Dudian kaşlarını çattı. Ne olduğunu görmek için hafiften perdeyi açtı.
Yağmurun altında Orta yaşlı, üstünde ceket olan bir adamın arabanın önünde durduğunu gördü. Dudian'in arabasını durdurmak için elindeki sopayı kaldırdı. Araba zamanında durduğu için rahatlamıştı. Orta yaşlı adam hemen sürücünün yanına gidip dedi ki, "Arabamızın tekerleği gitti bu yüzden geçici olarak sizinkine el koymak durumundayız."
Sürücü orta yaşlı adamın arkasına baktı. Yağmur yüzünden pek bir şey göremiyordu ama önlerinde duran lüks bir arabayı görebiliyordu. Arabanın içinde bir gaz lambası yandı. Sürücü bir süre tereddüt etti ama arkasına baktı, "Efendim, şey..."
Dudian onun konuşmasına izin vermeden elini sallayıp cevap verdi, "Olmaz!"
Orta yaşlı beyefendi arabadan gelen ince sesi duydu. Şaşırmıştı, arabanın içindeki kişinin dediklerine inanamıyordu. Öne çıktı ve dedi ki, "Merhaba! Ben Burong Ailesinin baş hizmetkarıyım. Lütfen arkanızdan gelecek arabayı kullanın. Tabii ki, size ödediğiniz miktarın iki katını ödeyeceğiz. Arabamızı yeni bir tane gelene kadar yağmurdan korunmak için kullanabilirsiniz, ben de bu arada hanımımızı evine götürürüm. Hem hava fazla kararmadı eminim ki yakında bir araba geçer."
Dudian Burong ailesinin Mellon konsorsiyumunun en yüksek iki aileden biri olduğunu biliyordu. Böylesi baş belası biriyle karşılaşmayı beklememişti, "Üzgünüm, acelem var. Bir sonraki arabayı beklerseniz daha iyi olur."
Orta yaşlı beyefendinin yüzü çirkinleşti. Tam bir şey diyecekti ki, arkasındaki arabadan ince bir ses geldi, "Amca, boş ver. Bana bir ceket ver, ben eve kendi başıma atla dönerim!"
Orta yaşlı adam çabucak arkasını döndü, "Yağmur çok yoğun! Eğer şimdi gidersen hastalanırsın."
"Merak etme! Benim vücudum bayağı sağlam." Kızın sesi arabadan yankılandı.
Orta yaşlı adam aceleyle onu ikna etmeye çalışıyordu.
Dudian arabanın içinden gelen tanıdık sesi dinledi. Yağmur çok yoğun olsa da o sıradan biri değildi. Sesi daha önce bir yerde duymuştu ama şimdi hatırlayamıyordu. Ancak, bir süre düşündükten sonra birden aklına biri geldi, "Sen, buraya gel bakayım."
Orta yaşlı beyefendi Dudian' onu çağırınca bir an duraksadı ve hemen arkasını dönüp dedi ki, "Arabanızı verecek misiniz?"
"Evet," Dudian dedi ki, "ama bir şartım var. O da, ben arabadan çıkmayacağım. Eğer hanımın isterse onu eve ben bırakırım."
"Bu....." Orta yaşlı adam bir süre tereddüt etti ve başını salladı, "Olmaz, hanımımı bir yabancıyla tek başına bırakamam."
Dudian adamın dediklerini duyunca hayal kırıklığına uğradı.
"Endişelenmeni gerektirecek bir şey yok amca." dedi kız arabanın içinden, "Şövalye de bize eşlik edecek bu yüzden tehlikeli hiçbir şey olmayacak."
Orta yaşlı adam her tarafı zırhla kaplı olan ve bir atın üstünde oturan şövalyeye baktı. Biraz tereddüt etti, "Ama ben seni şahsen eve götürmek istiyordum."
"Olmaz, arabada fazla yer yok." diye hemen reddetti Dudian.
Orta yaşlı adam neredeyse sinirinden patlayacaktı, "Ne demek istiyorsun? Amacın ne? Ha? Ailemizin hanımına ne yapacaksın? Bana bak, Burong ailesi senin uğraşabileceğin bir aile değil."
"Yanlış anladın, arabaya bak, sana 3 kişiyi alacak gibi gözüküyor mu?" dedi Dudian.
Tam da Dudian'in dediği gibi araba küçüktü ve içerde en fazla üç kişi oturabilirdi.
"Tamam. Jim hanımımızı korumak zorundasın. Kaçamak yok, anlaşıldı mı?" Orta yaşlı adam tereddüt etti ama kabul etti ve atın üstündeki şövalyeyi uyardı. Kabul etmesinin nedeni Dudian'in sesinden fazla büyük olmadığını anlaması ve zengin bir aileden olduğunu düşünmesiydi.
Eğer karşı taraf bir yetişkin olsaydı asla böyle bir şeyi kabul etmezdi.
Adamın kabul ettiğini görünce Dudian'in yüzünde bir gülümseme oluştu. Adam bozuk arabaya geri döndü. Şemsiyesini kaldırıp kapıyı açtı. Arabadan minyon bir kız çıktı ve orta yaşlı adamla beraber Dudian'in arabasına gittiler.
Dudian kapıyı açtı, kızın nasıl göründüğünü sonunda görmüştü. Hemen elini kaldırıp arabaya binmesi için kıza yardım etti, içi mutlulukla doluydu.
Orta yaşlı adamın içi Dudian'i görünce rahatlamıştı. Kıza arabaya binmesine yardım etti ve Dudian'e ciddi bir sesle dedi ki, "Hanımımıza dokunamazsın. Hanımım eğer size dokunmaya cüret ederse hemen Jim'e söyleyin, o gerekeni yapar!"
Arabaya bindiğinden beri kız başını öne eğmişti. Ancak, başını kaldırıp Dudian'e baktığında şaşırdı ve yanakları kıpkırmızı oldu. Farkında olmadan orta yaşlı adama cevap verdi, "Tamam, amca! Kendine iyi bak."
"Teşekkürler, hanımım." diye cevap verdi ve Dudian'e onu öldürecek gibi baktı. İçeri su girmemesi için çabucak arabanın kapısını kapattı.
Dudian orta yaşlı adamın hareketlerini aldırmadı.
"Sürücü, Glint Sokağına git!" dedi orta yaşlı adam.
Sürücü Dudian'in bir şey demediğini görünce arabayı Glint sokağına doğru sürmeye başladı.
Dudian gülümsedi ve karşısında oturan kişiye baktı, "Uzun zaman oldu, ah! Burong ailesinin küçük hanımı olduğunu düşünmemiştim. Beni cidden kandırdın."
"Kandırmak istememiştim." Kız bir kez daha ona baktı. Ancak çabucak başını öne eğdi, kıpkırımızı yüzünü ona göstermek istemiyordu.
Dudian'in soyluların partisinde tanıştığı kız oydu, Jenny.
"Eğer istemeyerek olduysa bir sorun yok. Şansına bugün benimle karşılaştın yoksa yağmurda sırılsıklam olurdun." Dudian güldü.
Jenny sanki ilk defa böyle bir tabir duymuş gibi gözüküyordu. Kendini tutamadı ve ona güldü, "Böyle tabirleri nerede öğreniyorsun? Bu arada, ben hiç korkmadım çünkü istesem arabanın içinde kalabilirdim."
"Tabii tabii, az önce birileri ata binip eve gitmekten de bahsetmiyordu değil mi!?" Dudian güldü, "At sürebildiğini bilmiyordum. Bu soylu bir hanımefendinin öğreneceği bir şey mi?"
"Biliyorum, at sürmek kadınsı bir şey değil." Jenny sakince dedi ki, "Ama çok havalı olduğunu düşünüyorum. Üstelik sayıları az olsa da at süren kadınlar var."
Dudian başını salladı, "Bir şey yapmak istiyorsan yap, başkalarının ne dediğine bakma."
"Gerçekten de öyle mi düşünüyorsun?" Jenny mutlu bir şekilde ona baktı.
Dudian Jenny'nin gözlerinin sanki mücevher gibi parladığını gördü. Kalbi yerinden çıkacak gibi çarpıyordu ama kendine geldi ve sakinleşti. Ciddi bir sesle konuşmaya devam etti, "Elbette. At sürmek sırf erkeklere göre bir şey değil ya."
"Ama babam at sürmemi sevmiyor. Beni at sürerken her görüşünde kızıyor."
"O zaman sen de gizlice sürersin." diye tavsiye verdi Dudian.
"Güzel fikir." Jenny kurnazca cevap verdi.
Dudian kendini tutamadı ve güldü.