9. Seviye Canavar

260 47 2
                                    

300 yıl boyunca yağmur yağması ve radyasyon yüzünden binanın tepesi harap olmuştu. Yukarıdan iki veya üç kat çökmüştü. Merdivenlerden çıkmak yerine kırık duvarın arasındaki boşluktan yukarı zıpladı. Binanın en üst bölgesine çıktı. Duvardaki kırığı görünce tatmin olmuştu. Aralık tam bir pusu yapmak için yaratılmış gibiydi. Bu seferki avın çok kolay olacağını hissetti.


Kükreme sesleri Brian'ı şaşırtmıştı.


"Bu kadar çabuk mu geldi?" diye düşündü Brian. Çabucak yayı sol eline aldı. Sağ eliyle keskin bir hareketle arkasından iki ok çıkardı. Oklar gümüş rengindeydi. Duvarın yarığından aşağıya baktı ve avını gördü.


Brian'ın gördüğü binalar yıkık dökük ve bitkilerle kaplıydı. Köşeden neredeyse bir behemot kadar büyük siyah bir canavar çıktı. Uzunluğu 5 metre boyutundaydı. Vücudu siyah tüylerle kaplıydı. Kafası bir kurdunkine benziyordu, ağzından dışarı iki sivri devasa diş çıkıyordu. Dişlerden çenesindeki kıllara salyalar akıyordu.


"Sonunda! Ortaya çıktı!" Brian gözlerini kıstı, içinden büyük bir heyecan vardı, "Nadir bir 9. seviye canavar. Seni öldürdükten sonra büyü damgaların tekrar evrim geçirecek. Sonunda yeni bir yetenek kazanacağım!"


Oku yaya koydu ve Dudian'le diğerlerinin olduğu yere baktı. Ama hiç kimse yoktu. Yüz ifadesi değişti ve gözleri buz kesti, "Şerefsizler! Lanet olasıca küçük şerefsizler! Eğer önünde birazcık dursaydınız ölseniz bile bana fırsat yaratırdınız!"


Sokağa baktı ve başını salladı. Görünüşe göre canavar avlarının yerini kokularıyla tespit etmeye çalışıyordu. Brian'ın yüzüne renk geldi, "Bu şey hiç de akılsız düşük seviyeli bir canavar değil. Eğer onu vurursam kesin nerede olduğumu öğrenir. Üstelik bu da, onu şüphelendirir."


Yapabileceği bir şey olmadığını görünce dişini sıktı, "Bu küçük piçler diğer toplayıcılardan ayrı düştüklerini söylemişlerdi. Eğer onu daha büyük bir gruba çekerlerse öldürme şansım olabilir!" Bunu düşününce gözleri umutla parladı. Hemen çantasını açtı ve içinde sarı bir şey olan küçük bir şişe çıkardı. Şişenin ağzını açtı ve birazını kendi üzerine döktü.


"Bu kadarı kokumu engellemeye yetse gerek. Çok fazla yaklaşmazsam güvende olurum. Böylece küçük piçlerin arkasından gidecek." diye düşündü Brian gizlice.

...

...

Dudian ve gerisi binanın köşesinde bir canavarın fırladığını görünce korkmuştu. Böyle korkunç canavarlar hakkında hikayeler duymuşlardı. Ama gerçekten de var olacağını düşünmemişlerdi!


Dudian hemen aceleyle, "Koşun! Üst kata çıkın!" dedi.


Mason, Sham ve Zach hemen harekete geçtiler ve Dudian'i üst kata takip ettiler.


"Çabuk! Saklanın! Saklanın!" Sham kekeliyordu ve neredeyse ağlayacaktı. Az önceki ölümsüzler bu behemota göre küçük tatlı yavru kediler gibiydi.


Dudian'in de yüzü soldu. Sham'ın dediklerini duyunca hemen dedi ki, "Saklanamayız! Üst kata çıkın!"


Mason fısıldayarak dedi ki, "Bizi, bizi bu sefer kurtarmayacak! Emirlerini çiğnedik..."


"Yardım edemeyecek, çünkü biz onu öldüreceğiz! Ya da yaratığı ona çekeceğiz!" Dudian yumruklarını sıktı. İçi korkuyla ve çok büyük bir kızgınlıkla doluydu. Tahminleri doğruydu, o piç gerçekten de onları yem olarak kullanmak istemişti. Onun yarasını bakmışlardı, hatta yemek ve su vermişlerdi. Ama teşekkür etmek yerine o piç nankörce davranmıştı.


Üstelik bu sadece nankörce davranmak değildi, onları resmen ölümlerine göndermişti!


Hayvan herif!


Dudian daha önce bu kadar çok sinirlenmemişti.

...

...

Binanın tepesinde, Brian duvarın yarığından sokağı izliyordu. Canavarın ofis binasına baktığını gördü. Kokularından küçük piçleri bulduğu belliydi!


Brian'ın gözlerinde soğuk bir bakış vardı. Gizlice, "Lanet olasıca küçük piçler. Usluca ölümünüzü beklemek yerin kaçarsınız ha. Binanın içine kaçarsanız kendinizi kurtarabileceğinizi mi düşündünüz? Küçük çöp parçaları! Piçler!"


Dudian ve diğerlerinin öleceğini biliyordu. Üstelerinde kokularını engelleyecek bir şey yoktu bu yüzden canavar onları kesinlikle bulacaktı. Mutlu olmak yerine kızgındı. Binada ölürlerse ona bir yararları olmayacaktı. Binaya saldıracak uygun bir açı yoktu. Az önceki açık sokak pusu için çok iyiydi. Uzun mesafeli saldırılarda ustalaşmış avcılar, binalar gibi sıkışık yerlerde hiç de iyi değillerdi.


Binaya giren çocukların şu anki korkusunu hayal edebiliyordu. Hemen hesaplamalarını yapmaya başladı. Eğer o binaya girdiği anda kaçtılarsa o zaman 4. veya 6. katta olmalıydılar. Canavar en geç 10. katta onlara yetişir.


Ve kendisi 23. kattaydı. Binaya çıkarken çoktan katları saymıştı. Tecrübeli bir avcı olarak gözlemleme yeteneklerini sıra dışıydı.


"Eğer 10. katta savaş olursa... hmm... Burayla 10. kat arasındaki mesafe çok fazla. Ama beni tespit edip edemeyeceğini bilmiyorum." dedi Brian, kaşlarını çatıp. İçinde bir huzursuzluk vardı. Ne de olsa, avcıların el kitabında canavar hakkında sadece "kokulara son derece hassas" yazıyordu. Ama ne kadar mesafede tespit edebildiğine dair bir şey yazmıyordu.


Bu yüzden sarı şişeyi çıkarmış ve kendi üstüne dökmüştü, hatta vücudunun her yerine sürmüştü. Düşünürken aynı zamanda da hesap yapıyordu, "Şu anda 8. katta olmalılar, canavar da 6. katta olmalı. Tahminen bir süre sonra canavar bunlarla işini bitirir. Beni fark ederse yapabileceğim tek şey buradan aşağıya atlamak olur!"


Nasıl geri çekileceği hakkında plan yapmaya başladı. Ne de olsa tüm umutlarını canavara ve dört piçe bağlayamazdı!


Zaman geçmeye devam etti. Brian'ın kasları gerilmişti. Zamanı hesaplarken aynı zamanda da, planlarını gözden geçiriyordu, "Küçük piçler şimdi ölmüş olmalı. Canavarın binadan çıkmasını beklemeliyim. Sonra ona yetişebilirim!"


Derin bir nefes aldı ve beklemeye başladı. Aşağıdan aniden bir kükreme sesi duydu ve baktığında devasa bir gölgenin ona doğru zıpladığını gördü.


Brian'in göz bebekleri küçüldü ve hemen geriye zıpladı. Canavarın pençeleri onu es geçmişti.


Çantasının parçaları dişlerinde gözüküyordu.

DARK KİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin