100

248 18 38
                                    

Aralık 2020
Akşam vakti hastaneden evlerine dönerlerken Eylül keyifle etrafına bakındı, her yer ışıl ışıldı...

Eylül: aslında biz noeli kutlamıyoruz ama yılın bu zamanı çevrenin böyle ışıl ışıl olmasına bayılıyorum... filmlerde izliyoruz ya hani, kocaman çam ağaçları süsleniyor, altında bir sürü hediye oluyor ve herkes bir arada oluyor. Yemekler yeniliyor, sohbetler ediliyor. Herkes mutlu... aynı bizim bayramlar gibi...

Serkan'ın beyni hızla çalışıyordu, çam ağacı, hediyeler, arkadaşlar, aile... ay sonu yaklaşıyordu, bu durumda hemen bir şeyler organize etmesi gerekiyordu. Eda Ecem'i de alıp gelebilir miydi? Belki o Berke denilen herifi bile çağırabilirdi. Eylül onunla en son görüştüğünde gülüyordu...

Eylül : bir şey demedin, sen sevmez misin noeli?

Serkan: hayatım senin sayende yeterince renkli zaten bücürük... renk katmak için noele ihtiyacım yok

Eylül: geçen yılbaşı gecesi sen beni evime bırakıp gittiğinde 2020'nin berbat geçeceğini düşünüyordum. Aslında bayağı güzeldi, en azından ilk yarısı tabii senin hastalığını saymazsak... ama son yarısı için bazı kalp kırıklıklarım var. Önce bu hastalık... sonra benden git gide uzaklaşmaya başladığını hissediyorum. Gerçi sana hak vermiyor da değilim...

Serkan: neler söylüyorsun sen öyle?

Eylül: eskisi gibi değiliz işte. Kavga ediyoruz sürekli. Anlaşamıyoruz. Zıt kutuplarız biz. Çocukluktan beri aşığız diye birbirimizi doğru düzgün tanımadan evlendik biz, belki de hata ettik. Sen harika bir insansın ama ben zor bir insanım, sorunlarımız benden kaynaklı biliyorum... Hastalığım yüzünden yanımdasın, belki hasta olmasam şimdiye kadar ayrılırdık bile. Çünkü sadece hastayım diye yanımda oluyormuşsun gibi hissediyorum bazen...

Serkan arabayı bir kenara parkedip Eylül'e döndü... dehşet içerisindeydi, Eylül neden böyle konuşuyordu?

Serkan: neden böyle düşünüyorsun?

Eylül: düşünmek değil de hissiyat bu daha çok...

Serkan: anlamıyorum Eylül, ben sana bunları hissettirmek için bir şey mi yaptım?

Eylül: hayır, öyle denemez. Yani uzun zamandır beni bir kadın gibi gördüğünü bile sanmıyorum Serkan. Sadece bakmakla yükümlü olduğun koca bir hasta çocuk gibiyim, değil mi? Ölmeden önce beni mutlu etmek için elinden geleni yapıyorsun sadece, başka bir düşüncen yok.

Serkan cevap vermedi... ne diyebilirdi ki? Eylül'ün kendine güveni böylesine yerlerdeyken hâlâ eskisi kadar güzel bulduğuna ve sevdiğine inandırabilir miydi onu? Sanmıyordu...

Eylül: Eylül onu istiyor hemen alayım, Eylül şunu yapmak istiyor hemen yapalım. Aman içinde kalmasın, bu da olsun bu da... Benim tek sözüme parmak şıklatmışçasına her şey oluyor.

Serkan: elimden gelse seni iyileştirebilirdim. Her şeyi başaramıyorum işte

Eylül: senin de yapamayacağın şeyler var, doğru...

Serkan : Eylül neden böyle düşünüyorsun bil-...

Eylül: hastaneye daha az gelmeye başladın. İşim var diyorsun, telefonla konuşmam lazım diyorsun, yanımda olmamak için hep bir bahanen var... şikayet ettiğimden değil ama bazı şeylerin eskisi gibi olmadığını da görebiliyorum. Neyse ki sen bunları bana açık bir şekilde söylemeyecek kadar nazik birisin. Duymaya da dayanabileceğimi sanmıyorum. Ne olduğu zaten belli ama ağzından duymaya da dayanamam...

Serkan: ne olmuş?

Eylül: beni eskisi gibi sevmiyorsun... sadece katlanıyorsun. Son günlerini güzel geçirsin hesabı işte...

Serkan: ne?!

Eylül: belki şimdiden başka biri bile olabilir, bilmiyorum.

Serkan: ne?! Saçmalama Eylül

Eylül : ya da yoktur. Bilmiyorum... tek bildiğim evlendiğimiz günlerdeki halimiz bile bu kadar kötü değildi... oysa ikimiz de biliyoruz ki bana evlenme teklif etme sebebin son günlerini çocukluk aşkına kavuşarak geçirmendi...şimdi aynısını sen benim için yapıyorsun

Serkan: öyle bir şey yok Eylül. Yine rüya falan mı gördün bilmiyorum ama anlattıkların zerre kadar doğru değil..

Eylül: öyle mi? Geçen gün gecenin bir yarısı sarhoş bir şekilde kızlarla bardan çıkarken görülen sen değildin o halde? Ya da o kızıl saçlı kızla dip dibe oturup yanak yanağa duran...

Serkan: sen nerden...

Eylül: barda birkaç ünlüyü yakalamak adına çekim yapmaya gittiğinde Berke görmüş seni. Ben rica ettim de fotoğrafları basına verip haber yapmadı. Bu haber olsaydı bizimkiler kalp krizi geçirirlerdi herhalde... annen de üzüntüden kahrolurdu. Neyse ki Berke artık benden yana ama görüntülerin hepsi elimde...o kadınla barda fasülyenin faydalarını konuşmuyordunuz herhalde, değil mi?

Serkan : Eylül ben...

Eylül: ben mi yanlış hatırlıyorum yoksa ertesi sabaha kadar hastaneye uğramadığın günden miydi o görüntüler?

Serkan cevap veremedi...

Eylül: biliyorum iğrenç görünüyorum, kabul ediyorum bunu. Sürekli kavga da ediyoruz evet. Ama yine de beni aldatmanı beklemezdim...

Serkan : Eylül...

Eylül: beni eve götürür müsün? Uyumak istiyorum...

Serkan : Eylül beni dinlemeyecek misin?

Eylül: hayır...

Serkan: Ama dinlemen lazım, onların açıklaması var ben as-...

Eylül: ben senin için savaşırım demiştim Serkan. Bu tedaviye senin için devam etmiştim ben. Beni aldatacağını düşünmüş olsaydım asla yapmazdım...

Serkan: Eylül anlamıyorsun beni bir din-...

Eylül: merak etme, olur da bir şekilde hayatta kalırsam çıkacağım hayatından. Antalya'ya döneceğim.

💔

Geçmişin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin