Yüz Kelime

184 32 0
                                    

"Hiçbir şey imkansız değildir! Moulin Rouge kabaresinden Diyoz Huey'in evine gitmek 2 saat sürüyor." Genç kadın buz gibi bakışlarını ona dikti, "Araştırmalarımıza göre dün eve gitmek için kendi arabana binmemişsin. Seni eve götürmekle yükümlü olan şövalyeler seni Moulin Rouge'da bulamamış! Üstelik, çoğu kişi seni dün başka sokaklarda görmüş. Elimizde bir sürü tanık var."


Vick soğuk terler dökmeye başlamıştı, "Bu bir iftira! Size çoktan dün Moulin Rouge'un tuvaletinde bayıltıldığımı söyledim. Uyandığımdaysa kendimi daha önce hiç gitmediğim bir ara sokakta buldum."


"Bir şövalyenin yalan söylemesi beni iğrendiyor! Sen iki yüzlü bir soylusun!" Genç kadın acımasız bir sesle konuşuyordu, "Kokunu takip ettik ve çorak topraklarda küçük bir gölete vardık. Arabayı süren at bir yumrukla öldürülmüştü ve senin de atı tek vuruşta öldürebilecek gücün var! Üstelik, ceketin ve pantalonun arabanın bölmesinde bulundu. Araştırmalarımıza göre eve dönerken farklı bir ceket giyiyormuşsun."


Vick karşı çıkmak için ağzını açtı ama söyleyecek hiçbir kelime bulamadı. Kadın detayları anlattıkça nasıl bir oyuna düştüğünü anlamıştı. Dün ona saldıranlar onu kökten bitirmek istiyordu!


Tüm kanıtlar onun hapishaneye gitmesi için ayarlanmıştı.


"Ceketimin çalındığını ve eve dönerken yeni bir tane almak zorunda kaldığımı söylemiştim." Vick hala kendi hikayesinde ısrarcıydı.


"Sence boşa çabalamıyor musun?" Kadın umursamaz bir şekilde konuştu, "Elimizde somut bir kanıt olmadan gidip seni evinden alabilir miyiz? Sırf sizin iğrenç soylu özrünüzü duymak için mi evinize gittiğimizi sandın!"


Dediklerini duyunca Vick'in yüzü çirkinleşti. Onun güzel yüzünü umursamadan masaya yumruğunu bastı, "Bir soyluyu aşağılamaya nasıl cüret edersin?"


Yüzünde kılıç yarası olan adalet şövalyesi hemen öne çıktı Vick'i bileğinden tuttu, "Küstah! Kendini nerede sanıyorsun?"


Vick kızgınlıkla ona baktı. Gözlerinden alev çıkıyordu. Ama onun bakışlarını görünce içindeki sinir yerini korkuya bıraktı ve yavaşça oturdu.


Adalet şövalyesi genç kadına baktı, "Michelle sen de konuşmana dikkat etsen iyi olur. Soyluların iç duvarda ayrıcalıkları olmasa da dediklerini başkalarının duymasını istemezsin."


Michelle Vick'e baktı, "Tamam!"


Vick şövalyenin dediklerini duyunca içten içe şaşırmıştı. "adalet şövalyesi" olanları duymuştu ama onları neredeyse hiç görmemişti. Üstelik bu kişiler iç duvardandı!


Yükselen duvarı düşününce gözbebekleri küçüldü. Dedesi Alex ve babası Abel'in hayali o duvarın içine girebilmekti!


"Yalan söylemedim!" Vick Michelle'in gözlerine baktı. Korkudan da olsa yalan söylemediğini ispatlamak için gözlerini kaçırmadı, "Şövalyelik Onurum adına yemin ederim! Eğer yalan söylüyorsam Asura işkencesine razıyım!"


Asura işkencesi Kutsal Kilise'nin en şeytani suçlularda uyguladığı bir işkenceydi. Vücuttaki deri yüzülür ve hayvanlara yedirilirdi. Son derece kanlı bir işkenceydi.


"Şövalyelik ha?" Michelle alay eder gibi gülümsedi, "Şövalye olan bayağı bir mahkum gördüm ve onların kellesini şahsen uçurdum. Acemiler, orta seviyeler, hatta kıdemliler. Şövalye ve soylu olan iki yüzlü kimliğini sen git sivillere yedir. Adliyenin gözünde sadece kanıtlar vardır! Şövalyelikmiş! Soylulukmuş! Papa bile suçlu bulunursa kaderi adliyenin karşısında ölüm olacaktır!"


Çılgın bir adalet şövalyesiyle karşılaştığını anlayan Vick'in yüzü çirkinleşti.


Ailesinin artık hiçbir şey yapamayacağını biliyordu. Sesi acı dolu bir hal aldı, "Bana iftira attılar. Yalan söylemiş olsam da onları öldüren ben değildim! Ben yapmadım!"


"Hala yalan söylüyorsun demek." Michelle hafiften güldü ve diğer adalet şövalyesine baktı, "Tanığı getir!"


Yüzünde kılıç yarası olan adalet şövalyesi adliyenin şövalyelerinden birine tanığı getirmesini emretti.


Vick'in vücudu kaskatı kesilmişti. Soylu bir ailenin genç efendisi olsa da, bu sefer işinin bittiğinin farkındaydı. Eğer adliyenin elinde gerçekten de kanıt varsa o zaman gerçek katil onları bir kukla gibi oynatıyordu. Üstelik, kanıt doğrulanırsa hiçbir kurtulma şansı kalmayacaktı!


Çok geçmeden içeri çok güzel bir kadın girdi. Yüzünde kılıç yarası olan adalet şövalyesi dedi ki, "Bu o mu?"


Güzel kadın Vick'e baktı. Yüzü nefretle doluydu, "Evet, bu o!"


Vick kadını görünce şaşırmıştı. Öfkeyle kükredi, "Sürtük! Bana iftira atman için seni kim satın aldı? Kim?!"


"Sessizlik!" diye bağırdı Michelle.


Vick dudaklarını ısırdı ve güzel kadına baktı.


Kılıç yaralı adalet şövalyesi kadının önüne geldi ve Vick'e baktı, "Dün Moulin Rouge'da bu kadınla mı beraberdin?"


Vick ne dediğini duyunca bir anlığına şaşırdı, "Ne?"


Adalet şövalyesi yavaştan sinirlenmeye başlamıştı ama kendini tuttu ve soruyu tekrarladı.


Vick başta kadının ona iftira atılması için getirildiğini düşünmüştü ama görünüşe göre durum hiç de öyle değildi. Hemen büyük bir umutla dedi ki, "Evet! Dün öğleden sonra Moulin Rouge'daki eşim oydu! Orada olduğuma dair şahitlik yapabilir!"


Michelle alay eder gibi gülümsedi, "Eşinin o olduğunu zaten biliyoruz ama galiba unuttuğun bir şey var, ha?" Cebinden bir kumaş çıkardı ve içini açıp Vick'e gösterdi.


Vick şaşırmıştı, "Bu ona verdiğim kolye!"


Michelle güldü, "Sonunda itiraf ettin! Suçlu sensin!"

DARK KİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin