68. Bölüm
💿💿💿
Diyarbakır’daki Baskın Gecesi…
Delal ve Rojda, yanlarındaki mahkumlarla birlikte cezaevinden çıkıp kapının eşiğinde durdular. Kendilerine doğru gelmekte olan roketten habersizdiler; bir ses duyan Delal, gözleri irileşircesine bağırdı.
“Rokeeeettt!”
Rojda, hızla Delal’in kolundan tutup koştu; General ve askerler, ne yapacaklarını bilmeden kendilerini yere atmıştı, Emelde yanındaki adamla birlikte Delal’lere doğru koştu. Bir grubun ortasında patlayan roket, tozu dumanı havaya savurarak büyük bir gürültüyle infilak etti; o gruptan eser kalmamıştı, kopan uzuvların kan içinde kalması, dehşet manzarasının sadece bir parçasıydı, bağıran çağıranlar, feryat edenler, figan atanlar ve kan gölü, avluyu kızıla boyamıştı.
Delal, yarı baygın halindeki Rojda’nın başını kucağına alıp onu ayıltmaya çalışırken General, bacağının kopmasıyla acılar içinde bağırıyordu. Yanındaki askerlerden kimileri ölmüş, kimileri can çekişiyor ve kimilerinden de eser bile yoktu. Hafif ayılmaya başlayan Rojda, genzine dolan dumanla öksürmeye başladı; hafif sıyrıklar almıştı, sol kolunun derisi yanmış, saçları toza bulanmış ve yüzü kapkara olmuştu. Delal’in hiçbir şeyi yoktu; sadece yüzü biraz çizilmişti ve ayakkabısı parçalanmıştı.
“Emel… Emel nerde?”
Rojda’nın bağırarak sorduğu soru, Delal’i kendine getirdi; etrafına bakınan Delal, gördüğü manzarayla beyninden vurulmuşa döndü ve Rojda’nın görmemesini istedi ama Rojda, çoktan ayağa fırlamış, manzarayı görmüştü. Kafası kanlar içindeydi Emel’in; yüzü kandan görünmüyordu, sol kolu ters çevrilmiş, ayağının biri bilekten kopmuş ve yüzünün yarısı yanmıştı.
“Hayıııııııır!”
Rojda’nın feryadı, ortamda çınlasa da herkes kendiyle uğraştığı için onu duyamadı; hızla koştu Rojda, peşinden Delal de koşmuştu ve Emel’in kanlı başını kucağına aldı arkadaşı, gözyaşları sel oldu, yanaklarında yol yaptı, ağlayışı yürekler dağladı ve Delal, oturup ona eşlik edip gözyaşlarını saldı. Nabzı ahi atmıyordu, çoktan düşmüş, canından ve hayatından olmuştu Emel; Rojda ağlıyor, Delal ağlıyor ve koyu dumanlar, dört bir yandan yükseliyordu.
Duyulan silah sesleri, Delal’i hemen ayağa kaldırdı; silahını aradı, uzağında olduğunu görünce koştu, Rojda da ayağa fırladı, o da silahına yöneldi ve vurulan iki adam, onları teyakkuza geçirdi. Delal, gördüğüne kurşun sıktı; adam düşerken Rojda, hemen onun arkasına geçip sırtını onun sırtına dayadı ve gördüğü adamı indirdi. Delal, birini daha vurdu; biri daha peyda olunca, ona da sıktı ve Rojda, sırtını iyice onun sırtına yapıştırıp ateşe devam etti. Bir kahkaha sesi işitti Delal; silahını o yöne doğrulttu, birini gördü ve vurdu. Ama kahkaha dinmedi; ortalık toz dumanken, görüş mesafesi de haliyle düşmüştü, Rojda da önünü zor görebiliyordu. Kahkahanın sahibini bir türlü bulamayan Delal, gördüğünü indirmeye devam ederken ansızın şarjördeki mermiler tükendi; Rojda, elini pantolonunun cebine attı, şarjör yoktu, diğer cebinde de bulamayınca Delal, ne yapacağını bilmez bir şekilde kadına sırtını iyice yapıştırdı.
“Hakkını helal et Rojda!”
Sayıklaması, Rojda’nın mermisinin bitmesine denk geldi; Rojda, yutkunarak etrafına bakındı ve ona cevap verdi.
“Sen de hakkını helal et başkanım!”
“Helal olsun!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KONSEY
PertualanganTürk'ün 'Devlet-i Ebed Müddet' fikri, evvelde var olduğu gibi ahirde de var ve payidar olacaktır. Bozkurt töresine şekil verenler, Türkiye Cumhuriyeti'ne şimal olmuşlardı. Mustafa Kemal'e Samsun icazeti verenler, Menderes'e yordam göstermiş; Özal il...