🎗89. Bölüm🎗
🌎🌎🌎
İSTANBUL
Adalar...
Karşılıklı sandalyelere oturtmuşlar, sımsıkı bağlamışlar ve bir odada yalnız bırakmışlardı. Asım, morarmış gözlerinden hicap duyarak Hatem'e bakıyor, onun neden burada olduğunu ve niçin kaçırıldığını merak ederek bekliyordu. Hatem de ondan farksız değildi. Ne kadar çırpınmış, feryat etmiş ve ağlayıp durmuşsa da bir şey yapamamıştı. Hedeflerinde olduğunu bilmiyordu, gerçi bilseydi de fark etmezdi ve yine Asım'a kavuşmak için bile isteye tuzaklarına düşerdi. Anıt'ın ne mal olduğunu biliyordu da eli bu kadar uzun olduğunu bilmiyordu, tahmin etmemişti.
"İyi misin?"
Asım'ın cılız bir sesle sorduğu soruya, acımsı bir tebessümle karşılık verdi.
"Daha iyiyim! Seni gördüm ya, bu bile bana yeter!"
"Seni neden aldılar?"
"Bilmiyorum! Bunlar kim? Haydi birini tanıdım, ismen biliyorum! Ya o kadın, o kadın kim?"
"Adı Juliana'ymış! İngiliz herhalde!"
"Ekol, İngilizlerle mi çalışıyor?"
"Benim de aklım karıştı Hatem! Nasıl bir oyunun içinde olduğumu bilmiyorum!"
"Nasıl kaçırdılar seni? Surdan nasıl çıkardılar?"
Derin bir iç çeken Asım, her şeyi anlatmaya başladı; gizli bir tünelden geçirildiğini, Şanlıurfa yolunda bir tıra bindirildiğini, Urfa Antep arasında özel bir helikoptere bindirildiğini ve en sonunda gözlerini burada açtığını, kısaca her şeyi anlattıktan sonra da bu sefer kadını dinlemeye koyulmuştu. Hatem de; Anıt'la olan buluşmasından başlamış, arada bir Anıt'ı nerden tanıdığına da değinerek özel bir uçakta gözlerini açtığını ve buraya getirilişini ki burasının neresi olduğunu dahi bilmediğini anlatarak Asım'ın zihnine soru işaretleri yağdırmıştı.
"Büyük bir oyun dönüyor Hatem! Bizi Diyarbakır'da, ellerinde koydukları gibi buldular. Tereyağından kıl çeker gibi alıp buraya getirdiler. İçten destek olmasa, bunları yapmaları imkânsız!"
"Ekolün içteki kamufle elemanlarının olduğunu biliyoruz! Ama kim, hangi görevde ve rütbesi ne, işte bunları bilmiyoruz! Ve bunları bilmediğimiz için de hep ters yüz oluyoruz!
"Bir şekilde çıkmamız lazım Hatem! Pes edersek, bizim üstümüzden büyük bir darbe indireceklerinden endişe ediyorum! Ölmek veya kalmak derdinde değilim! Ama bizim elimizi kullanıp bir darbe indirmeleri, büyük bir yara olur. Ne ben dayanırım ne sen dayanırsın!"
"Ne yapabiliriz?"
Kapının açılmasıyla, ikisi de susarak içeri giren Yarbay'a ve yanındaki İngiliz kadına baktı. Juliana, suratında vahşi bir tebessümle Asım'a bakarken Yarbay, öfkeden irileşmiş göz bebeklerini ikisine dikmiş ve öyle adımlıyordu. Karşılarında durduklarında Asım, dişlerinin arasından ve sanki küfredercesine tısladı.
"Fırsatın varken, beni öldürmenden yanayım Yarbay! Bir daha böyle bir fırsatın olmayabilir."
Yarbay, kendinden emin tavrıyla gülerek ona yanıt sundu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KONSEY
AdventureTürk'ün 'Devlet-i Ebed Müddet' fikri, evvelde var olduğu gibi ahirde de var ve payidar olacaktır. Bozkurt töresine şekil verenler, Türkiye Cumhuriyeti'ne şimal olmuşlardı. Mustafa Kemal'e Samsun icazeti verenler, Menderes'e yordam göstermiş; Özal il...