Ülkeme zararı dokunan, vatanıma zeval veren ve vatanımı zor duruma düşüren, benden değildir!
⚠⚠⚠
İSTANBUL
Kadıköy’deki Malikane…
Hatem, üstündeki korku ve endişeyi başından def ettikten sonra nihayet kendine geldi ve Asım’dan içten içe istemeden ayrılmak zorunda kaldı. Asım, kafasındaki maskeyi tamamen çıkardı ve etrafına bakınarak:
“Dersim nerde Hatem?” diye sordu. Hatem, histerik bir ifadeyle:
“Onu götürdüler Asım, götürdüler ve engel olamadım!” deyince Asım, elini alnına dayadı.
“Ulan!” diye fısıldadıktan sonra:
“Kim? Nereye götürdü?” diye sordu.
“Şu adam, neydi adı, Sadık işte! Azerbaycan’a götüreceklermiş!”
Asım, gözlerini kıstı.
“Azerbaycan..?”
Başını sallayan Hatem, durgun bir sesle:
“Mikail diye bir adam geldi! Beraber çıkıp gittiler!” dedi. Asım, derin bir iç çekti. O sırada içeri giren Çetin, yanında Kağan’la kapının hemen yanında durup:
“Abi! Özelse, biz çıkalım!” deyince Asım, yan gözlerle ona baktı. Kağan’ın dürtmesiyle Çetin:
“Pardon!” diyerek yerine sindi. Asım, Hatem’e dönerek:
“Haydi, artık seni yanımdan ayırmayacağım! Ben nereye, sen oraya! Yürü!” dedi. Hatem, alay edercesine sırıtıp:
“Yok ya, bir de tasma tak istersen!” der demez Asım, iyice Hatem’e sokuldu. Nefesleri birbirine karışırken Asım, gözlerini onun gözlerine dikerek ve ta derine tesir edercesine bakarak:
“Gerekirse, onu da takarım!” dedi. Hatem, Asım’ın gözlerine daldı; kayboldu, sırra kadem bastı, vücudunu ter bastı, kalbi boğazını sıktı ve pompalanan kanın pıhtılarını boğazında hissetti. Yutkunmak zorunda kaldı. Gözlerini ayırmak istedi, başaramadı ve Asım’ın gözlerine, en derine daldı. Çetin’in Kağan’ı dürtmesi, ikisinin muzipçe bakışıp gülüşmesi; o anki ortamı bozamadı ve Asım’la Hatem, birbirlerine kilitli kaldı. Ta ki Asım, durgun bir sesle:
“Düş peşime!” diyene kadar ve Hatem, mecburen onun peşine düşene kadar; ayıldılar, bilinmeyen bir sarhoşluktan azat oldular ve ikisi, ruhlarını kuşatan kasırgayla nasıl baş edeceklerini düşünerek kapıya yöneldiler. Asım, Çetin’in imalı bakışlarına aldırmadan:
“Haydi arkadaşlar! Daha çok işimiz var!” dedi. Çetin, Kağan’a bakıp göz kırptı.
Riva…
Sarper, kendisine sırtı dönük olan Nadir’in yanında durdu. Nadir, katı ve öfkeli gözlerini karanlığa dikmiş ve Sarper’in yüzüne bakmamaya çalışıyordu. Sarper, Nadir’in bu belirsiz halini izleyip:
“Sizi, emekli oldu diye biliyordum!” diyerek sessizliği dağıttı. Nadir, katı bakışlarını Sarper’e çevirerek:
“Ben de seni, adam oldun diye biliyordum! Ama yanılmışım!” deyince Sarper, Nadir’in bu tepkisine bir anlam veremedi ve gözlerini kısarak:
“Bir kusurumuz mu oldu?” diye sordu.
“Sadece bir mi? Baştan ayağa kusursun lan! Elindekilerden haberim yok mu sandın?”
![](https://img.wattpad.com/cover/78745911-288-k919038.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KONSEY
ПриключенияTürk'ün 'Devlet-i Ebed Müddet' fikri, evvelde var olduğu gibi ahirde de var ve payidar olacaktır. Bozkurt töresine şekil verenler, Türkiye Cumhuriyeti'ne şimal olmuşlardı. Mustafa Kemal'e Samsun icazeti verenler, Menderes'e yordam göstermiş; Özal il...