116. Bölüm: "Öyle Görev Yok"

55 8 12
                                    

15 Temmuz Demokrasi Nöbeti asla son bulmayacak, unutulmayacak ve asla hatırdan silinmeyecek... Kitaplara, filmlere ve destanlara konu olup yıldan yıla, nesilden nesile aktarılacak... (Yurtta Sulh) Konsey'in kast ettiği demokrasi, ülkenin ve milletin bağrında bir gonca gül gibi hep taze kalacak...

Bölüm Şarkısı: "Ahmet Aslan - Geldim şu alemi ıslah edeyim"

***

Güldü Adem, başını hafifçe salladı ve elindeki künyeyi bilgisayarın yanına bırakırken dudağında beliren alaylı ifadeyle bilgisayarın diğer yanında duran telefonunu aldı. Birkaç yere dokunduktan sonra telefonu kulağına dayarken bekledi. Aldığı derin soluk, kaşlarının kavisli olmasını sağlamıştı.

“2583375…”

Duyulan dit sesi, yerinde dikleşmesini sağlarken Adem, boğazını temizledikten sonra:

“Tebliğ edilen görevle ilgili konuşmak istiyorum. Yarın, acil…” diye fısıldadı. Karşı taraftan duyulan mekanik ses, onun dediklerini tekrarladı ve aynı ses,

“Onay için gönderildi!” diye duyulunca Adem, telefonu kapattı elinde sımsıkı tuttu.

“Bu saçmalık!”

Bozcaada…

Gökyüzünde süzülen siyah helikopterin alt kısmındaki kırmızı ışık, arada bir yanıp sönerken kendini belli ediyor ve pervaneleri bile geceye karışmış bir şekilde havada ilerliyordu. Kocaman bir askeri helikopterdi, siyaha mı boyanmıştı yahut orijinal rengi mi böyleydi bilinmez ama siyah oluşu, tamamen gecenin karanlık olmasına yapılan bir göndermeydi. Kapısı açıldı. Üzerlerinde siyah elbiseler, kafalarında kar maskeleri ve sırtlarında paraşütlerle sıraya giren ve sayıları takriben ondan fazla olan grup, sırayla aşağı atlarken sağda duran ve onlarla aynı şekilde giyinmiş olan şahıs, elini havaya kaldırmış ve parmaklarıyla sayı tutuyordu. En son biri kaldı, geldi ve karşısında durdu. Bir müddet bakıştılar. Sonra karşısında duran kişi de atladı. Etrafına bakınan şahıs, dönüp hiç düşünmeden aşağı atladı ve paraşütün ipini çekti. Siyah paraşütler, gecenin karanlığına karışırken grubun havada süzülerek aşağı doğru inişi, takriben bir iki dakikayı bulmuştu.

İlerdeki eve doğru peyder pey ilerliyorlardı; yan yana bir halka oluşturacak şekilde ve gürültü etmeden ilerlerken karşı taraftan açılan ateşle hemen mevzi tuttular. Her biri bir yerde yere yapışırken evden gelen yaylım ateşi, onları hafif zora sokmuştu. Gruptan biri, yana doğru sürünerek ateş ederken başka biri, kafasını kaldırıp ateş etmek istedi ama gelen kurşundan son anda kurtuldu. Gruptan da ateş yükselmişti.

Yatağa bağlıydı Ferhat, üstünde battaniye vardı ve boğazına kadar çekilmişti. Ayakları da yatağa bağlanmıştı. Zaten kıpırdayamıyordu şimdi hepten hareketsiz kalmıştı. Sadece nemli gözleriyle pencere tarafına bakıyordu. İçerde, camın kenarında duran adam, arada bir camdan ateş ediyor ve kendini geri çekiyordu. Dönüp Ferhat’a baktı. Gülümsedi.

“Seninkiler, buradan leşini alacak, merak etme!”

Bir şey demedi Ferhat, diyemedi. Gözlerini yumarken kirpiklerinden süzülen yaşlar, yanağına doğru inerken aynı adam,

“Ağlama la karı gibi! İşte, istediğin gibi şehit oluyorsun!” dedikten sonra ateş etmek için yerinden çıktı ama omzuna saplanan mermiyle acıyla kendini geri çekmek istedi. Kendini tam geri çekecekti ki göğsüne saplanan kurşun, onun yere düşmesini sağladı. Ferhat, derin bir iç çekti.

KONSEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin