Genç adamın yüz ifadesi değişti. Dudian şövalyelik onurunu kullanarak onu köşeye sıkıştırıyordu. Soylu olsa da şövalyelik ünvanı sadece gösteriş için değildi. Sınavları ailesinin yardımıyla geçse de şövalyelik onuru hakkında birkaç şey biliyordu. Eğer şimdi geri çekilirse diğerleri onu bir korkak olarak düşünecekti.
Tam sinirine dayanamayıp kabul edecekti ki, yanındaki kız aniden konuştu, "Vick sizi tebrik etmek için misafir olarak geldi. Eğer ona zarar verirseniz Ryan ailesinin yüzü mü kalır?"
Kız zekice konuyu değiştirince Dudian'in gözlerini kıstı, "Güzel hanımefendi bir bakıma haklı, onu yaralarsam bu görgü kurallarına uymaz." dedi Dudian ama sözlerini iğneleyerek söylemişti.
Diğerleri onun arkasında duruyordu bu yüzden hiç kimse yüz ifadesini fark etmemişti.
Vick, kız ve onlarla gelen diğerleri açık bir şekilde Dudian'in yüz ifadesini görebiliyordu. Kız kaşlarını çattı ve tam bir şey söyleyecekti ki, Vick öne çıktı, "Gücüne bu kadar güvendiğine göre bayağı maharetli olmalısın, gücünü bizzat görmek isterim. Acaba avcılar söylentilerdeki kadar güçlü mü?"
Dudian başını salladı, "Sakat bile kalabilirsin. Genç hanımefendi bana karşı koyamayacağını açık bir şekilde gördü. Neden cesur gibi davranmaya çalışıyorsun?"
Vick kaşlarını çattı. Kız dövüşmemesi için bir bahane uydurmuştu ama Dudian onun sözlerine onlara karşı kullanmıştı. Vick sanki avını bulmuş bir kaplan gibi heyecanlıydı.
"Dövüşene kadar kimin kazanıp kimin kaybedeceğini bilemeyiz." Vick kılıcının kabzasını tuttu, "En azından parti biraz hareketlenir. Eğer yaralanırsan sakın beni suçlama çünkü seni çoktan uyardım."
Dudian başını salladı, "Merak etme yaralanan ben olmayacağım."
Vick yavaşça ince kılıcını çekti, "Hazırlan!"
"Efendim, yapmayın!" Vick'in arkasındaki orta yaşlı şövalye fısıldadı.
Vick'in yüzü çirkinleşti, "Beni durdurma!"
Orta yaşlı adam ona baktı ve iç çekti. Vick'in düşüncesizce davrandığını biliyordu. Dudian'den nefret ediyordu çünkü efendisini böyle bir duruma sürükleyen oydu.
Kız, Vick'i kurtarmanın bir yolu olmadığını gördü. Dudian'e uzun bir süre baktı ve sonra Mel ailesinin şövalyeleri onu koruyabilsin diye geri çekildi.
Dudian Vick'e baktı ve gülümsedi. Elini göğsüne koyup bir centilmen gibi eğildi, "Lütfen!"
Vick Dudian'in koltuk altının açıkta olduğunu görünce hemen ileri çıktı ve kılıcını sapladı.
Dudian vücudunu hareket ettirdi ve Vick'in kılıcından küçücük bir hareketle kaçındı. İleri atıldı ve ona yaklaştı. Vick kaşlarını çattı. Avcıların sıra dışı vücutları olduğunu biliyordu ama aralarında bu kadar fark olmasını beklememişti. Tam kılıcını savuracaktı ki, Dudian'in yumruğunun yüzüne geldiğini gördü.
Pat! Etrafta yüksek bir ses yankılandı. Vick birkaç adım geriledi, neredeyse yere düşecekti. Cildi o kadar beyazdı ki, sağ yanağında bir el izi gözüküyordu.
"Utanmaz!" Orta yaşlı şövalye hemen ileri atıldı ve Vick'in önünde durdu. Kılıcını çekip Dudian'e doğrulttu, "Lanet sivil! Diz çök!"
Dudian çabucak dedi ki, "İyi misin? Yaralandın mı?"
Vick bir süreliğine sersemlemişti ama çok geçmeden kendine geldi. Dudian'in sorusunu duyunca yanağındaki acıyı hissetti. Çok öfkelenmişti. Neredeyse kan kusacaktı.
Duian Vick'e "endişelenmiş" bir yüz ifadesiyle baktı ve sonra tekrar dedi ki, "Yaralandın mı? Özür dilerim! Üzgünüm, gücümü kontrol edemedim!"
Kışkırtma nedir?
Aldatma nedir?
Vick'in içi sinirle dolmuştu. Tüm soylular ve çocukları Dudian'in nasıl davrandığını görmüştü. Vick sinirinden neredeyse patlayacaktı çünkü yarın herkes ona palyaço diyebilirdi. Ne kadar utanç verici olacağını hayal edebiliyordu.
"Öldür, öldür onu!" Vick kızgınlığıyla emri verdi.
Orta yaşlı şövalye kılıcını sıkıca kavradı ve Dudian'e baktı. Vick'in emrini duyunca ileri atıldı ve kılıcına savurdu. Saldırısı o kadar hızlıydı ki, kılıç arkasında bir görüntü bırakıyordu.
Dudian gözlerini kıstı. Orta yaşlı şövalyenin gücünün gümüş seviyesindeki bir avcıya yakın olacağını beklememişti. Orta yaşlı şövalyenin bedeninde büyü damgası olup olmadığını bilmiyordu.
Dudian bu sorunu çabucak halletmesi gerektiğini biliyordu. Geri çekilirken hafiften elini kaldırdı ve sonra ayağını kaldırdı.
Orta yaşlı adam kılıcını Dudian'in bileğine savurdu lakin Dudian'in onu kandırıp ayağını kaldırdığını gördü. Hemen kılıcını geri çekip Dudian'in ayağına saldırdı.
Dudian saldırısını yarıda kesti ve ileri atıldı ve orta yaşlı adamın kolunu tuttu.
"Bırak!" Orta yaşlı adam şaşırmıştı. Dudian'in saldırısından kaçacak zamanı yoktu. Üstelik, Dudian kolunu tuttuğunda parmakları sanki koluna saplanmış bir diken gibi hissetmişti. Şövalye ondan kurtulmak için diğer kolunu savurdu.
Dudian çabucak sağ eliyle şövalyenin diğer elini tuttu. Dudian bunu fırsat bilip şövalyeye kafa attı.
Bang! Şövalyenin burnu kanamaya başladı. Dudian hemen sol elini kaldırdı ve şövalyenin dirseğine vurdu. Çatırt! Şövalyenin kolu kırılmıştı.
Orta yaşlı şövalye acı içinde çığlık attı. Parmakları kılıcı bıraktı ve kılıç yavaşça yere düştü.
Diğer üç şövalye kaptanlarının bire bir maçta bu kadar çabuk yenilmesini beklememişti.
Dudian şövalyenin göğsüne yumruk attı. Orta yaşlı şövalye geriye doğru uçtu ve yere çarptı. Diğer üç şövalye çabucak koşup onu tuttu. Ancak, Dudian'e saldırmamışlardı çünkü içlerinde hala bir korku vardı.