İkinci günün sabahında Dudian gizli simya laboratuvarına geldi. O geldiğinde Yılan ve Fare çoktan içerdeydiler. Fare laboratuvarın içinde Yılan'la konuşuyordu. Dudian'i görünce gergin bir şekilde dedi ki, "Köpek... Sen, sen beni, takip ettin, yani... beni... gördün mü?"
Dudian onu kandırmak istemiyordu bu yüzden başını salladı ve dedi ki, "Gördüm ama bunu saklayacağım."
Fare bunalıma girmişti, "Açığa çıktım."
Yılan ona dedi ki, "Gidip dövmeni bileğine yaptırırsan olacağı bu. Çok geçmeden Kutsal Kilise'ye de yakalanırsın... Umarım bize ihanet etmezsin."
"İhanet etmem." Fare kaşlarını çattı, "Ailem nişanlanacağımı söyledi. Zaten fazla bir şey anlamıyorum bu yüzdem simyayı bırakacağım. Simyager rozeti benim için sadece bir hayal."
Yılan omuz silkti, "Eğer çıkmak istiyorsan dövmeni sildirmeyi unutma."
"Acı çekmekten korkuyordum bu yüzden tereddüt etmiştim." dedi Fare.
Dudian ne diyeceğini bilemiyordu. Bülbül'ün simya odasına baktı ve dedi ki, "Bülbül bugün gelmiyor mu?"
"Daha erken..." diye cevap verdi Yılan.
"Onun simya sembolleri kitabını alabilir miyim?" diye sordu Dudian.
"Alabilirsin ama başka hiçbir şeye dokunma."
Dudian başını salladı ve masayı geçip Bülbül'ün deneyleri yaptığı yerdeki rafa gitti. Elinde, ileri düzey kimya bilgisi barındıran süper bilgisayar olsa da bu sistem tamamen farklıydı. Daha öğrenecek birçok şey vardı.
Dudian dünkü gibi odasına çekildi ve kitabı çalışmaya başladı.
Bir gün daha böylece geçti.
Dudian akşam karanlığına kadar kitabın üçte ikisini bitirmişti. İlk giden Yılan'dı ama Fare burada kaldı. Çünkü yeni gelene fazla güvenmiyorlardı.
Dudian gizli üsten çıkınca Yılan'ın gizlice onu gözlemeye çalıştığını fark etti. Yine dünkü gibi onu atlattı.
Üçüncü gün Dudian yine simya laboratuvarına gitti, bu sefer Bülbül de oradaydı. Sonunda Bülbül ve diğerlerinin yazdığı deney kayıtlarını anlayabiliyordu.
Sembollerden kaba saba ne yapmaya çalıştıklarını anlıyordu. Kitabı geri verirken çabucak Bülbül'ün simya atölyesine göz geçirdi. Bir yerde, bir güneş simgesi, iki su damlası ve bir kaşık sembolü vardı. Bunu görünce Dudian şaşırmıştı çünkü Bülbül'ün bu kadar büyük hayalleri olduğunu düşünmemişti. Araştırması altın üzerineydi. Yoksa Bülbül direkt olarak "Felsefe Taşını" mı yaratmaya çalışıyordu?
Dördüncü gün.
Dudian her zamanki gibi gizli laboratuvara geldi. Bugün Yılan ortalarda yoktu ama Bülbül ve Fare oradaydı. Ara sıra Fare dışarı çıkıp Bülbül'e bir iki soru sorardı. Görünüşe göre simya seviyesi en yüksek olan oydu.
"Bugün okumayacak mısın?" diye sordu Bülbül, Dudian'in bugün ondan kitap almadığını görünce.
Dudian başını salladı, "Okumayacağım."
"Ne okumayacak mısın?" Bülbül ona bakakaldı, "Bu ne demek oluyor? Pes mi ettin?"
"Bayağı çalıştım." dedi Dudian, başını hafifçe sallayarak, "Artık deney yapmaya başlamak istiyorum."
Bülbül gülümsedi, "Görünüşe göre bayağı iyi çalışmışsın yoksa simya sembollerini bilmeden deney yapman imkansız olurdu. Ancak, eğer deney yapmak istiyorsan kendi malzemelerini almalısın. Bende biraz fazladan var sana bugünlük verebilirim ama yarın bana geri ödemek zorundasın."
"Teşekkürler!" diye cevap verdi Dudian ve raflardaki kavanozlara baktı. Şişelerin bazılarında siyah toza(Barut) dönüşebilen ham maddeler olduğunu gördü. Bu tip maddeleri her simyacı kullanıyordu. Aslında, siyah toz simyagerlerin ilk ve en eski buluşlarından biriydi.
"Bu, sarı fosfor." Dudian şişelerden birini işaret etti. Doğal olarak siyah toz üretmeyecekti. Böyle zamanlarda, siyah tozu bulsa ve formülünü sunsa, kesinlikle yanlış işlerde kullanılırdı.
Bülbül, Dudian'in işaret ettiği yöne baktı ve başını salladı, "Tamam, zaten fazla vardı."
Dudian kauçuğu, kırmızı pulları ve bazı diğer şeyleri işaret etti. Ardından odasını temizledi ama aniden aklına bir sorun takıldı... Atölyesi yoktu... Elinde çalışma yapacak alet yoktu.
Dudian şaşkına dönmüştü. Elinde barutun tam formülü vardı, istediği zaman barut üretebilirdi. Ancak, barutun patlama gücü üzerinde çalışmak istiyordu. Geçen sefer bombayı patlattığında birçok sorun çıkmıştı. Özellikle zamanlama ve bombanın parlaması onun biraz canını sıkmıştı.
Dudian Bülbül'ü buldu ve dedi ki, "Atölye malzemesi bulabileceğim bir yer var mı?"
Bülbül ham maddelerden sorumluydu. Dudian'in söylediklerini duyunca bir anlığına duraksadı, "Sana söylemeyi unuttum. Git Fare'ye sor bakalım, eğer gece zamanı varsa beraber yer altı pazarına gidip kendine bir tane al. Ama şimdiden söyleyeyim fiyatlar biraz uçuk bu yüzden yanında para bulundur. En az iki gümüş sikke olsun..."
"Yer altı pazarı mı?" Dudian şaşırmıştı. Aniden Rosyard'ın notlarını düşündü, galiba notlarda bu yerle ilgili bir şeyler yazıyordu.
Dudian fareyi buldu ve ona sorununu anlattı.
Fare akşam onu götüreceğine söz verdi.
Dudian onlara para alması gerektiğini söyleyip gizli odadan çıktı. Üç gün geçmişti gidip bir Barton ve diğerlerine baksa iyi olurdu.
Dudian daha önceden anlaştıkları yıkık dökük bir bölgeye geldi. Barton gizlice işaretler bırakmıştı, Dudian de onları takip etti. İşaretleri takip ederek mültecilerin toplandığı ıssız küçük bir kulübeye geldi.
Dudian kulübeye gelince yan taraftaki kulübeden Barton'un sesini duydu. Dudian kulübeye girdi, Barton ve diğerleri içerdeydi.
"Kulübeyi göstermek için işaretleri yaptık, bu arada da güvenlik için bir tane daha kiraladık." Barton Dudian'e baktı ve ne yaptıklarını açıklamaya başladı.
Dudian gülümsedi, "Açığa çıkmanızın neredeyse ihtimali yok ama bu kadar ciddiye alıp dikkatli olduğunuz için mutluyum."