Serkan merdivenleri çıkıp odasına geçerken Eylül koltuğa çökmüştü. Faruk sinirle yanına geldi...
Faruk: Eylül! Ne yaptın kızım sen? Bittik biz bittik! Sen zaten işinden olacaksın, patron seni kesinlikle kovar ama bizi de kesicek senin yüzünden! Adama ne diye bağırıyorsun ki sen?!
Eylül : çekil başımdan Faruk... bu işe ihtiyacım var benim. Bu işe ihtiyacım var, para kazanmam lazım, borçlarımı ödemem gerekiyor. Atılamam. Halledicem tamam, şimdi yanına gidip özür dilicem. Kimse gitmesin bir yere...
Eylül merdivenleri çıkarak Serkan'ın odasını aramaya başladı. Koskoca evde onu bulabilecek miydi?
Eylül, ses gelen bir odaya doğru yöneldi. Burası spor aletlerinin olduğu bir odaydı ve Serkan yürüyüş bandına binmiş, kulaklıklarını taktığı için de Eylül'ü duymuyordu. Eylül yanına gelip makineyi durdurdu...
Serkan : ne yapıyorsun? Sen gitmedin mi hala?
Eylül : gitmedim. Özür dilemeye geldim
Serkan : neden özür diliyorsun? Beni görmek istemediğini söylemek için mi?
Eylül : evet... ve bağırdığım için. Her şey için.
Serkan cevap vermedi...
Eylül : bak Serkan, sen anlamazsın ama bu işe ihtiyacım var benim. Sen bizi buradan kovarsan ofise gidemeden patron da beni kovacak. Boğazıma kadar borç içindeyim tamam mı? Sen anlamazsın zenginsin, ama ben hala o gecekonduda yaşayan kızım. Babam hala o inşaatlarda çalışıyor. Bu borcu ödemek zorundayım. Ve kovulursam da bunu yapamam.
Serkan : yani aslında bana söylediklerin umrunda bile değil. Üzgün değilsin. Sadece borcunu düşünüyorsun, öyle mi?
Eylül : evet. Herkese yardım ediyorsun, bana da yardım et. İstemesen de şu röportajı bitirelim. Ben paramı alayım, borcumu ödeyeyim.
Serkan : kaç para istiyorsun?
Eylül : ne?!
Serkan : bu röportajı tamamlamayacağım. Zararı ne kadar olur? Ne kadar para istiyorsun? Ödeyeceğim, sen de yüzümü görmek zorunda kalmayacaksın.
Eylül: beş bin?
Serkan : beş bin? Beş bincik öyle mi? Boğazına kadar borca battım diyorsun ve benden sadece beş bin mi istiyorsun?
Eylül : tamam on olsun. On bin!
Serkan : milyonlarım var ve sen bunu bile bile benden on bin mi istiyorsun?
Eylül : ne kadar verirsin? Şu saçma sapan röportajı yapmamak için ne kadar verirsin?
Serkan : iste Eylül! Bu ev, arabalarım, üzerime olan binalar, arsalar... hepsini iste Eylül. Bunların hepsini isteyebilecekken benden neden on bincik istiyorsun?
Eylül : sadece borcumu ödemek istiyorum ben. Bunun için de işimi yapmam gerekiyor. İzin ver işimi yapayım Serkan. İzin ver sadece ben değil, içerdeki herkes işini yapsın
Serkan kafasını salladı...
Eylül önde o arkada ilerlerken Eylül, Serkan'ın sorusuyla olduğu yerde kaldı...
Serkan : neden benden nefret ediyorsun Eylül? Hadi annemi anlıyorum, onun neden nefret ettiğini anlıyorum ama sen neden nefret ediyorsun? Ben sana ne yaptım Eylül?
Eylül nerdeyse ağlayacaktı. Arkasını dönüp ona bakmadan önce kendini toparladı...
Eylül : senden nefret etmiyorum ki
Serkan : o zaman? O zaman neden benimle tüm bağını kopardın?
Eylül : Tamam orada komşuyduk, bir nevi kader ortağıydık ama ben ordan taşındım ve bitti. Çocuktum ne de olsa... ben de yeni evimde, yeni mahallemde yeni arkadaşlar edindim. Onlara takıldım ve zamanla seni unuttum. Bunu uzatmak manasız...
Serkan : anlıyorum...
Eylül gülümsedi ve odadan çıkıp aşağı indi. Serkan da arkasından gelmiş, az önceki yerine oturmuştu. Eylül kafasını sallayınca Faruk kamerayı açıp yeniden onlara doğru tutmuştu. Eylül yeniden kağıda göz gezidirdi...
Eylül : eviniz çok güzel, çok ferah ve büyük. Aile ve arkadaşlarınızı burada ağırlamayı sever misiniz?
Serkan : teşekkür ederim. Nadiren. Genelde yalnız yaşayan bir insanım ve çok fazla ziyaretçim olmaz
Eylül : anlıyorum. Evinizi bize açtığınız için çok teşekkür ederiz.
Serkan : rica ederim.
Eylül : müsaadenizle biraz özel hayatınıza değinmek istiyorum. Hayatınızda biri var mı?
Serkan durup Eylül'e baktı...
Serkan : evet var
Eylül : o zaman haberler yalan değil, Cemre hanımla birlikte-...
Serkan : hayır, daha önce de başka bir röportajda dile getirmiştim Cemre benim sevgilim değil. Kalbimdeki insan çok daha özel biri...
Eylül : oh, anlıyorum. Herhalde isim vermeyeceksiniz
Serkan : adı bende saklı...
Eylül midesinin kasıldığını hissetti.
Eylül : yazılı da olmasa bir listeniz olduğundan bahsetmiştiniz. Orda en çok gerçekleştirmek istediğiniz istediğiniz madde nedir?
Serkan cevap vermeden önce biraz düşündü...
Serkan : karşımda duran kızı yemeğe çıkarmak...
Eylül donup kalırken Serkan gülümsüyordu... tüm ekip de Eylül gibi kalakalmıştı...
Eylül birden gülmeye başladı...
Eylül : komikti... peki gerçekten en çok gerçekleş-...
Serkan : karşımda kızın ağzından onun da yıllardan beri beni unutamadığını duymak.
Eylül : saçmalık. Hepsi saçmalık! Ara mı versek?
Faruk : daha yeni ara vermedik mi?
Eylül : Ama Serkan bey yorulmuş belli ki... ya da fazla şaka yaparak işimize engel olmak için çabalıyor...
Serkan : doğruları söylüyorum. İstediğim bu... senin ağzından beni hatırladığını, yaşadığımız her şeyi hatırladığını ve ne kadar özlediğini duymak istiyorum. Bunları seni yemeğe çıkardığımda söylemeni istiyorum...