🎗88. Bölüm🎗
🌎🌎🌎
Hatem, uçağın nereye gittiğini bilmese de Asım’a gittiğini bildiği için sabırsızlanmıştı; yaklaşık kaç saattir ondan haber alamasa da Hatem, hislerine güvenip hareket etmiş ve hissettikleri de gerçekleşince doğru yolda olduğuna artık emindi. Asım’ı örgüt almıştı, buna emindi; ama örgüt, yalnız hareket etmiyordu, birilerinin yardımıyla Asım’ı almış ve belki de ekol de işin içindeydi. Bu yüzden Hatem, Anıt’la temasa geçmişti. Yıllar önce olduğu gibi Anıt, yine ona sırt çevirmişti. O günleri anımsadı Hatem.
Gazetecinin ölümünden sonra Hatem, sığınacak liman, dayanacak duvar arıyordu her yerde; babasıyla iletişime geçemiyor, açıkçası babasını tehlikeye atmak istemiyordu. Zira kendisine büyük bir kumpas kurulmuştu; kendisine yaptırılmak istenen eylem, bir başkası tarafından yapılmış ve ihale, bilindik yöntemlerle onun üstüne bırakılmıştı. Bundan kurtulmanın tek yolu, onların dediği gibi yurt dışına çıkmaktı. Ama önce Anıt’a gelmişti, ondan yardım istemişti ve Anıt da, onu kıskıvrak tutup yine Sarper’e götürmüştü. Sarper, başka çıkar yol olmadığını defalarca anlatsa da Hatem, büyük bir bataklığa düştüğünü anlamıştı. Mecbur, onların dediğini yapmış ve yurt dışına çıkmıştı. Ama orada da rahat etmemişti; bir yandan ekolcüler, diğer taraftan dış servisler ve başka ülkelerin istihbarat birimleri, onun kapısını çalıp durmaya devam etmişti. Bizimle çalış yaygaraları arasında Hatem, rahat edemeyeceğini bildiği için Asım’la temasa geçmişti. Asım’ı, daha polis okulu yıllarından tanıyordu. Ama sadece gıyaben biliyordu. Fazla samimi değillerdi. Ülkede patlak veren Ermeni gazeteci olayıyla Asım, bizzat Hatem’in ya da Hatice’nin ismine tanık olmuş ve bu işte bir iş var düşüncesiyle sızlanıp durmuştu. Ta ki Hatem’le bir araya gelene ve her şeyi gerçekleriyle öğrenene dek Asım da, diğerleri gibi Hatem’i suçlu biliyordu.
Şimdi de Asım’ın ona ihtiyacı vardı; kim bilir ne haldeydi, nasıl hırpalanmış, yıpranmış ve belki de her ne kadar dili dönmese de ölmüştü ama öldürmezdi hemen onu diye düşünüyordu. Yine yapmıştı yapacağını Anıt, belli ki Sarper gibi o da ekolün bir maşası ve Sarper, ilmeği tattıktan sonra sıra Anıt’a gelmişti. İçinden kendine söz verdi Hatem, Anıt’ı o öldürecek ve ilmekle değil, tek kurşunla işini bitirecekti. Öncelikle Asım’ı bulmalı ve onun iyi olduğuna emin olmalıydı. Tekrar fermuarın açılmasıyla Hatem, düşüncelerinden sıyrılıp karşısında duran Anıt’ın tiksindiren suratına baktı. Tiksinç bir şekilde gülümsüyor ve adeta Hatem’le dalga geçiyordu. Hatem, istifini bozmadan tısladı.
“Yıllar önce olduğu gibi şimdi de sattın beni! Kimin uşağısın, bari onu bilelim?”
“Ben kimsenin uşağı değilim Hatem! Fikirlerimin peşinden gidiyorum!”
“Neymiş fikrin?”
“Mehdi Hazretleri zuhur etti, dünya çalkalanıyor. Yakında Deccal de gelir, olan olur. Ben sığınacak liman buldum, sen de zamanında o limandaydın! Ama hem limanını hem de imanını satmış durumdasın! Bu yüzden halife hazretlerinin önünde diz çökecek ve senin için, ah pardon, sizin için verilecek olan karara razı olacaksınız!”
“Yazık, yazık ki ne yazık Anıt! Deccal türedi de, kendine Mehdi dedirtiyor, farkında değilsiniz! Söyler misin bana? Mehdi ise senin dediğin adam, neden bir İslam ülkesinde barınmıyor da Hıristiyan ülkesinde sığınmacı olarak yaşıyor?”
“Çünkü Müslümanların içindeki zındık fikirliler, onun Mehdi olduğuna inanmıyor ve güçleri elinde tutan bunlar, onu öldürmek için can atıyor. Ama Hıristiyan diye dışladığın o millet, Mehdi Hazretlerine kucak açmış! Bu yüzden orada!”

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KONSEY
AdventureTürk'ün 'Devlet-i Ebed Müddet' fikri, evvelde var olduğu gibi ahirde de var ve payidar olacaktır. Bozkurt töresine şekil verenler, Türkiye Cumhuriyeti'ne şimal olmuşlardı. Mustafa Kemal'e Samsun icazeti verenler, Menderes'e yordam göstermiş; Özal il...