Misilleme

286 54 0
                                    

Dudian, yaşlı adamın kolunun nasıl öyle bir canavara dönüştüğünün sonunda anlamıştı. Simyagerler tarafından yapılan deneylerin çoğu kendi bedenleri üzerinde yapılmışlardı. Gerçi deneyin sonuçları olumsuz gözükse de ek uzuv, sinir sisteminin komutlarına göre hareket ediyor gibiydi. Ama her yapılan harekete uygun bir bedel ödemesi gerekiyordu. Yoksa, böyle vücut mutasyonları böyle bir çağda şüphesiz ki durdurulamaz bir savaş silahı olurdu.

Yaşlı adam dinlenmek ister gibi gözüktüğünde Dudian'e soğuk bir sesle "Oraya git." diye emir verdi. Yaşlı adamın eli küçük arbaleti kavradı. Sanki Dudian'e gitmezse onu hemen vuracağını söyler gibi bir izlenim vermeye çalışıyordu.

Dudian ayağa kalktı. Bu yaşam ve kalım durumu yüzünden, çok endişeliydi ve aklı karmakarışıktı. Sakinleşmek için derin derin nefes aldı. Dudian yaşlı adamın işaret ettiği masaya doğru gitmeye başladı. Büyük bir masaydı. Kenarında kesmek için kullanılan bir sürü numara vardı. Bazıları hala yıkanmadığından kanla bulanmıştı.

Dudian sol tarafından gelen sesi duydu. Döndü ve büyük bir kafes gördü. Kafesin içinde bir düzineden fazla yılan vardı. Anlaşılabileceği gibi bunlar çeşitli deneyler için yakalanan malzemelerdi.

Yaşlı adam, Dudian'i acele ettirmedi ama sessizce onu gözlemledi, sanki bir avcının avının son anlarını izler gibi. Dudian'in yüz ifadesinin değiştiğini görünce yüzünde acımasız bir gülümseme oluştu. Tam o sırada Dudian masaya gelmişti.

"O zinciri görüyor musun? Kolunu ona bağla." diye emir veridi yaşlı adam, Dudian'e.

Dudian çalışma masasına bağlı birkaç zincire baktı. Bu zincirler ve aletlerin çoğu daha önceden deneylerde kullanılmıştı. Gözleri bir anlığına parladı ama yine de zinciri bağlayıp bileğinin etrafına sardı.

Yaşlı adamın yüzünde küçümser ve alay eder gibi bir ifade vardı. Dudian kendini zincirlediğinde o da gidip onu canlı canlı kesecekti.

Bang!

Dudian çömeldi. O sırada zinciri sallayıp kafese vurdu. Yılanlar kaçmak için kıvrılmaya ve boğuşmaya başladılar.

Yaşlı adam "Küçük şeytan. Sadece ukala biri gibi davranmak zorundasın değil mi? Buradan kaçabileceğini mi düşünüyorsun? Şimdi usluca dışarı gelirsen seni bu seferliğine affedeceğim."

Dudian tabii ki de yaşlı adamın sözlerine inanmamıştı. Demir kafesi tekmeledi. Masayı adamın tuttuğu arbalete karşı korunmak için kullandı. Amacı yaşlı adama yaklaşıp ona karşılık verme fırsatı bulmaktı.

Yaşlı adamın vücudunda ek bir uzuv olduğundan, aklını yoruyor ve irade gücünü çok fazla harcıyordu. Böyle bir gücün en ölümcül zayıflığıysa onu korkunç bir derecede zayıflatmasıydı.

Birkaç tekmeden sonra, demir kafes masaya düştü. Şansına, kapılardan biri açılmış ve bir düzine kadar yılan dışarı kaçmıştı. Bazıları karanlığa doğru gitti, birkaç tanesiyse yaşlı adama ve çoğu Dudian'e doğru gitti.

Yaşlı adam güldü, "Benim için yaşam ve ölüm arasında bir fark yok!"

Ama hemen sonra yüzündeki gülümseme dondu. Dudian'e gitmesi gereken yılanların yönlerini değiştirdiğini gördü. Birkaç tanesi başka yönlere gitti ama dört veya beş tanesi yaşlı adama doğru gitti.

"Nasıl..." Yaşlı adamın gözleri sonuna kadar açılmıştı. Aniden masaya doğru baktı. Yüzünde kasvetli bir ifadeye oluşmuştu, "Yılan kafesini sallamaya cesaret edebildiğine şaşmamak gerekir!"

Yaşlı adamın telaşından fırsat bilip hemen kesme aletlerinden olduğu masadan hançere benzer bir şey kaptı.

//EN: Bu yazı başka bir yerdeydi ben taşıdım :D

Dudian elindekini sıkıca tuttu. Elinde küçük bir şişe toz vardı. Hepsini vücudunun her yerine sürdü. Az önce bu toz şişesi üzerine bir bahis oynamıştı. Yaşlı adamın yılanları yakalamak için kullandığı bir şey olmalıydı. Yaşlı adam kendine simyager dese bile aslında sadece kimyasal iksirler kullanıyordu.

Yaşlı adam bütün yılanları çıplak elle yakalamış olamazdı. Başka şeylerden yardım almış olmalıydı. Mantıksal hesaplamasının sonuçları tamda beklediği gibi üstüne basmıştı. Yaşlı adam belki de çok üzün süre yalnız kalmıştı. O yüzden masanın üzerine birçok şeyi yaymıştı. Dudian gizlice gidip şişeyi kapmıştı.

"Humph!". Yaşlı adam duvarda asılı olan bir kahverengi cüppeyi aldı. Hemen üstüne giydi. Ondan sonra, ona doğru gelen yılanlar hemen durdu, vücutlarını kıvırarak etraftaki karanlık yerlere gittiler.

Dudian cüppenin de aynı tozla kaplı olduğunu anlamıştı ve muhtemelen yılanları yakalamak için kullanılıyordu.

"Evlat, uslu olsan iyi olur." yaşlı adam masaya baktı. Arbalet hala elindeydi. Dudian kafasını çıkardığı anda hemen onu vuracaktı! Dudian hala çocuk olsa da ardı ardına felaket getirmişti. Dudian, yaşlı adamın gözünü korkuttuğundan ona hiçbir şans vermeyecekti.

Dudian odanın etrafına baktı. Hayatta kalmanın tek yolu simyageri alt etmekti. Bir hançeri vardı ama bu yetmezdi.

Dudian devrilmiş kafesin yanında bir dolabın üstünde büyük bir kasada şişeler ve kavanozlar gördü.

Üzerlerine yapıştırılmış etiketler vardı. Etkileyici bir şekilde iki tanesinin üzerinde kömür ve sülfür yazıyordu!

Bunlar barut yapmak için gereken temel malzemelerdendi!

Dudian'in gözleri açıldı. Etrafa bakınca mest olmuştu ama hiç nitrik asit görememişti. Sülfür ve kömürün barut yapmak için yeterli olmayacağını bildiğinden hayal kırıklığına uğramıştı.

Ellerini sıktı. Sanki hayatta kalmak için bir şans yakalamıştı ama son anda elinden kaçmış gibi hissetmişti.

"Elinde bir hançer olduğunu biliyorum. Benimle dövüşmeye hazırsın değil mi?" Yaşlı adamın sesi bir kez daha gürledi. Dudian boşluğa düşmüştü. Görünüşe göre yaşlı adam onun hançeri aldığını farketmişti.  Yaşlı adam, "Acıktın mı?" diyerek devam etti.

Konuşmalarını duyunca Dudian, bütün bir gün sonra acıkmıştı. Karnı resmen yanıyordu.

Ama içinde rahatlamıştı, en azından düşünmeye devam edecek kadar zamanı vardı.

O sırada, yeşil bir sis yayılmaya başladı.

Dudian'in gözbebekleri küçüldü, hızlıca ağzını ve burnunu kapattı. Diğer tarafın bu kadar küçük bir odada bu lanet şeyi salacağını beklememişti. Görünüşe göre yaşlı adamda bu sise karşı gelebilecek bir panzehir veya başka bir şey vardı.

Dudian burnunu sıktı. Zamanın yavaşça tükendiğini görünce kalbi hızlı bir şekilde atmaya başlamıştı. Diğer tarafın arbaleti ona doğru tuttuğunu bildiğinden umutsuzca ayağa kalkmamıştı. Ayağa kalkar kalkmaz vurulurdu.

Dişleri gıcırdattı ve elleriyle sıkıca hançeri tuttu. Diğer elindeki toz şişesine baktı. Her an atmaya hazırdı. Daha sonra aklına bir fikir geldi.

DARK KİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin