Türk'ün 'Devlet-i Ebed Müddet' fikri, evvelde var olduğu gibi ahirde de var ve payidar olacaktır. Bozkurt töresine şekil verenler, Türkiye Cumhuriyeti'ne şimal olmuşlardı. Mustafa Kemal'e Samsun icazeti verenler, Menderes'e yordam göstermiş; Özal il...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
⚠⚠⚠
DİYARBAKIR
Sur TİM Karargâhı...
Delal, elinde çay bardağıyla pencerenin karşısında durmuştu. Yüzünde, hüzünle karışık bir ifade vardı. İçindeki sıkıntı, bütün suratını ablukaya almış gibiydi. Kapının açılmasıyla, yüzünü kapıya dönemeden:
"Gel Rojda!" dedi. Rojda, yüzünde şaşkın bir ifadeyle ona doğru ilerledi. Gelip arkasında durdu. Arkasında durunca, kapının yansımasını camdan gördü. Tebessüm ederek:
"Demek camdan gördünüz, daha doğrusu camın yansımasından gördünüz benim geldiğimi?" dedi. Delal, çayından bir yudum alarak:
"Keşke bütün yansımalar, deminki yansıma gibi berrak olsaydı Rojda!" deyince Rojda, daha şaşkın bir şekilde:
"Anlamadım?" diye sordu.
"Bütün yansımalar diyorum Rojda, keşke deminki gibi berrak ve saf olsaydı!" diyen Delal, kadına dönünce göz göze geldiler. Rojda, adamın bakışlarıyla burkuldu. Yüreğine saplanan kirpiklerin vermiş olduğu tatlı bir sızıyla yutkundu. Delal, kadının güzel yüzünden, dudaklarından ve yanaklarından aldığı gramlık hazla, tekrar yüzünü cama döndü. Rojda, kendini toparlamak için derin bir nefes aldıktan sonra:
"Adamları, ne zaman elden çıkaralım? Gerekli hazırlıklar tamamlandı!" diye sordu. Derin bir iç çeken Delal, tebessüm ederek:
"Bu akşam..." deyince Rojda, usulca başını sallayıp kapıya doğru yürüdü. Delal, çayından bir yudum daha içti.
***
İSTANBUL
Riva'da ormanlık bir arazide buluşmuşlardı; güneş, ağaçların arasından bir görünüp bir kaybolurken kuş cıvıltıları, kulakları tırmalayıp hoş bir seda gibi inliyordu. Asım, vekilin asık suratındaki manayı anlamıyordu. Anlamak istiyor ama başaramıyordu. Vekil, derin bir nefes aldıktan sonra sessizliğini bozdu.
"Hatem'in dedikleri, akla aykırı geliyor! Eski bir hükümlünün, Bozkurtların arasında ne işi var?"
Asım, sorulan soruya cevap vermeyi düşünürken vekil, ona bu fırsatı tanımadı ve konuşmaya devam etti.
"Bozkurtlar, ne kendilerine leke getirir ne de davalarına leke sürdürür! Hele de geçmişi şaibeli birini, asla aralarına almaz! Konuştuğun kişi, yani Bay Gölge dediğin şahıs, Bozkurtların bir adamı, doğru! Bu iş karışık gibi!"
"Kınık Bey'in tasarrufu ne?"
"Daha kendisiyle görüşmedim! Gidip şimdi görüşeceğim! Lahza denilen kıza mukayyet olun! Şimdilik beklesin!"
