{Çemberimde Gül Oya}

80 18 2
                                    

İSTANBUL

Silivri’deki Tuğla Fabrikası…

Çatıya çıkan Asım, içerdeki kargaşayı duymuştu; içeri giren Tankut, Asım’ın havalandırma deliğinden çatıya çıktığını hemen anlamış, adamları bu yönde harekete geçirmişti. Asım, duyulan silah seslerine karşılık vermedi, yerini belli etmek istemedi. Hemen koşarak fabrikanın batı tarafına yöneldi. Hafif bir aralıktan atlarken bir iki adamla göz göze geldi. Adamlar, hemen ateş ederek onun yerini ifşa etti. Asım, gelen kurşunlara bu sefer karşılık vermezse ayıp olur düşüncesiyle adamlara ateş açtı. Adamlardan biri düşerken diğeri, kendini korumaya aldı. Asım, onu es geçerek hızla koşmaya devam etti.

“Bu herif nasıl kaçtı lan?” diye bağırarak soran Tankut, adamların cevapsız suratlarıyla karşılaşınca, daha da sinirlendi. Nedret, eline aldığı silaha yabancı olduğunu hemen belli etmişti; Tankut, ona da bir silah vererek cenge zorlamıştı ve Nedret, nasıl kullanacağını bilmediği bu şeyle Asım’ın peşine düşmüştü, karşılaşmamak için içten içe dua ediyordu.

Asım, bir çatıdan diğerine atlarken adamların ateşiyle muhatap oldu; adamlardan birine ateş ederken diğerinin ateşiyle karşılaştı, hemen ona da karşılık verdi ve diğerinin ateşine fırsat vermeden hedeften ayrıldı. Öyle bir koşuyordu ki, rüzgar bile bu hıza ulaşamaz durumdaydı; çatının sonuna geldiğinde, artık gideceği bir yer kalmamış gibiydi, etrafına bakınırken adamların ona doğru gelmekte olduğunu gördü. Usulca başını sallayıp:

“Bu kadar çabuk mu lan?” diye mırıldandı. Adamlar, giderek yaklaşıyordu. Göz ucuyla aşağıya baktı. Koca bir kum yığınından başka bir şey yoktu. Takriben üç katlık bir mesafe var gibiydi. Atlasa kurtulur muydu acaba?

“Teslim ol Asım Çavdarlı!” diyen adamlardan biri, arkadaşlarıyla beraber giderek Asım’a yaklaşıyordu. Asım, derin bir nefes aldı ve atlamaktan başka bir çaresi olmadığına kanaat getirdi. Silahını yavaşça havaya kaldırdı, teslim olacakmış gibi diğer elini de kaldırdı ve gülümseyerek:

“Tamam, sakin olun beyler!” dedi. Adamlar, gülümseyerek onu almak için hamlede bulununca Asım, aniden silahını onlara doğrultup ve üst üste ateş ederek aşağıya atladı. Vurulan iki adamın cesedi yere düşerken Asım, havada savrulup kuma doğru ilerliyordu. Kumun yumuşak yüzüyle buluşan Asım, çatıdan üzerine yağan mermilerden kurtulmak için yana doğru takla attı ve hızla doğrulup koşmaya başladı. İlerdeki ara sokağa dalarken adamlar, Tankut ve Nedret’le beraber onu takibe geçti.

Asım, kendini bir inşaat alanına attı; adamlar, Tankut ve Nedret’i arkada bırakarak alana daldılar, Asım üst kata çıkarken adamlar, giriş katını kolaçan ediyorlardı ve ortalık, iyice kızışmıştı.

“Ulan gelin! En iyisi sizi, kurşun yağmuruna tutmak!” diye fısıldayan Asım, kendini bir odaya attı. Merdiveni kontrole aldı. Bir adamın geldiğini görünce ateş açtı ve adamı indirdi. Başka bir adam, Asım’a ateş açtı. Asım, kendini korumaya aldı. Adam, üst üste ateş ederek bir mevzi tuttu. Asım, üstüne yığılan kurşunları es geçmek zorunda kaldı. Başka bir odaya aldı kendini; gelen bir adamı daha indirdi, başını usulca sallayarak karşısındaki pencereye baktı.

“Tekrar atlarsam, kesin bir yerimi kırarım!”

Aniden yerinden çıkıp ateş etti ve bir adamın daha canına kurşun döktü; yer değiştirme gereksinimi duydu, başka bir yere geçince adamın biri, ona ateş etti. Asım, yanından geçen kurşuna el sallayıp kurşunun sahibine ateşle mukabilde bulundu ve adamı, göğsünden vurarak yere yığdı.

Tankut’la Nedret, inşaatın kapısından içeri girerken adamlardan biri, Tankut’un karşısında durup:

“Efendim! Asım’ı yukarıda kıstırdık! Direniyor! Emriniz nedir?” diye sordu. Tankut, belindeki silahını sıyırıp sürgüsünü çekti. Hızla merdivenlere yönelirken Nedret, başını sallayıp onun peşinden yürüdü.

KONSEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin