İSTANBUL
Beykoz Sahili…
“Hoş bulduk, demek isterdim ama…” deyip Asım’ın hemen yanında duran Necla, elindeki silahı boşta sallayarak:
“Ama burada oluşum, hiç hoşuna gitmeyecek!” diye ekledi. Asım, yavaşça ayağa kalktı. Kadının elindeki silaha göz ucuyla baktı. Alt dudağı kıvrıldı ve kadının ne demek istediğini hemen anladı.
“Sen de mi intikam zırvalığından dem vuracaksın Necla?”
Necla, silahın sürgüsünü çekerek namluyu Asım’a doğrulttu; Asım, kendisine doğrultulmuş namluya bakarak gülümsedi ve ellerini önünde bağlayıp kadının tetiği çekmesini bekledi. Necla’nın parmağı, tetiğe doğru ilerledi.
“Bas bakalım eline ne geçecek? Nedret geri dönecek mi?”
“İçimdeki ateş sönecek!”
“İçindeki ateşi, sence ben mi yaktım?”
“Kardeşimi sen öldürttün!”
Gülümseyen Asım:
“Ben öldürttüm, öyle mi?” diye sordu. Necla, kaşlarını çatarak:
“Evet, sen öldürttün!” diye çıkıştı.
“Neden öldürteyim?”
“Çünkü o, senin düşmanındı!”
“Hayır, değildi! Ne ben onun düşmanıydım ne de o benim düşmanımdı! Hatta senin kardeşin, bana delicesine aşıktı ve sen de bunu biliyordun, farkındaydın!”
“Evet, bu yüzden ondan kurtulmak için öldürttün!”
“Sana bu saçma fikirleri kim verdi?”
Tetiğe basmak için hamle yapan Necla, Asım’ın gür sesiyle irkildi.
“Bas, ne duruyorsun bassana!”
Panikleyen Necla, ne yapacağını bilemez bir şekilde bocaladı. Asım, derin bir nefes alarak:
“Kardeşin de, senin gibi aldatılmış; kandırılmış, beyni yıkanmış ve ufku bulanmış biriydi Necla! Onu kazanmak, onu hainlerin kıskacından kurtarmak için çok çabaladım! İtirafçı olmasına çok sevindim! İşte dedim, kazanmak için bir fırsat dedim! Ona yanaştım, onu benimsemek için zaman kolladım! Ama bırakmadılar!” dedi. Necla, nemli gözlerle Asım’ı izliyordu. Asım, devam etti.
“Kendini Mehdi ilan eden bir soytarının, bir düzenbazın ve bir şahsi bozuğun peşinden gidenler; akıllarını kaybetmiş, şuurlarını yitirmiş ve vatana millete bıçak bilemiş acizlerden başkası değildir! İşte o acizler, etekleri tutuştu mu, kardeş bildikleri yoldaşlarını bile harcamaktan bir an dahi geri durmazlar Necla! Ve öyle de yaptılar! Nedret itirafçı oldu diye, hemen de onu şişlediler! Ben hiçbir şey yapmadım Necla! Kardeşinin, Özlem’in ölüm emrini vermesine rağmen ben, ona asla kötülük etmedim! İntikam beslemedim!”
Necla, birden irkildi. Asım ne diyordu böyle? Nedret, Özlem’in ölüm emrini mi vermişti? Silahı tutan eli titredi, çenesi kıpırdadı ve gözleri daha da nemlendi. Titrek çıkan sesi, Asım’ın göz kapaklarını kapatıp açtı.
“Nedret mi?”
Başını sallayan Asım:
“Evet Necla, Nedret… O, Özlem’in ölüm emrini verdi! Ve Sarper iti de, kendi itine bu emri nakletti! Hem de Özlem, hamileydi!” dedi. Necla’nın elindeki silahın yere düşmesi, etrafa metalik bir ses olarak dalgalandı. Marmara’nın dalgaları bile silahın metalik dalgasının gölgesinde kaldı. Yavaşça dizlerinin üstüne çöken Necla, gözleri Asım’da:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KONSEY
ПриключенияTürk'ün 'Devlet-i Ebed Müddet' fikri, evvelde var olduğu gibi ahirde de var ve payidar olacaktır. Bozkurt töresine şekil verenler, Türkiye Cumhuriyeti'ne şimal olmuşlardı. Mustafa Kemal'e Samsun icazeti verenler, Menderes'e yordam göstermiş; Özal il...