Bölüm şarkısı: "Mustafa Yıldızdoğan - Gidenler Dönmüyor Geri"
LÜTFEN KİTABIMIZI KENDİ SAYFALARINIZDA VE ARKADAŞLARINIZA TAVSİYE EDİN Kİ BÜYÜYELİM, YAZILANLAR BOŞA GİTMESİN. EMEKLER KUTSALDIR, UNUTMAYIN!!
***
KIBRIS/GAZİMAĞUSA
Maraş...
İkisini sırt sırta bağlamışlardı; Rojda'yı da onların karşısına, tam cephe olacak şekilde bağlayıp ağızlarına bant yapıştırmışlardı. Delal ve Kağan hırpalanmış, Rojda'nın da saçı başı dağılmıştı; nerde oldukları belli değildi, ya kilisenin içindeydiler hâlâ ya da başka bir yere getirilmişlerdi. Onlar da bilmiyordu nerede olduklarını; kilisedeki güvenlik odasındaydılar, kapı aniden açılmış ve daha ne olup bittiğini anlayamadan boyunlarından vurulmuşlardı. Kendilerinden geçtiklerine ve şu an nefes aldıklarına göre bayıltıcı iğneyle etkisiz hale getirilmişlerdi.
"İyi misin abla?" diye soran Kağan'ın cılız sesi, ortamda hafif bir şekilde inledi. Rojda, yorgun gözlerle kardeşine bakarken gözleri kaymış ve Delal'ı da bulmuştu.
"Ben iyiyim," diyen Rojda, Delal'ı da kast ederek:
"Siz iyi misiniz?" diye sordu. Kağan gülümsedi.
"Resmi ağza gerek yok abla, ben de iyiyim!"
Rojda kıkırdadı.
"Resmi ağızla söylemedim ufaklık, ikinizi kast ettim."
Delal başını sallarken Kağan, derin bir nefes alarak:
"Ha pardon!" deyince Rojda, Delal'a hitaben:
"Nerdeyiz biz?" diye sordu. Delal sırtını dikleştirdi, kambur durmamak için dik durdu ve:
"Bilmiyorum," diye fısıldadı. Kağan, ikisinin bakışma evresine geçtiğini görünce araya girdi.
"Hâlâ Maraş'ta olduğumuz kesin de..."
"İşte!" diyen Rojda, yerinde hafif kıpırdanıp:
"Nerde olduğumuz belli değil!" diye ekledi. Delal'ın durgun sesi, zor bela Rojda'ya ulaştı.
"Öğreniriz."
Onun lafının bitmesiyle kapının açılması bir oldu. İçeri giren kar maskeli iki kişi, ellerinde kalın sopalarla tepelerinde durdu. Rojda, ona yanaşmayıp Kağan'la Delal'a yoğunlaşan adamları görünce seslendi.
"Sakın... Sakın bak!"
Adamlardan biri dönüp Rojda'ya baktı, diğeri hızla sopasını kaldırıp Kağan'ın dizlerine geçirdi. Kağan'ın acıyla bağırması, Rojda'nın gözlerini yummasına neden oldu. Aynı şekilde Delal'a da vuran diğer adam, Rojda'nın yerinde sallanarak:
"Yapmayın lan!" diye bağırmasını es geçti ve arkadaşıyla koordineli olarak sopalarını konuşturmaya, Delal ve Kağan'ı bağırtmaya başladı. Delal ve Kağan'ın bağırmaları, o ortamdan dışarı taşıyor ve belki de bütün Maraş'ı arşınlıyordu.
***
TÜRKİYE
İSTANBUL
Adalar...
Odanın içinde volta atıp duran Asaf'ın sıkıntısı, attığı her adımda kendini alenen belli ediyor; Devrim'in süt dökmüş kedi gibi durması, ne denli mahcup olduğunun göstergesiydi. Asaf, pencerenin karşısında durup camdaki aksine baktı, geri dönüp yerinde dikilmiş olan Devrim'i izledi, tekrar cama dönüp kendisine baktıktan sonra düzenli taranmış saçlarına elini daldırıp öfkeyle masasına doğru yürüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KONSEY
AventuraTürk'ün 'Devlet-i Ebed Müddet' fikri, evvelde var olduğu gibi ahirde de var ve payidar olacaktır. Bozkurt töresine şekil verenler, Türkiye Cumhuriyeti'ne şimal olmuşlardı. Mustafa Kemal'e Samsun icazeti verenler, Menderes'e yordam göstermiş; Özal il...