"Bilinçleri yok!" Dudain'in kalbi hızla atmaya başladı, "Ölümsüzler 'kemik sıçanları' gibi davranmıyor. 'Kemik sıçanları' kana susamış olsalar da, yine de kendi iç güdüleri var. Ne zaman saklanacaklarını, saldıracaklarını veya kaçacaklarını biliyorlar ama ölümsüzler farklı. Onlar sadece avlarının peşinden koşuyorlar. Taktik veya başka bir şey hakkında düşünmüyorlar... onlar birer cinayete bağlı makine gibi! Ve makina da tamamlanmamış. Avlarına odaklandıklarında akıllarında saldırmak dışında bir şey olmuyor!"
Dudian'in kanı kaynıyordu. Hayatta kalmasına yarayacak kritik bir bilgiyle karşılaştığını hissetti. "Sadece doğrudan saldırılar. Bu onların en tehlikeli yönü ayrıca da en zayıf noktaları!"
Mason, Sham ve Zach camın kırılma sesini duydular ve çabucak tuvalete gittiler, orada Dudain'i gördüler, "Sen! Buraya nasıl geldin?"
Argh, argh!
Pencereden kısık bir çığlık ve kükremeler duydular.
Mason ve diğerleri korkmuştu. Ölümsüzlerin tam da tuvaletin üstünde olduğunu fark ettiler. Dudian, onlar kolayca balkondan zıplayabilsin diye ölümsüzleri tuvalete çekmiş olmalıydı.
Akıllarından bu düşünceler geçerken hepsinin gözleri kızardı.
Dostluk tam olarak neydi?
En tehlikeli anda bile onu nasıl kurtaracağını düşünmekti!
Kendini feda etmekti!
Üç yıllık eğitimleri boyunca Dudian onlara birçok kez yardım etmiş olsa da, onlar da Dudain'e ara sıra yardım etmişti. Dördü her zaman birbirine destek olmuştu. Yine de bunlar sadece sınav zamanlarındaydı. Başarısız olsan bile sadece evine yollanırdın. Lakin burada ki her şey gerçekti! Bunlara rağmen kendi hayatından vazgeçip diğerlerini kurtarmak.... Bu onların ruhlarını bile titretmişti! Minnettarlardı ve etkilenmişlerdi, aynı zamanda da kendi zayıflıklarından nefret etmişlerdi!
Dudian, üçlüdeki duygusal değişimi fark etmemişti. Onlara güvende olduğunu söyledi. Pencereden dışarı baktılar ve son ölümsüzün de üst kattaki pencereden sarktığını gördüler.
Dudian de ölümsüzün geri dönüp merdivenlere gideceğinden endişelenmişti. Bu yüzden koluna dışarı çıkardı ve sallamaya başladı, sanki onu çağırır gibi...
Ölümsüz, Dudian'in kolunu salladığını görünce kükremeye ve deli gibi kıpırdanmaya başladı. Bang! Duvar bir anda parçalandı ve ölümsüz aşağıya doğru düşmeye başladı.
Dudian, duvarın parçaları koluna çarpmasın diye hemen kolunu içeri çekti. Düşerken birkaç kez duvarlara çarptı. Bang! Yere çarpınca sessiz sokakta bir ses yankılandı.
Dudian rahatlamıştı. Pencereden dışarı baktı ve üç cesedin yerde olduğunu gördü. Üçü de üst üsteydi. Ancak en üstteki hafifçe oynadı ve bir kez daha ayağa kalktı.
Dudian'in yüz ifadesi değişti. Böyle bir düşüşten sonra hayatta kalmasını beklemiyordu. Ne olduğunu düşünürken aklına, ölümsüzlerin sadece kafalarına alacakları bir hasarla ölebildikleri geldi. 12. kattan düşse bile, sadece birkaç kemiği kırılmıştı fakat ölmemişti.
Biraz sallandı ve sonra Dudian'e baktı. Ağzından garip çığlıklar geldi ve ardından duvara tırmanmaya başladı. Sanki profosyonel bir tırmanıcı gibi keskin pençelerini kullanarak duvara tırmanıyordu.
"Ben... Bu şey ne zaman bir Spiderman'e dönüştü ah!" Dudian şaşkınlıktan neredeyse kusacaktı. Ama şansına aşağıya gitmemişti yoksa onları durduramazdı.(?)
Pencereden, hızlıca duvarı tırmanan ölümsüze bakınca yüzleri korkudan soldu.
Dudian panik yapmamıştı. Az önce 12. kattan 11. kata atladığında çoktan ölmüş ve yeniden doğmuş gibi hissetmişti. Artık ölümsüzlerin zayıflıklarını tam olarak biliyordu. Bundan sonra onlardan korkmayacağına karar vermişti.
"Bana hançeri ver." dedi Dudian, soğuk bir şekilde.
Mason aniden Dudian'in neden hançeri istediğini anladı, bu yüzden hemen hançeri ona verdi.
Dudian hançeri tuttu. Onlara doğru tırmanan ölümsüze baktı. Korkunç yüzü olan orta yaşlı bir adamdı. Dudian'in içinde artık önceki gibi ölümsüzlerle karşı karşıya kaldığında bir korku yoktu, şimdi daha da sakindi. Ölümsüzün giderek daha da yaklaştığını görünce elini pencereden çıkardı ve ve aniden hançeriyle aşağıya doğru sapladı. Puff. Hançer tam da ölümsüzün beynine saplanmıştı.
Ölümsüzün saniyeler içinde tüm gücünü kaybetmişti ve düşmeye başlamıştı.
Yerdeki ölmüş iki ölümsüzün üstüne düştü.
Diğer iki ölümsüz çoktan öldüğünden hareket etmiyordu. Üçüncüleri üstlerini düşmüştü ama anında ölmemişti. Yine de bir süre sonra ölmüştü.
Dudian rahatlamıştı. Tüm vücudunu aniden bir ağrı kapladı. Sıçanlarla savaşırken şimdi de ölümsüzlerle savaşıyordu. Bu tüm gücünü tüketmişti. Tuvaletin penceresinden Mason ve diğer ikisine baktı. Gülerek dedi ki, "Yaralanmadınız değil mi?"
Mason başını salladı ve bir iç çekti, "Lanet herif, az önce hayatımızı kurtardın!"
"Hehe, lanet okumana gerek yok." dedi Dudian, gülerek.
Kasılmış kasları sonunda rahatlamıştı. Birbiri ardına dinlenmek için yere oturdular.
"Scott... Onlar iyi olacak mı?" diye sordu Zach.
Dudian, kendilerini kurtarmak için onları birer yem olarak kullanan konsorsiyum Toplayıcılarını düşündü. Tehlike anında düşünecek zaman olmazdı. Yine de o sırada konsorsiyum toplayıcısının bilerek Sham'ı ittiğinden emindi. İçinde büyük bir nefret doğdu, o olayın intikamını almayı hevesle bekliyordu.
Belki de kalbinin derinlerinde... bir... şeytan vardı.
Dudian hafifçe başını salladı, artık olanları düşünmek istemiyordu ve dedi ki, "Hadi biraz dinlenelim. Sonra gider diğerlerini buluruz."
Sham "Nasıl oluyorda etrafta bu kadar çok ölümsüz var? Avcılar burayı temizlemedi mi? Yani temizlenmiş hali böyle mi oluyor?" diye sordu.
Dudian kaşlarını çattı. Onun da kafası karışmıştı. Sadece sıçanları bıraksalar anlardı. Ne de olsa, bir savaşta toplayıcılara karşı o kadar da tehlike arz etmiyorlardı. Ancak ölümsüzler farklıydı. Güçleri neredeyse yenilmezdi. Üstelik güç farkı sadece sayıyla kapatılamıyordu. 10 kişi aynı anda saldırsa bile ağır kayıplar verirlerdi.
"Avcılar onları görmezden gelmiş olabilir ya da...başka bölgelerden gelmiş olabilirler." diye cevap verdi Dudian.
Mason ve diğer ikisi baka kalmıştı ama yine de bir şey demediler.
Kısa bir süre sonra Dudian daha iyi hissettiği için ayağa kalktı. Pencereden dışarı hançeri sapladığı yere baktı. Ölümsüzlerle silahsız savaşmak son derece tehlikeli olduğundan ona ihtiyacı vardı.
Bir süre düşündü, sonra bulundukları evi aramaya karar verdi. Lakin sonuç berbattı çünkü birkaç kağıt parçasından başka bir şey yoktu. Bir halat çıkardı ve pencereden dışarı tırmandı. Halatla beraber hançeri çıkarmak istedi ama hançeri artık nasıl sapladıysa, anca birkaç kez denedikten sonra çıkarabildi.
Dudian hançeri geri alabildiği için rahatlamıştı. Tam o sırada Sham'ın panik dolu sesini duydu, "Dean, çabuk buraya gel."
Dudian hemen Sham'ın sesinin geldiği yöne gitti. Sham pencerenin kenarında duruyordu. Bir düzüne kadar ölümsüzse etrafta geziniyordu. Sokaktan aşağı yürümeye devam etmemişlerdi.
Dudian yüz ifadesi bir anda soldu. Bu ölümsüzler yavaştı, belli ki bir hedefleri vardı. Dudian'in grubu onlara yukarıdan bakıyordu, bu yüzden nereye yürüdüklerini açıkça görebiliyordu. Ölümsüzler onlara doğru geliyordu!