Whoosh!
Brian hemen duvardan uzaklaştı. Geriye doğru çekilirken az önce olduğu yerde canavarın pençelerini gördü. Duvar çoktan aşınmıştı bu yüzden canavarın saldırısından sonra birkaç tuğla yıkılmıştı. Canavar bir süre hırladı, başını çevirdi ve bir anda duvardaki yarığa girip yok oldu. Muhtemelen Brian'a ulaşabileceği bir yol aramaya gitmişti.
Brian rahatlamıştı. Hızlı bir hareketle sadaktan* bir ok daha aldı. Bu seferki diğer okların iki katı kadar kalındı. Oka bağlı bir ip vardı. Yayıyla yan taraftaki dört katlı binaya nişan aldı. Çileyi** çekti ve bıraktı.
*İçine ok konulan torba ya da kutu biçiminde kılıf
**Buradaki anlamıyla yay kirişi, normalde her türlü iplik demeti
Ok binanın üstünden fırladı ve dört katlı binanın tepesindeki güneş enerjili su ısıtma tankını deldi. Brian ipi kapı koluna bağladı ve kendini aşağıya doğru saldı, ip hemen gerildi.
Brian'ın ağırlığı onu aşağıya çekiyordu bu yüzden çok hızlıydı. Tam dört katlı binanın tepesine ulaştığında kapının kolu koptu. Bir anda aşağıya doğru düşmeye başladı ama Brian kendini kaybetmedi, hemen ipi yakaladı. Kendini salladı ve ikinci katın penceresine doğru uçtu. Çarpar çarpmaz pencere kırıldı ve binanın içine daldı. Hançerini kaptı ve hemen koridora çıktı.
Canavarın binanın tepesine çıkması fazla sürmemişti. Ama Brian çoktan ortadan kaybolmuştu. Burnunu kaldırdı ve koklamaya başladı, bir süre etrafa baktı ve sonunda bakışları bir yöne kitlendi.
Canavar gittikten dört veya beş dakika sonra dört kişi sessizce sütunun altından çıktı. Vücutları kirliydi ve kanla kaplıydı.
"Gitmiş olmalı." diye fısıldadı Sham.
Dudian canavarın gittiği yöne baktı. Gözleri bir anlığına parladı ve dedi ki, "Ona yetişmeliyiz. Avcıyı bulmak zorundayız!"
"Sen delirdin mi? Ona yetişmek mi istiyorsun? O şey onu binanın tepesindeyken bulabildi. Kokulara çok hassas. Eğer dikkat etmezsek..." dedi Mason kısık bir sesle.
"Üstümüze kan sürdük. Bir süre kokumuzu alamaz." Dudian her tarafı kan olan vücuduna baktı.
Merdivenlerden yukarı çıkarken koridorda ölümsüzlerin cesetlerini görmüştü. O anda aklına bir gelmişti. Ölümsüzlerinde kafalarındaki koyu mavi toplar hala duruyordu, hemen onları çıkardılar. Cesetler normale dönmeye ve çürümeye başladı. Kanın ve çürümüş etin kokusu birleşmeye başladı.
Dudian canavarın sokaktaki ölümsüz cesetlerini görmezden geldiğini fark etmişti. Bu yüzden riski alıp hayatlarını bu şansa yatırmıştı.
Ölümsüzlerin kanlarını kendi üstlerine sürüp ve ölü taklidi yapmaya başlamışlardı. Tam olarak gizlenmek için vücutlarında tek bir temiz nokta bile bırakmamışlardı. Hatta yüzlerine bile sürmüşlerdi. Ancak, kandaki radyasyon yüzünden doğrudan yüzlerine sürmemişlerdi. Bir bez alıp onu kana bulamışlardı ve yüzlerine örtmüşlerdi. Kan dışarı akıp yüzlerine temas etse de, başka bir şansları yoktu. Ne de olsa hayatları buna bağlıydı.
Üstelik, canavarların dikkatini çekmek ve yüklerini azaltmak için sırt çantalarını zemin kata koymuşlardı. Çantalar terleri yüzünden sırılsıklam olmuştu bu yüzden yakınlarında tutmaları çok tehlikeliydi.
Aslında bu hayatları için son çırpınışlarıydı. Gerçekten de başarılı olmayı beklememişlerdi.
Dudian'i
İn dedikleri yüzünden ölümden kaçışlarını kutlayacak havada değillerdi. Şaşkınlıktan kafalarını sallıyorlardı.
"Bu sefer şanslıydık. Eğer peşinden gidersek ve küçücük bir hata yaparsak ölmüş oluruz." dedi Sham, hala onu ikna etmeye çalışıyordu.
Dudian onlara baktı ve dedi ki, "İstemiyorsan burada kalıp beni bekleyebilirsin. Ya da gidip Scott ve diğerlerini bulabilirsin. Avcı ölmek zorunda yoksa bize rahat yok!"
Canavarla ilgili tahmini doğruydu ama avcının acımasızlığıyla ilgili anlayışı daha da derinleşmişti. Böylesi kana susamış ve acımasız birinin, kendi planını bozmalarına kolayca izin vermeyeceğini biliyordu. Bir daha ellerine düşerlerse ölümleri, sıradan bir ölüm olmayacaktı. Muhtemelen onlara ölene kadar işkence edecekti!
Kaderlerine diğerlerinin merhametine bırakmaktansa, karanlıklarda saklanan tehlikeyi yok etmek daha iyiydi!
Dudian'in gittiğini görünce Mason ve diğer ikisi şaşırmıştı, Mason hemen dedi ki, "Sana daha önceden söyledim. Anca beraber kanca beraber!"
Dudian ona anlamlı bir bakış attı ve sonra başını hafifçe salladı.
Mason'ın sözlerini duyunca Zach ve Sham ayağa kalkıp Dudian'i takip etmeye başladı.
Son üç yıl boyunca sırt sırta vermiş ve işin içinden çıkmışlardı. Ancak, ayağa kalkıp onu takip edince Dudian kalbi bir sıcaklıkla dolmuştu. Başını salladı ve dedi ki, "Gidelim!"
"Demek yavrucaklar hala hayatta?" Kulaklarında soğuk ve ürpertici bir ses yankılandı.
Yukarıp bakıp ikinci katın penceresinde ortaya çıkan gölgeyi görünce, Dudian'in göz bebekleri küçüldü. O... o gitmemiş miydi?
Dudian daha şaşkın biri vardı, Brian. Canavardan kaçabileceklerini düşünmemişti. Ama vücutlarının kanla kaplı olduğunu görünce aniden onları fazla küçümsediğini düşündü, "Küçük piçler! Tanrı gelip yalvarsa bile bugün sizi öldüreceğim!"
Yayını kaldırdı ve hemen çilesini çekti.
Dudian'in yüz ifadesi değişti ve binanın içine doğru koşmaya başladı.
Whoosh~ Dudian'in az önceki bulunduğu yere iki ok saplandı.
"Koşun, farklı yerlere koşun!" Dudian binanın içine girer girmez bağırdı.
Mason ve diğer ikisinin durumdan haberi yoktu. Avcıyı öldürmek istemiyorlardı ama o, onları öldürmek için gelmişti. Dudian'in dediklerini duyunca ikinci kata doğru gittiler. Dudian aynı yöne koştuklarını görünce hemen bağırdı, "Farklı yerlere kaçın yoksa sizi yakalar! Koşun, sadece benim peşimden geliyor!" Az önceki iki oktan avcının tüm nefretini ona odakladığını biliyordu.
Mason ve diğer ikisi "Eğer beraber savaşırsak bir şansımız olabilir!" diye bağırdı.
"Benim dediğimi dinleyin!" Dudian kaçmaları için yırtınıyordu.
Hepsinin kafası karışmıştı ama onun yine de onun dediğini yaptılar. Bu yüzden ayrıldılar ve farklı yönlere gittiler.
Dudian arkasına baktı ve avcının ikinci kattan zıpladığını gördü. Hemen arkasını döndü ve kaçtı. Eğer ona yetişirse kesinlikle öleceğini biliyordu. Bir ölümsüzü anında alt edebiliyordu, ufak bir toplayıcının lafı bile olmazdı!
"Kurnaz küçük piç! Benim planımı fazla küçümsemişin!" Brian, diğer üçünün Dudian'in emirlerini dinlediğini biliyordu. Yetişkin toplayıcılar bir dediğini iki etmezdi. Dudian'in planını mahvettiği düşüncesi onu deliye çeviriyordu.
"Koşun, koşun! Tek tek derinizi yüzeceğim!" Brian'ın şeytani tarafı ortaya çıkmıştı. Hemen merdivenlere koştu. Dudian ve diğer üçünün üstündeki kandan canavarın bir süre buraya gelmeyeceğini biliyordu. İçinde büyük bir katletme isteği vardı.
Onların acı çekmesini istiyordu!
Whoosh~
Bir süre sonra ikinci kata geldi. İlerden ayak sesleri geldiğini duydu, "Dördüncü katta olmalı."
Hemen üst kata çıktı.
Az önceki ayak sesleri yok olmuştu. Soğuk bir şekilde gülümsedi, "Saklambaç ha! Umutsuzluğu tatmanı istiyorum! Ölümün adım adım yaklaşmasının nasıl bir şey olduğunu öğreneceksin..." Yayını çıkardı ve kaldırdı. Bir ok yerleştirdi ve fırlattı. Ok pencerelerden geçti, camlar çıtırtı sesiyle parçalandı. Ardından kısık bir ses yankılandı.