KIZINI ONDAN AYIRIN

87 20 2
                                        

Çatalca’nın içindeki müstakil yapılı evin duvarlarında raks eden gerilim dolu atmosfer, son raddeye varmıştı; Hatem’in parmağı, artık tetiğin üstündeydi, babası Nadir’in gözleri, camın yansımasından kızının üzerindeydi ve gergin hava, iyice hakim olmuştu.

“Saklandığın yerden çık istersen Hatice!” diyen Nadir, Hatem’in suratını kirece çevirdi; Hatem, arkasındaki duvarla aynı renge bürünmüş bir yüz ifadesiyle, elindeki silahı titreyerek:

“Nadir Başaran!” diye sayıkladı. Nadir, kızının ortaya çıkmasıyla ellerini cebine yerleştirdi ve hesap sorar bir ifadeye büründü. Hatem, silahını beline yerleştirdi ve babasının karşısına, gururlu bir endamla geçti.

“Gene Türkiye’yi karıştırmaya mı geldin? Oysa ülke, sakin bir dönem yaşıyor. Geldiğin yere geri dönmen için, seni ikaz etmeye geldim kı… Hatice!”

Hatem, babasının ağzından yarım da olsa dökülen lafla irkildi; tüyleri dikenlere büründü, yüzünü ter bastı ama dikkatini korumaya çalışarak:

“Sakin dönem dediğiniz bu mu Sayın Başaran? Ülke, kan kusuyor ve siz, ortalığın sakin olduğunu söylüyorsunuz!” dedi.

“Hiç değilse, bu işlerde senin parmağın yok!”

“O zaman da benim parmağım yoktu!”

“Gazeteciyi kim öldürdü peki?”

Hatem, gelip ağzında biriken cümlelere hükmetmek istedi; çabaladı, direndi ama duyulan lastik sesleriyle durdu, birkaç arabanın eve yaklaştığını, pencereden içeriye damlayan far ışıklarından anladılar.

“Bunlar da kim?” diye soran Nadir, silahını çeken Hatem’in:

“Takip edilmişsiniz Sayın Başaran!” demesiyle:

“Ne?” diye sordu. Hatem, hemen kapının arkasından mevzi tuttu. Gelen araçlar durmuştu. Tankut, yanında adamlarıyla birlikte arabalardan indi. Üç arabanın etrafında adamlar birikmişti. Tankut, yüzünü eve doğru tutup:

“Nadir Başaran!” diye seslendi. Nadir, silahını çekmiş ve Hatem’in hemen yanında durmuştu. Hatem, dönüp babasının asılan suratını süzerek:

“Tankut Ulusoy’un sizinle ne işi olabilir?” diye sordu. Nadir, sıkıntısı yüzünü sarartsa da kendini ele vermedi.

“Ben de merak ediyorum Hatice!”
Hatem, yüzünü asarak:

“Hatice Başaran öldü Nadir Bey! Benim adım, Hatem Yıldız…” deyince Nadir, yüreği burkulurcasına kızına baktı. Hatem, yüzünü pencereden dışarıya çevirdi. Tankut’un gür sesi, yine duyuldu.

“Nadir Başaran! Seninle görüşmek isteyen biri var! Gel, çatışmadan adam akıllı gidelim!”

“Kızım!” diyen Nadir, birden geri vitez taktı; Hatem’in çatılan kaşları da bunda etkili oldu ve Nadir, silahını beline takarak:

“Hati… Hatem! Ben onlarla gideceğim! Emin ol, bana hiçbir şey yapamazlar! Sen kal burada! Birazdan Asım’lar gelecekler buraya!” dedi. Hatem, başını sallayarak:

“Hayır Nadir Bey! Siz, her ne kadar uygun gelmese de benim misafirimsiniz ve benim misafirim, benim korumam altında olmalıdır! Sizi bırakamam!” deyince Nadir, aniden kızının bileğinden tutarak:

“Kalıyorsun burada! Bir kere de büyük sözü dinle!” diye çıkıştı. Hatem, derin bir nefes alarak:

“Ben hiçbir zaman büyüklerimin sözünden çıkmadım Nadir Bey! Aksine, büyüklerim benim sözüme itimat etmediler. Benim sözüm dinlenmedi!” deyince Nadir, kızının omzuna hafifçe dokunup:

KONSEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin