Yaratık

228 46 1
                                    

Dudian çok korkmuştu. Elleri ve ayakları boşalmıştı, zar zor ayakta duruyordu. Patlama olduğunda açıkta olmasa da, patlama onu da etkilemişti.


"Küçük... küçük piç!" Brian öfkeyle Dudian'e bakıyordu. Üstü kanla kaplıydı ve seke seke yavaşça Dudian'e doğru yürüyordu. Sol elini kaldırdı ve elindeki hançeri Dudian'e fırlattı.


Dudian bunu bekliyordu, bu yüzden elinden en iyi gelen şekilde sağına yuvarlanıp kaçındı.


Brian'ın sol kolu kopmuştu üstelik sağ bacağından yaralanmıştı. Hançeri fırlatınca dengesini kaybetti ve Dudian'in az önceki durduğu yere düştü. Ayağa kalkmaya çalıştı ama vücudunun giderek ağırlaştığını hissediyordu. Ancak, hançeri tekrar alabilmişti.


Dudian avcının ayağa kalkamadığını görünce rahatladı. Avcıyı öldüremese de en azından onu etkisiz hale getirebilmişti. Eline geçen her şeyi fırlatmaya başladı.


Brian'ın kafasında onu koruyacak bir şey yoktu. Dudian bunları patlamadan önce fırlatsa tek bir acı bile hissetmezdi. Ama şimdi, yüzünün sağ tarafı çoktan yaralanmış olduğundan Dudian'in attıkları çok fena acıtıyordu. Kasları geriliyor ve gevşiyordu, sol kolundan daha çok kan fışkırıyordu.


Bir çığlık attı ve hançerini salladı. Ne yazık ki Dudian'in tek bir telini bile incitememişti.


Dudian, avcının ona bir anda saldıracağından korktuğu için yaklaşmaya cesaret edemiyordu. Az önce kendisinin fırlattığı hançeri düşündü. Hançer körelmişti ama ucu hala sivriydi. Hemen hançeri almak için koştu. Arkasına baktı ve Brian'ın ayağa kalktığını gördü.


Avcının vahşi gözleri buz gibiydi. Sanki bir anda saldıracaktı ama tereddüt ediyordu. Bang! Yer titremeye başladı, Brian'ın altındaki zemin bir anda çöktü.


Brian üçüncü kata düştü. Zemin çökünce bir kaç masa göçmüştü, Brian da onlardan birisinin üzerine düşmüştü.


Brian kırık masa parçalarının arasında yatıyordu, vücudu acı içindeydi. Altındaki zemin bir kez daha çöktü.


Brian'ın vücudu ikinci katın zeminine çarpınca hareketi kesti.


Dudian hafif adımlarla çöken yerden aşağıya baktı. Avcının hareket etmediğini gördü. Kan, yavaşça kolundan akıyordu.


Dudian rahatlamıştı. Usulca geri çekildi. Oturdu ve duvara yaslanıp dinlenmeye başladı. 300 yıllık aşınma sonrası bina harabeye dönmüştü. Böylesi küçük bir patlama bile iki katı çökertmişti. Eğer patlama biraz daha büyük olsaydı o zaman bina darmaduman olurdu.


Bir süre dinlendikten sonra gücünü toplamıştı. Yavaşça ofisin öbür tarafına gitti ve içi koyu mavi toplarla dolu örtüyü aldı.


İkinci kata inerken, patlamanın ölümsüzlerin, canavarın ve en önemlisi konsorsiyumdaki diğer avcıların dikkatini çekmiş olabileceğini düşündü. İkinci kattaki ofise ulaşır ulaşmaz avcının hala yerde yattığını gördü. Vücudundan dışarı akan kan neredeyse kurumuştu.


Ofisin içinde bulabildiği tüm beyaz kağıtları topladı ve avcının üstüne attı. Avcının cesedini yakmak için ona yaklaştı ve çömeldi. Ölmüş olması gereken avcı aniden elindeki hançeri Dudian'in göğsüne doğru sapladı.


Dudian şaşırmadan edemedi, bu tamamen beklemediği bir şeydi. Hançer kolayca zırhını aşıp göğsüne saplandı. Hissettiği ilk şey soğukluktu, ardındansa göğsünden gelen acıydı.


Gözlerini ardına kadar açıp avcıya baktı. Aklından, "Ölü taklidi mi yaptı? Beni mi bekliyordu?" diye düşünceler geçiyordu.


