İhtiyar Fulin'in yüz ifadesi çirkinleşti ama çok geçmeden yine eski haline döndü. Bastonuna dayanarak yavaşça ayağa kalktı, "Bu yaşlı adamın misafirleri çoktan geldi. İkinizin geliş sebebini öğrenebilir miyim?"
"Oh? Bizim davetsiz misafirler olduğumuzu mu söylüyorsun?" Genç adamın yüzünde bir gülümseme oluştu, "Köklü Ryan ailesinin misafirperverliği bu mu?"
İhtiyar Fulin buz gibi bir sesle sorusuna soruyla karşılık verdi, "Milan ailesi başkalarının evine böyle mi giriyor?"
Genç adam bir anlığına duraksadı ama dedi ki, "Duydum ki Ryan ailesi yeni bir konsorsiyum kurmak için başvuru yapmış. Biz de dedik ki, en azından gelip tebrik etmeliyiz. Eğer kabalık ettiysem özürlerimi kabul edin." Genç adam nazik biri gibi konuşsa da, yüz ifadesi hala alay eder gibiydi.
İhtiyar Fulin umursamaz bir şekilde dedi ki, "Zaten asırlık bile olmayan bir aileden daha fazlasını beklemezdim. O yüzden pek aldırmadım."
Genç adamın yüzü çirkinleşti. Ancak, bir süre sonra gülerek dedi ki, "Milan ailemizin tarihi sizin aileniz kadar uzun olmayabilir ama ne yazık ki, büyük ağaç da pek yaşlanmış. Dalları ve yaprakları çürümüş. Daha servetinizi elinizde tutamadınız."
İhtiyar reis başını çevirdi ve umursamaz bir şekilde ona baktı, "Şu anda ailemiz için gece ama kim bilebilir ki, yarın yeni bir güneş doğmayacağını?"
Genç adamın yüzü hafiften değişti. Yaşlı tilkiye söz dalışına devam edecekti ama kız onun sözlerini kesti, "Buraya partiyi mahvetmeye gelmedik. Ryan ailesinin gücenmesine gerek yok. Babam adına size ve konsorsiyumunuza açık ve kolay bir yol diliyorum."
İhtiyar Fulin hafifçe gülümsedi, "İkinizin babası da meşgul insanlar. Onlara 'küçük şeyimizi' hatırlatarak 'rahatsız etmiş' olmalıyım."
"Ne de olsa, eskiden Mellon konsorsiyumumuzun bir parçasıydın." Kız gülümsedi.
İhtiyar Fulin arkalarındaki şövalyelere baktı. Baban sana pek iyi öğretmemiş gibi gözüküyor. Bir partiye şövalyelerini getirmek yasaktır."
Kızın yanındaki genç adam gözlerini kıstı ve alay eder gibi gülümsedi, "Tabii ki de bunu biliyoruz lakin duyduk ki partiye katılan bir avcı varmış. Senin öğretilerinle uslu olacağına şüphe yok fakat köpek sadık olmadığında çıldırıp sahibine saldırabilir, değil mi?"
İhtiyar Fulin gözlerinin kenarından Dudian'e baktı. Dudian'in sanki genç adamın sözlerini hiç duymamış gibi sakin durduğunu gördü. Rahatlamıştı, "Avcı bizim ortağımız ve misafirimiz. Mellon Konsorsiyumunun işe aldığı avcılara böyle davranacağını düşünmüyorum. Umarım bu söylediklerin başkalarının kulağına gitmez yoksa başına bela açabilir."
Genç adamın gözleri kızgınlıkla doluydu. Saldırmak istiyordu ama yanındaki kızın gözüyle ona işaret ettiğini görünce durdu.
"İşe aldığın avcının Mellon Konsorsiyumuna çalıştığını duydum. Adı Dean olmalı, değil mi?" Kız ona baktı.
İhtiyar Fulin gözlerini kıstı. Az çok kızın niyetini anlayabilmişti, "Evet ama Dean Bey, Mellon Konsorsiyumuna sırf ailemizle arkadaş olduğu için girmişti. Mellon konsorsiyumunun bir parçası olduğumuz için girdi ve şimdi de ailemiz Mellon Konsorsiyumundan ayrılınca o konsorsiyumdan çıkıp bizi takip etti."
