Bina geçen zaman boyunca bildiğin çürümüştü. Bu yüzden uluma sesi yankılanınca merdivenler çökmüştü. Dudian'in yüzü çirkinleşti. Canavarın onun için geldiğini biliyordu ama nedense ikinci katta bayağı bir süre kalmıştı. Muhtemelen avcının cesedi dikkatini çekmişti.
Bang! Bang! Dudian yerin titrediğini hissetti. Görünüşe göre altıncı katta çökmüştü. Tabii ki canavarın beş metre uzunluğu ve devasa bir ağırlığı olunca bina zorlanıyordu.
Dudian tavanın neredeyse çökeceğini hissetti. İpi tuttu ve önüne baktı.
Bang! Devasa siyah pençelerin zemini yerle bir ettiğini gördü. Pençenin ucu neredeyse Dudian'i delip geçecekti.
Dudian korkmuştu. Beş metre kadar uzakta yer yarılmış ve içinden korkunç bir kafa çıkmıştı. Siyah gözleriyle ona bakıyordu. Dişlerinden salyalar akıyordu.
Dudian hemen pencereden aşağıya atladı.
Hızla düşüyordu.
İpi sıkıca tuttu ve düşüşü durdu.
Yukarı baktı, yaratığın yedinci kata çıktığını gördü. Vücudunu duvardaki yarıktan geçirmeye çalışıyordu. Aşağıya baktı, sanki atlayacaktı.
O sırada Dudian 3. katın dışında ipten sallanıyordu. Yaratıkla arasında dört kat vardı. Tam eliyle önündeki camın eşiğine tutunacaktı ki, bir anda sanki vücudunu biri parçalıyormuş gibi hissetti. Avcının hançeri sapladığı yer hala acıyordu. Parmakları kaydı ve tutamadı.
Acıdan neredeyse ağlayacaktı. Bir kez daha tutmayı denedi, bu sefer dengesini kaybetti ve düştü. İkinci katın dışında bir çıkıntı vardı, anca oraya çarpıp dengesini geri kazanabilmişti. Kafasını kaldırıp yukarı bakmaya cesaret edemedi. Eliyle camı kırdı ve içeri girdi.
İçeri girer girmez arkasında bir kasırga varmış gibi hissetti. "Whoosh" O sırada uluma sesi bir kez daha yankılandı. Dudian hemen arkasına baktı. Az önce önünde durduğu pencerenin eşiği yok olmuştu. Yaratık düşerken tutunmaya çalışıp koparmıştı. Yaratık yere düştü. Üstü kırık cam parçaları ve metrelerce uzunluktaki taşlarla doluydu.
Dudian rahatladı. Şansına pencerenin eşiği yaratığın ağırlığına dayanamamıştı.
Uluma sesi bir kez daha yankılandı. Dudian şaşırmıştı, yaratığın bir kez daha binaya girdiğini gördü. Yedinci kattan düşmek onu öldürmemişti!
Dudian'in yüzü solmuştu. Yarısı korku diğer yarısı da aşırı kan kaybındandı. Tam arkasını dönüp kaçacaktı ki, yaratığın ikinci kata çıktığını gördü. Hemen pencerenin dışındaki ipi yakaladı ve tırmanmaya başladı.
O tırmanırken yaratıkta pençeleriyle Dudian'i yakalamaya çalışıyordu. Büyük bir öfkeyle kükrüyordu.
Dudian aşağıya baktı ve yaratığı gördü. Korkudan daha da hızlı tırmanmaya başlamıştı bu yüzden göğsündeki acı daha da artmıştı. O anda göğsü tamamen kırmızıya boyanmıştı.
Çok geçmeden Dudian dördüncü kata ulaştı ama yaratıkta tam arkasından geliyordu.
Dudian çok korkmuştu, hemen 4. katın penceresinden yuvarlanarak içeri girdi. Göğsündeki acı o anda ona engel olmuyordu. Çabucak dördüncü katın öbür tarafına koştu.
Yaratık dördüncü kata çıkmıştı. Pençeleri duvarın dibine kadar saplanmıştı. Dudian'in tırmandığı ip devasa pençeleri tarafından bir kenara itilmişti.
Dudian'in koştuğu yöne baktı, hırladı ve içeri girdi.
Ancak oda 6-7 metre genişliğindeydi. Bu yüzden anca sürünerek gidebiliyordu, Dudian gibi hızlıca koşamıyordu.
Lakin güçlü kana susamışlığı avından vazgeçmesini engellemişti. Hırladı ve pençelerini duvara sapladı. Kendini ileri doğru itiyordu ama duvar ağırlığına dayanamıştı. Çöken duvarla beraber o da düştü.
Dudian hemen merdivenlere koştu.
Şu anki tek umudu binanın bodrum katıydı. Yaratığın vücudu çok büyüktü. Bu yüzden Dudian'e yetişmesi çok zor olurdu. Özellikle böyle çürük bir binanın içinde.