"Dur, kal yerinde!"
Duyduğu sesle adam, sanki beyninden vurulmuş gibi kalakaldı yerinde; elindeki künye dediği şeyi, arkasında duran ve ona silah doğrultmuş olan kadının sert bakışları arasında, ona çaktırmadan ve hissettirmeden yavaşça cebine koyarken kadının:
"Sakın yanlış bir hareket yapma! Aksi takdirde düşünmez, tetiğe basarım!" diye bağırmasıyla boştaki elini hafifçe havaya kaldırdı. Silahın namlusunu salladı Hatem,
"Dön bana! Sakince bana dön!" diye bağırırken parmağı tetiğe kayıyor, hazırda bekliyor ve her an ateş edecekmiş gibi gözleri ileriye bakıyordu. Adam, diğer elini cebinden çıkarıp kaldırdı ve derin bir nefes alarak yavaşça ve sakin olmaya çalışarak Hatem'e dönmeye başladı. Boğazına bir yumru oturur gibi oldu Hatem'in, kirpikleri titreyerek kapanıp açılırken göz bebekleri, iri bir vaziyet alarak adamın her hareketine odaklanmıştı. Adam döndü, karşısındaki kadının öfkeyle parlayan gözlerine bakarak yerinde bekledi.
"Kimsin sen?" diye sorarak hızla adımlarını adama doğru atan Hatem, adamın gözlerine, yüzüne ve jest mimiklerine bakıp tam karşısında durdu.
"Konuşsana be adam!"
Derin bir nefes aldı adam, kadının ısrarla cevap bekleyen gözlerinden bakışlarını kaçırmak istedi ama Hatem, sert bir sesle:
"Bana bak, kaçırma gözlerini benden ve sakın ters bir hareket yapma!" diye tısladı.
"Bana böyle bağırmanız, çok yersiz!" diye fısıltıyla lafa giren adam, kadının kalkan kaşlarına bakıp hafifçe gülümsedi.
"Eski dostumun kabrini ziyarete gelmem, böyle bir muamele hak ettiğim anlamına gelmiyor Hatem Hanım!"
Hatem'in gözleri kısıldı, adamın yüzünü hafızasında tarattı, acaba kimdir diye düşünüp dururken adam, elleri havadaki elini kast ederek:
"İndirebilir miyim?" diye sordu.
"Kimsin sen? Mezardan bir şey aldın, ne aldın? Benim bulduğum şeyi mi aldın yoksa?"
Derin bir nefes alan adam, yavaşça elini indirirken:
"Bu mezarda ne buldun bilmiyorum ama ben sadece toprağı düzelttim, duamı ettim, gidiyorum!" dedi.
"Kim olduğunu söyle!"
Adamın gözleri, etrafta fır döndükten sonra kadında kilitlendi.
"Âdem... Bafralı Âdem..."
"Kocamla ne alakan var?"
"Asım'la, yani merhum kocanla, akademide arkadaştık! Silah arkadaşı... Ama yollarımız ayrıldı işte! Ben Avrupa'ya gittim, o burada kalmayı tercih etti. Öldürüldüğünü, haberlerden öğrendim. Gelip bir dua edeyim dedim."
Hatem emin değildi, nedense bu adama güvenemiyordu ki yeni tanıdığı adama, hatta adını yeni öğrendiği adama güvenmek istemiyordu. Kararsız kalmıştı. Silahı havadayken:
"Mezardan bir şey aldığını gördüm, bana yalan söyleme!" diye tıslarken aslında ses tonunda kızgın değil, kırgın bir ifade vardı. Âdem denilen adam, derin bir nefes alıp:
"Almadım bir şey, sen yanlış görmüş gibisin!" deyince Hatem, nemli gözlerini ondan kaçırdı. Silahın namlusu sallanırken Hatem, daha fazla dayanamadı ve silahını indirdi.
"Ben iyi değilim! Babam intihar etti, kocamı öldürdüler ve çocuğumu düşürdüm."
Birden irkildi Âdem, kadının lafıyla afalladı ama bakışlarını ondan kaçırmasını bildi. Hatem, gözlerini silerken fısıldar gibi konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KONSEY
PertualanganTürk'ün 'Devlet-i Ebed Müddet' fikri, evvelde var olduğu gibi ahirde de var ve payidar olacaktır. Bozkurt töresine şekil verenler, Türkiye Cumhuriyeti'ne şimal olmuşlardı. Mustafa Kemal'e Samsun icazeti verenler, Menderes'e yordam göstermiş; Özal il...