Kızın bir yılan gibi dilini kullanarak İhtiyar Fulin'i köşeye sıkıştırmaya çalışması bir işe yaramamıştı. Kız karşısında gerçek bir tilki olduğunu biliyordu.
"Öyle mi?" Genç adam hafiften gülümsedi, "Onu duymuştum. Üç yıl önce hırsızlık yapan değil mi? Hatta bizim ailemizden Longshan Yakutunu çaldı ve bu yüzden de hapishaneye gönderildi. Olaya bakan bir diyakozdu, yani haksız yere suçlama durumu olmuş olamaz. Sizin deponuzu da kurutacağından endişelenmiyor musun?"
İhtiyar Fulin cevap verdi, "Dean Bey haksız yere suçlandı. Zaten bir hata olduğundan Dean Bey diyakozun verdiği karara karşı çıkacak. Longshan Yakutu, Milan ailesinin nesilden nesile geçen üç hazinesinden biri. Hazinelerinizin böylesi zayıf bir savunması olması gerçekten de endişe verici."
Genç adam kaskatı kesilmişti. Yumruklarını sıktı.
"Yaşlı tilki." diye fısıldadı genç kız. Ardından İhtiyar Fulin'e baktı, "Sanırım yemeğin başlamasının zamanı geldi. Bizi davet etmeyecek misiniz?"
İhtiyar Fulin umursamaz bir şekilde gülümsedi, "Bunca yol geldiğinize göre tabii ki de sizi davet edeceğim. Ama şövalyeleriniz dışarıda kalmak zorunda."
Geçn adam etrafa baktı ve sonra dedi ki, "Acelemiz olduğundan hiçbir hediye getirmedik ama benim bir fikrim var. Küçük bir gösteri izlemeye ne dersiniz?"
Diğer soylular birbirlerine baktı ama hiçbiri bir şey demedi.
İhtiyar Fulin gözlerini kıstı, "Gençlerden bir hediye geleceğini beklememiştim."
Genç adam gülümsedi, "Avcı Dean'in orta seviye ve çok güçlü bir avcı olduğunu duydum. Neden şövalyelerimden biriyle dövüştürmüyoruz? Böylece bize yeteneklerini gösterebilir."
İhtiyar Fulin'in yüzü buz kesti. Az önce Dudian'in orta seviye bir avcı olduğunu açıklamıştı. Tabii bu konsorsiyuma yeni soylular katabilmek içindi. Karşı taraf açık bir şekilde dediğini kendi avantajına kullanıyordu.
Dudian, İhtiyar Fulin'in tereddüt ettiğini gördü, "Partiye eğlence katacağına göre böyle bir etkinliğe katılmaktan mutluluk duyarım." Dudian önce çıktı ve yakışıklı geçn adama bakıp gülümsedi, "Milan ailesindensin, değil mi? Avcıların yeteneklerinin gösteri için değil öldürmek için olduğunu bilmelisin. Üstelik, gücümü kontrol etmede pek yetenekli değilim. Bu yüzden eğer yanlışıkla adamına zarar verirsem beni maruz gör."
Dudian'e bakarken genç adamın gözleri öldürme niyetiyle doluydu, "Katılıyorum, eğer şövalyem de sana zarar verirse sakın gücenme."
Dudian belindeki kılıca baktı, "Görünüşe göre kendin de bir şövalyesin. Sence kendin dövüşürsen daha güzle olmaz mı?"
Genç adamın gülümsemesi dondu. Gerçekten de bir şövalyeydi ama sadece ailesine bir yararı olsun diye şövalye olmuştu. Ne de olsa, şövalyelik onun için bir statüden başka bir şey değildi.
Mellon Konsorsiyumundan 3 yıl önce Dudian'in acemi bir avcı olduğunu öğrenmişti. Dudian daha başlangıç seviyesindeki avcıların temel yeteneklerinde bile ustalaşmamıştı. Üstelik, 3 yıl boyunca hapishanede işkence görmüştü. Ama ne de olsa, bir avcıydı. Dudian'e karşı bir rakip olamayabilirdi.
"Soylular avcılarla dövüşmez." diye cevap verdi genç adam.
Dudian gülümsedi, "Yoksa şövalye değil misin? Şövalyelerin cesaretli olması gerekmiyor muydu?"