Ölümsüz Avcı

238 47 3
                                    

Brian kaşlarını çattı ve sessizce ofisin kapısına gitti. Her tarafı bitkilerle kaplı kapıyı yavaşça araladı. Kilitli değildi fakat hareket gıcırdadı. İçeri girerken yan taraflara baktı. Az önce attığı okların odanın içindeki masaya saplandığını gördü.


Hafifçe kaşlarını çattı. Tam o sırada, karşıdaki ofisten bir takım sesler geldi.


Gözleri parladı. Aniden sırtındaki sadaktan bir ok çıkardı ve yayına koyup ince duvara doğru fırlattı. Duvarın diğer tarafından acı çeker gibi kısık bir ses geldi.


"Küçük piç!" dedi Brian ve alay eder gibi gülümsedi. Yayı sırtına taktı ve hançerini çıkardı. Adım adım ofise yaklaştı. Kapıyı bir tekmeyle açtı. Tekmenin gücüne dayanamadığından kapı parçalandı. Girer girmez bakışları ofisin ucundaki masaya takıldı. Ok, Dudian'in kaburgasına saplanmıştı. Dudian, sanki yakalanmışta kaçmaya çalışan bir tavşan gibi gözüküyordu.


Brian'ın gözleri kıpkırmızıydı. İçlerindeki kanasusamışlık apaçık gözüküyordu. Okçuluk yeteneğine güveni tamdı. Attığı ok, toplayıcıların hafif zırhını bırak taşı bile delip geçebilirdi.


"Küçük piç! Çırpın! Daha çok çırpın! Şimdi umutsuzluğu hissediyor musun?" Brian, Dudian'e adım adım yaklaşırken dudaklarını yalıyordu. Acelesi yoktu, anın tadını çıkarıyordu.


Dudian soğuk terler döküyor ve korkmuş bir şekilde ona bakıyordu, "Hayır! Yapma! Gelme!"


"Devam et! Daha çok çığlık at!" Brian'ın gözlerinde soğuk bir bakış vardı, "Seni yavaş yavaş yok edeceğim! Canlı canlı derini yüzeceğim! Bağırsaklarını deşeceğim!"


O yaklaştıkça Dudian'in yüzündeki korku daha da büyüyordu. Ancak, Brian tam 5 metre uzaklıktayken, Dudian'in yüzündeki panik bir anda yok oldu. Onun yerine yüzünde bir kararlılık belirdi. Brian'ı öldürme azmiyle aniden ayağa kalktı ve kolunun altında sakladığı hançeri ileri fırlattı.


Brian böylesine ani bir saldırı beklemiyordu. Ama o, ne de olsa birçok ölüm kalım savaşı vermiş, tecrübeli bir avcıydı. İçgüdüsel olarak hançeri engellemek için kendi hançerini kaldırdı.


Brian, Dudian'e attığı okun ona saplanmadığını fark etti. Dudian bilerek oku koltuk altına koyunca, Brian da onu vurduğunu sanmıştı.


"Ufak piç!" Brian, hem Dudian'in saldırısı yüzünden sinirlenmiş hem de ufak bir toplayıcının tuzağına düşmeyi kendine yedirememişti. Ancak, Dudian'in elinden kaçamayacağını düşününce kendine gelmişti, "Kafanı koparacağım! Gözlerini oyacağım! Lanet olasıca küçük piç!"


Dudian saldırısının başarısız olduğunu görse de panik yapmamıştı. Masanın üstündeki klavyeyi, LCD ekranı, bardağı, çerçeveleri, vazoyu ve eline geçen her şeyi alıp Brian'a atmaya başladı.


Bu şeyler Brian'a zarar vermese de, onu biraz yavaşlatmıştı.


Brian, Dudian'in ne yapmak istediğini anlamıştı. Ama Dudian'in hareketlerini, avının son çırpınışı olarak algılamıştı. Olan bitenin zevkini çıkarıyordu. Dudian'in fırlattığı şeylerden korunmak için kolunu bile kaldırmamıştı çünkü o şeylerin avcıların özel zırhlarına hiç bir zarar veremeyeceğini biliyordu.


O sırada, Dudian büyük bir örtü fırlattı.


Örtü diğer şeyler gibi masanın üstündeydi. Görünüşte Dudian eline geçen her şeyi fırlatıyordu.


Pat! Brian örtüyle kaplı sert şeye bir tekme salladı, "Küçük piç! Gerçekten de kurnazca planların var. Ama aynı tuzakla beni iki kez kandırabileceğini mi düşündün? Fırlattığın her şey toz ve yosunla kaplıydı ama bu örtü ters çevrilmişti. İçine ne saklamıştın?"


Dudian'in gözbebekleri küçüldü. Avcının gözlem yeteneğini hafife almıştı. Avcı olmak sadece güçlü bir vücuttan ibaret değildi. Asıl sorun ölüm kalım mücadeleleri boyunca biriktirdikleri tecrübeydi. Belki de canavar avlarken tuzak yapımına alışmışlardı. Muhtemelen düşünülebilecek her türlü tuzağı avuçlarının içi gibi biliyorlardı.


"Seni küçümsemişim." Dudian derin bir nefes aldı ve ona soğuk bir bakış attı.


Brian alay eder gibi gülümsedi, "Herkesin bir avcıyı öldürebilecek yeteneği olduğunu mu sandın? Üç küçük hayvancık kaçtığına göre, tüm sinirimi senden çıkaracağım!"


Dudian güldü ve dedi ki, "Aptallığını küçümsemişim, aptal!" Dudian aniden masanın arkasına zıpladı.


Dudian'in hareketleri Brian'ın kafasını karıştırmıştı. Burnuna yanan kağıt kokusu geliyordu. Masanın altında bir tüp gördü. Alev yavaş yavaş ona yaklaştı ve sonra.


Booom!...


Devasa bir patlama avcıyı yuttu.


Patlama sesi etrafta yankılandı ve oda sarsıldı. Tavandaki ampuller patladı ve yere düştü.


O sırada Dudian saklanıyor olsa da patlamanın dalgası onu da etkiledi. Vücudunun havada yükseldiğini hissetti. Sert bir cisme çarptı ve yere düştü. Acı tüm bedenini kaplamıştı, kulaklarında bir çınlama vardı. O anda beyni inanılmaz bir acıyla sarsılıyordu.


Gözlerini açmaya çalıştı. Başı dönüyordu ve görüşü hala bulanıktı. Dişini sıktı, elini kaldırdı ve kendine bir tokat attı.


İki üç tokattan sonra kendine gelmişti. Zar zor ayağa kalktı ve patlamanın olduğu yere baktı.


Barutla dolu tüpü fark etmemesi için avcının dikkatini kendi üstüne çekmişti. Barutu ateşlemek için ofiste bulduğu bezi kullanmıştı. Ama sorun, bezin de kağıdın da tozla kaplı olmasıydı. En başından beri amacı barutla dolu tüpü kamufle etmekti.


Üstelik bu riski almak zorundaydı. Bombanın etkisi aşırı derecede yüsek olsa da, avcı bombadan uzakta olursa bir etkisi olmazdı. Bu yüzden, bu riske girmişti.


Eğer bez beklediğinden daha hızlı yansaydı, ilk ölen o olurdu.


Eğer İkisi oradayken patlasaydı, ikisi de ölürdü.


Hayatını ortaya koyduğu büyük bir oyundu. Bu oyunu oynamama gibi bir seçeneği yoktu.


Dudian yorgun hissediyordu. Duvara yaslandı ve derin derin nefes almaya başladı. Duvarın dibindeki örtüyü aldı ve içini açtı. İçinde bir düzineden fazla koyu mavi top vardı. Yüzünde mutlu bir ifade vardı ama çok bir süre sonra vücudu buz kesti.


Avcı yerde bayağı bir debelendi ve sonunda yavaşça ayağa kalktı. Sağ kolu patlama yüzünden parçalanmıştı ve dibinden kan fışkırıyordu. Sol eliyle hançeri tutarken Dudian'e öfkeli bir şekilde bakıyordu.


O... ölmedi mi?

DARK KİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin