🎗85. Bölüm🎗
🌎🌎🌎
DİYARBAKIR
Mezarlıktakiler, gerekenleri yerine getirmiş ve tam gidecekleri vakit duyulan silah sesi, ortamı panik ve endişeye sevk etmişti; Fesih, belinden silahını sıyırmış, sürgüsünü çekmiş ve Sertaç'ı arkasına alarak tedbir için hazırda durmuştu. Mezarlığa saldırı olacak endişesi, nerdeyse herkesin suratlarını değiştirmişti. Destan Ağa, mütereddit edalar içerisinde etrafına bakınırken Fesih, etrafta kamufle olan adamlarına bilgi geçti. Telefonunu çıkarmış, birini aramış ve ondan malumat almıştı.
"Tetikte olun! Keko burada, onun başına bir iş gelsin istemeyiz!"
Telefonu kapatan Fesih, silahını hazırda tutup etrafı kolaçan etti; ortalıkta kimse görünmüyordu, görünürde bir tehlike sezilmiyordu ve Sertaç, hiçbir şey umursamadan Tahsin'in mezarının başına çömelmiş, ellerini açmış ve dualar okuyordu. Fesih, yine de tedbiri elden bırakmadan ayakta bekliyordu.
Asım, derin bir nefes alıp dayandığı merdiven korkuluğundan ayrıldı. Nemli gözleri, Delal'ın bitkin ve perişan haline takıldı. Hatem, elleriyle yüzünü örtmüş ve hıçkırıklar içerisinde ağlarken Delal, sanki dünyalar başına yıkılmış gibi olduğu yerde donmuş, gözleri boşluğa bakıyor ve sessiz feryatlar içerisinde debelenip duruyordu. Kendini toparlayan Asım, zor bela bulduğu kuvvetle konuştu.
"Adam hâlâ yukarıda! Hem onu hem de Rojda'nın..."
Dili dönmedi, 'cenazesi' diyemedi ve yutkundu; gözleriyle anlatmaya çalıştı, Delal'a uzun uzadıya baktı ve Delal, onun bakışlarından anladı ne demek istediğini. O da hafif kendine gelir gibi dikildi yerinde ve zor bela lafa girdi.
"Doğru dersin!"
Hatem, ellerini yüzünden indirirken gözlerinin kızıllaştığı, beyazlıklarının yaşlarla dolduğu ve yanaklarının ıpıslak olduğu ortaya çıktı. Başını salladı. O sırada üçünün de kulaklarında yankılanan ses, onları hayata geri döndürdü resmen.
"Nerde kaldınız be, sizi bekliyorum sabahtandır?"
Asım, hemen elini kulağına götürdü. Delal'ın inanmayan ve inanmak isteyen bakışları arasında ve Hatem'in sevinçli nazarları arasında sordu.
"İyi misin sen Rojda?"
"Gelin abi, adam paket!"
Her üçü, koşarak merdiven basamaklarını birer ikişer çıkarken umut, her zaman var olduğunu yine kanıtlamış oluyordu.
Çatıya çıktıklarında, nişancının yerde uzanmış yattığını görmüşlerdi; Delal, elinde silahıyla nişancının başında bekleyen ve capcanlı, burnu bile kanamamış olan Rojda'ya doğru yürüdü. Rojda, yüzünde mütebessim bir ifadeyle onlara bakarken Delal, ansızın Rojda'ya sarıldı ve kopmamacasına onu bağrına bastı. Asım gülümserken Hatem, rahat bir nefes alarak eliyle yüzündeki ıslaklığı gidermeye çalıştı. Rojda'dan ayrılmadan, sadece onun duyabileceği bir sesle fısıldadı Delal.
"Çok korktum, çok korktum gülüm! Seni kaybetme korkusu, bütün bedenimi yerle bir etti. Çok korktum!"
Rojda da fısıldadı.
"Korkma, beni hiç kaybetmeyeceksin inşallah!"
Asım, sanki öksürmüş gibi yaparak onları kendine getirdi. Hatem, tebessüm ederek onun koluna vururken Rojda ve Delal, mecburi bir şekilde ayrıldılar. Asım, ciddi bir ifadeye bürünüp sordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KONSEY
AdventureTürk'ün 'Devlet-i Ebed Müddet' fikri, evvelde var olduğu gibi ahirde de var ve payidar olacaktır. Bozkurt töresine şekil verenler, Türkiye Cumhuriyeti'ne şimal olmuşlardı. Mustafa Kemal'e Samsun icazeti verenler, Menderes'e yordam göstermiş; Özal il...