Bir süre dinlenmişti ve dördüncü kattan ikinci kata gitmesi bayağı sürmüştü. Avcı bu kadar süre ölü taklidi yapmış ve Dudian'in ona yaklaşmasını beklemişti. Bu nasıl bir dayanıklılık ve inançtı!?


"Piç..." Brian yavaşça kafasını kaldırdı. Yüzü fazla kan kaybettiğinden solmuştu. Ama gözlerinde çılgınca bir nefret vardı. Yüzünde kendini küçümseyen ve alay eden bir gülümseme vardı. Eli hançerin sapından kaydı ve başı yere düştü.


"Bu sefer gerçekten de öldü." dedi Dudian, avcının hareketsiz kaldığını görünce.


Ama... ...hançer hala göğsüne saplıydı.


Dudian hançeri tuttu. Tüm vücudu bir anda titredi. Ayağa kalkmaya çalıştı ama dizlerinin üstüne düştü. Yapmaya çalıştığı her şey göğüs kaslarına etki ediyordu. Her saniye acısı giderek büyüyordu.


"Ben ölemem. Ölemem..." Dudian aklında sürekli aynı şeyi tekrarlıyordu. Bilinci giderek kapanıyordu, sanki sonsuz bir uykuya yatacaktı. Lakin, kız kardeşinin ve ailesinin sesleri ve yüz ifadesi aklına belirdi. Soğuk depo kapanırken annesinin ve kız kardeşinin ona söylediklerini hatırladı.


Rahat bir hayat sür... ...


İyi bir hayat sür... ...


Hayatta kal!


Dilini ısırdı, bilinci biraz olsa da açılmıştı. Aşağıya baktı ve hançerin kalbini delmediğini fark etti. Delseydi anında ölürdü. Belki kanamayı durdurursa hayatta kalabilirdi.


Aniden içinde bir hayatta kalma isteği oluştu. Dişini sıktı ve ayağa kalktı. Örtünün içinden koyu mavi topları çıkardı. Isıyı emiyordu ama ayrıca hemostasis ve ağrı kesici olarak da kullanılabilirdi.


Avcıya doğru gitti ve çantasından ilk yardım kitini çıkardı. İçinde, kullanılmamış bir bandaj, bazı şişeler, kavanozlar, haplar ve tozlar vardı.


Dudian biraz da alkol bulmuştu. Az önce hazırladığı kağıtları elleri titreye titreye yaktı. Radyasyon yüsek olsa da üstesinden gelebilirdi.


Alkolu ağzına doldurdu, başını öne eğdi ve hançerin dibine döktü. Yavaş yavaş çıkarmaya başladı. Acı o kadar çoktu ki ruhu bile titredi. Durmak istiyordu ama acıya dayanıp hançeri yavaşça çıkardı. Yaradan anında kan fışkırdı. Sanki kanla beraber tüm gücü akıp gidiyordu.


Bandajı sıkıca göğsüne sardı. Yanında hiç iğneyle iplik olmadığından yaraya dikemiyordu. Şimdilik sadece kanamayı durdurmak istiyordu.


Çok geçmeden bandajın üstü kırmızıya boyanmıştı. Bir kaç kez daha sardı ve koyu mavi topu göğsüne koydu, daha sonra sarmaya devam etti. Koyu mavi top sayesinde kanın durmasını umuyordu.


Dudian avcının alevler içindeki bedenine baktı. Avcıların yeteneklerini düşününce içine bir titreme geldi.


Duvara yaslandı ve ilk yardım kitinin içindeki şişelerle kavanozları incelemeye başladı. Üstlerinde hiçbir etiket yoktu bu yüzden kullanmaya cesareti de yoktu. Çünkü bu şeyler avcılar için yapılmıştı. Bu yüzden etkileri de o kadar yüksekti. Yanlış kullanılırsa yarardan çok zarar verirdi.


Zaman yavaşça ilerledi. Dudian kanamanın durduğunu görünce rahatladı. Ancak hala hareket edemiyordu çünkü etse yara hemen tekrar açılırdı.


Tanrı bir kez daha ona sırtını dönmüştü. Dudian, bitkilerle kaplı pencereden dışarıyı sessizce izliyordu. Pencereler hafifçe titredi, tanıdık olduğu uluma tekrar yankılanıyordu. Az önce gördüğü yaratık tekrar ortaya çıkmıştı.


Dudian'in yüzü soldu. Yerde oturup gücünü geri kazanmaya çalışıyordu.

DARK KİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin