Boşlukta Sıkışmak

229 46 2
                                    

Yakından bir yerden yüksek bir kükreme sesi geldi.


Bir anda yerdeki tozlar havalandı. Dudian hiçbir şey göremiyordu, hislerine güvenip ileriye doğru zıpladı. Zemin çökünce sert bir şekilde yere düştü ve yuvarlandı. Düşerken yandaki taşlara çarpmıştı, sanki vücudu her an dümdüz olacak gibi hissediyordu. Yere düşünce başını sert bir cisme çarptı ve bayıldı.


Ne kadar süre geçtiğini bilmiyordu ama bir süre sonra kendine gelmeye başladı. Zar zor nefes alıyordu.


Gözlerini açtı ama her yer karanlıktı.


Şaşırmıştı.


"Öldüm mü?" diye kendi kendine mırıldandı.


Vücudundan gelen acı bir anda onu tamamen kendine getirmişti. Sırtı sert bir şeye dayanıyordu. Kendini itip kaldırmak istedi ama sanki vücuduna binlerce iğne saplanıyormuş gibi hissetti.


Vücudunu hareket ettirmeye cesaret edemiyordu. Etrafına baktı, başının üstünden hafif bir ışık geliyordu. Yukarı bakınca ışığın geldiği yeri gördü.


Rahatlamış gibi bir iç çekti. Gücünü topladıktan sonra buradan çıabilirdi.


Karnı açlıktan yanıyordu. Az önce kaçarken kaybettiği çantasını düşündü. Şu anki önceliği bir şeyler yemekti. En son büyük duvardan çıkmadan önce yemek yemişti. Dün avcıyla yaratıktan kaçıyordu. Bilincini kaybettiğinde neredeyse akşamüstü oluyordu. Ne kadar süredir baygın olduğunu bilmiyordu. En iyi ihtimalle sadece bir geceliğine baygındı.


Dudian elleriyle etrafını yokladı. Etrafta neler olduğuna bakıyordu. Yabani ot bile olsa yemeye hazırdı.


Aklına bağırarak Mason ve diğerlerini buraya çekmek geldi. "Ancak, sesim ölümsüzleri de buraya çekmez mi? O zaman ne yaparım?" diye düşündü, kendi kendine.


Aniden o düşünceyi aklından çıkardı. Yoksa kurtulacak diye ölümsüzleri çekerdi. O zaman işi tamamen biterdi.


Bunları düşünürken eli yapış yapış bir şeye denk geldi. Binanın su boruları çoktan kurumuş olmalı. Yoksa binanın içine yağmur suyu mu sızdı?


Susamıştı. O anda radyasyonlu olsa bile suyu içmek istiyordu. Açlığıyla susuzluğunu dindirecekse bir cesedi bile yerdi.


Hafifçe kolunu oynattı, göğsündeki yara yüzünden çok fazla zorlamak istemiyordu. Yavaşça o şeyi eliyle aldı ve ağzına yaklaştırdı. Tam yalayacaktı ki, ağır bir kan kokusu burnuna hücum etti.


"Bu şey kan mı?" Dudian şaşırmıştı.


O sırada karanlıktan hafif bir ses geldi.


Dudian'in gözbebekleri küçüldü. Tanrı aşkına, sakın bu... ...


Aooooooo!


Sanki hiç istemediği olmuş gibi karanlıktan kükreme sesi geldi. Taşları çatlama ve çarpma sesi geliyordu. Neredeyse dört veya beş metre uzaktaydı.


Yaratık!


Dudian'in aklı neredeyse durmuştu, "Hala hayatta!" diye düşündü.


Dişlerini sıktı. Elleriyle yavaş yavaş kendin ittiriyordu. Sanki vücudu parçalanıyor gibi acı çekiyordu. Alnı soğuk terle doluydu.


Bir süre sonra iki veya üç metre hareket edebilmişti. Yorulmuştu ve neredeyse kendini salacaktı.


Ancak yaratığın sürekli hırlasa da ona yaklaşmadığını fark etti. Görünüşe göre... ...sıkışmıştı.


Dudian şüpheleri vardı. Gerçekten de bir yerde sıkışmış mıydı?


Bunu düşününce hemen cebindeki çakmağı yokladı. Hala yerindeydi. Hala gücü yoktu ama titreye titreye çakmağı yaktı. Çakmaktan ateş çıkar çıkmaz etraf aydınlandı.


Dudian elini havaya kaldırdı. Siyah yaratık önündeki dar kanalda yatıyordu. Boynu kırılmış gibi gözüküyordu, etrafı büyük taşlarla doluydu. Sürünerek oradan çıkmak istiyordu ama taşlar onu yere çivilemişti.


Bunu görünce Dudian rahatladı. Şansına yaratık sıkışmıştı, yoksa o baygınken onu yerdi.


Ateş yanınca her yer aydınlanmıştı.


Dudian etrafa bakınca rahatlamıştı. Yaratığın vücudu konteynır gibi bir şeyin içine sıkışmıştı. Binanın içinde böyle olan tek yer asansör boşluğuydu!.

DARK KİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin