135. Bölüm: "Gömmetaş Cehennemi"

19 5 6
                                    

Bölüm şarkısı: "Sezen Aksu - Gidiyorum"

LÜTFEN KİTABIMIZI KENDİ SAYFALARINIZDA VE ARKADAŞLARINIZA TAVSİYE EDİN Kİ BÜYÜYELİM, YAZILANLAR BOŞA GİTMESİN. EMEKLER KUTSALDIR, UNUTMAYIN!!

Diyarbakır semalarında parlayan güneş, 12 Haziran Pazartesi gününün sıcak hararetini yayıyor; dağınık haldeki bulutların bile güneşe teslim olmaları, sıcak bir günün izlerini taşıyordu. Haftanın ilk gününde insanlar işlerine giderken bazı yerler, trafiğin korna seslerine kulak tıkıyor, bazı yerler de kalabalık insan seline kucak açıyordu. Bazı yerler tenhayken bazı yerler gürültülüydü. Şehrin altıyla üstü arasında dağlar kadar fark vardı.

Ofis'te, yer altı çarşısında gezinen Erhan, kolundaki saate bir bakış attıktan sonra yoluna devam ederken gözleri, yanından geçtiği bir hediyelik eşya dükkânının camına takıldı ve içeride oturanları görünce irkildi. Melis ve Alaaddin'in karşılıklı oturduklarını görmüştü. Önlerinde çay olduğunu, gülerek eğlenerek sohbet ettiklerini görmüş, resmen kanı beynine hücum etmişti. Hiç düşünmeden içeri girdi. Alaaddin ayaklanırken Melis, gördüğü yüzle irkildi. Alaaddin'in sırtı dönük olduğu için Melis, kaş göz işaretiyle sus işareti yaptı. Erhan hemen anladı, çaktırmadan duvardaki hediyelik eşyalara yöneldi.

"Kolay gelsin birader!" diyen Erhan,

"Sağ olun, buyurun!" diyen Alaaddin'le duvarda asılı eşyaların karşısında durdu. Elini rastgele bir kolyeye değdirip:

"Nedir bunun fiyatı?" diye sordu.

"Kimin için alıyorsunuz?"

Duyduğu garip soruyla Erhan, yandan Melis'e bir bakış atarak:

"Kız arkadaşıma..." deyince Alaaddin,

"Ten rengi uyar mı diye soruyorum. Nasıl biri?" diye sordu.

"Bu kolye uyar kendisine, ne kadar bu?"

Kolyeyi alan Alaaddin, tezgâha doğru yürürken:

"Tartalım," diyerek terazinin önünde durdu ve kolyeyi teraziye koydu.

"150 gram... Ham altın olduğu için, altının gramı ne oluyor?" diyerek masadaki broşürlerden birini aldı ve altın fiyatlarına baktı. Hesap makinesiyle işlem yaparken Erhan, gelip masanın diğer ucunda, Melis'e yakın bir yerde durdu. Göz ucuyla Melis'e bakarken Melis, Alaaddin görmesin diye başını öne eğmişti.

"Şu kadar tutuyor," diyerek hesap makinesini Erhan'a doğru uzatan Alaaddin, Erhan'ın bakıp başını sallamasıyla, sorar gözlerle baktı.

"Alıyorum," diyen Erhan, arka cebinden cüzdanını çıkardı. Cüzdanın iç kısmını Alaaddin'e göstermemeye gayret ederek, çünkü iç kısmına rozetini ve kimliğini yerleştirmişti, para çıkardı ve masaya bıraktı. Cüzdanın kapağını kapatıp cebine koymadan kolyeyi aldı ve Alaaddin'in,

"Hayırlı olsun, hayırlara vesile olsun!" demesiyle başını sallayıp:

"Teşekkür ederim, iyi günler!" dedikten sonra göz ucuyla son defa Melis'e bir bakış atıp kapıya yöneldi.

Tam kapıdan çıkarken, birine çarptı Erhan ve elindeki cüzdan, kolyeyle birlikte yere düştü. Melis ve Alaaddin'in görmemesi büyük şanstı.

"Ay çok özür dilerim!" diye, kulaklarına çarpan narin bir kadın sesiyle kendine gelen Erhan, kadınla birlikte eğilip cüzdanla kolyeyi almaya çalıştı. Kadın cüzdanı alırken Erhan da kolyeyi almıştı. Cüzdandaki polis rozetini ve kimliğini gören kadın, irkilerek Erhan'ın yüzüne baktı. Erhan, yüzüne bakan kadına, yani Serpil'e bakarken bir sıkıntı olduğunu anlamıştı. Zira Serpil, cüzdanın içindeki rozete parmağını değdirip Erhan'ın yüzüne, merhamet ister gibi bakıyordu.

KONSEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin