet, sonuçta boşuna bu kadar meşhur olmadı.
Eylül: sen buraya daha önce geldin mi?
Serkan: evet ama yıllar yıllar önceydi
Eylül: ah doğru, o kızılla geldin değil mi? Boy boy fotoğrafların çıkmıştı. Hatırladım şimdi
Serkan: bücürük...
Eylül: neyse bu gece eğleneceğim. Hadi dans edelim! Oturmaya gelmedik herhalde...
Serkan bir an durup Eylül'e baktı...
Eylül: oturmaya mı geldik cidden? Şaka...
Serkan: hayır, gel dans edelim...
Serkan onu kalabalığın arasına çekmiş, fazla yakın bir şekilde kendine çekerek dans etmeye başlamıştı... ona göre dans olan bu hareket sadece sallanmaydı. Ama müzik slow devam ettiği için kimse yadırgamıyordu...
Serkan: hoşuna gidiyor mu sevgilim?
Eylül: hıhı...
Serkan muzip bir şekilde gülümseyerek ellerini daha da aşağıya indirdiğinde Eylül ellerine vurup kahkaha atmıştı...
Eylül: biz henüz sevgiliyiz Serkan bey, sadece sevgili. Ellerinize hakim olunuz lütfen...
Serkan: öyle mi? Elinizdeki kafam kadar taş öyle söylemiyor ama güzelim.
Eylül: ben olsam bunu söylemezdim. Yani yüzüğü çıkarmak bir saniyemi bile almaz.
Serkan: sustum...
Eylül: güzel... şimdilik sadece milli takım basketbol oyuncusu Serkan Özgün ile çıkan pembe saçlı kız olmak istiyorum. Yüzüğü görmezden geliver...
Serkan: biraz zor... yani seni ve Deniz'i düşünmemek, ya da evde kalan kızlarımızı...
Eylül: bir süre onlar hayallerinde kalsınlar çünkü bu pembe saçlı kız hâlâ bekar ve uzun bir zaman çocuk düşünmüyor
Serkan: ikna ederiz güzelim. Üçüncüye ikna ettiğim gibi buna da ikna ederiz
Eylül: hayaller Serkan bey, hayaller...
Müzik hareketlenmeye başladığında Eylül ondan biraz ayrılmış, Serkan bunu kabullenemez gibi elinden tutarak döndürmeye başlamıştı...
Eylül: sen de eğleniyorsun bakıyorum
Serkan: evet... bücürükle olup da eğlenmemek mümkün mü? Basketboldan sonra en büyük zevkim
Eylül: ikinci sıraya mı düştük?
Serkan: eh şimdilik öyle. Ne de olsa sadece sevgiliyiz. Her sevgiliyi basketbolun önüne koyarsak yandık...
Eylül: demek öyle... evde görüşürüz
Serkan: sen evime ben evime değil miydi o? Sadece sevgiliyiz ya hani...
Eylül ofladığında Serkan kahkaha atıp onu kendine çekerek öptü. Kimse umurlarında değildi, zaten herkes kendi halindeydi ve gerçekten de onları gören kimse yoktu...