"Hmph!" Yanındaki şövalyelerden biri araya girdi, "Arabayla gitmek istiyorsun öyle mi? Sen Diyakoz Huey'i öldürdün! Çok geçmeden tekrar hapsi boylayacaksın!"
Dudian kaşlarını çattı ve şövalyeyi ilgiyle dinledi, "Adliyenin şövalyeleri ne zamandan beri yargıç oldu? Üstelik, daha sorgulanmadım. Şu anlık sadece bir şüpheliyim. Eğer yanılmıyorsam Şövalyeliğin 3. yasasına göre, şövalyeler adil ve boyun eğmez olmalı! Kanıt olmadığı halde birisini suçlamak 'adil' kriterine uygun değil sanırım, değil mi?"
Şövalye kaskatı kesilmişti ama bir şey demek istemişti. Ancak onlara liderlik eden şövalye onu durdurdu.
"Dean Bey lütfen bizimle gelin, yoksa güç kullanmak zorunda kalacağız." dedi şövalye, nazik bir şekilde.
Dudian gülümsedi, "Ben sıradan bir sivilim. Üstelik, adliyede stajyer pozisyonundayım. Lakin şimdi birileri beni kanıt olmadan suçluyor. Hemen bir açıklama bekliyorum!"
"Sen!" dedi diğer şövalye, sinirli bir şekilde.
Liderleri yine onu durdurdu ve ona fısıldayarak dedi ki, "Adliyenin bir şövalyesi olduğunu unutma!"
Genç şövalye başını öne eğdi.
"Dean Bey, daha ilk görevi olduğundan davayı fazla bilmiyor. Lütfen gücenmeyin." Şövalyelerin liderleri otelden fazla uzakta olmayan bir arabayı işaret etti, "Lütfen, bizimle iş birliği yapın."
Dudian hafifçe gülümsedi. Genç şövalyenin yanına gitti ve omzuna vurdu, "Şeytanla savaşmak iyi bir şey lakin gözlerini iyi açsan iyi edersin. Senin görevin şeytanları yok ederken sivilleri korumak. Pozisyonunu kullanarak sivillere baskı uygulayamazsın!"
Genç şövalye yumruklarını sıktı ve sinirli bir şekilde ona baktı ama hiçbir şey demedi.
Dudian onu görmezden geldi ve Barton'a doğru döndü, "Beni bekleyin. Eğer bir sorun çıkarsa Ryan kalesine gidip reise bakabilirsiniz. O benim arkadaşım, sizi korur."
"Dean, sen..."
Dean onun lafını kesti, "Benim için endişelenmenize gerek yok. Sadece bir bardak çay içmeye gidiyorum." Dudian başını çevirip şövalyeye baktı ve dedi ki, "Gidelim!"
Şövalyelerin lider uzun bir süre ona baktı. Ardından diğer şövalyelere elini salladı ve dedi ki, "Dönüyoruz!"
Tüccarlar ellerindeki işi bırakıp etrafı şövalyelerle çevrili Dudian'e baktı. Böylesi genç bir çocuğun, normalde canavarları avlayan şövalyeler tarafından tutuklandığını görünce şaşırmışlardı.
Dudian arabaya bindi ve şövalyelerin eşliğinde adliye binasına doğru yola koyuldu.
...
...
Sokaklar hiç olmadığı kadar kalabalıktı.
Adliye binasının yakınında olan tüm hakimler sorguya yardım etmek için çağrılmıştı. Adliyeye giden tüm sokaklar zırhlı şövalyelerle doluydu. Bazıları hakimlere ve diyakozlara eşik edip korumakla, bazılarıysa adliye binasını korumakla yükümlüydü. Adliye binasında çalışan memurların yanı sıra birçok sivil ve iş adamı da bu gösteriyi izlemek için toplanmıştı.
Şövalyelerin eşliğinde bir araba kalabalığın arasından çıktı ve adliye binasının önünde durdu. Genç bir şövalye atından indi ve arabanın kapısına gidip kilidi açtı, "Dean Bey, lütfen."
Dudian yavaşça arabadan aşağıya indi.
Etrafına baktı, her yer farklı soylu ailelerin bayraklarıyla donatılmış arabalarla doluydu.
Şövalyelerin lideri onu adliye binasına götürdü.
"Bu taraftan, lütfen!" dedi şövalye.
Dudian onu takip edip adliye salonuna gitti.
"Sizi kelepçelemek zorundayım. İzninizle." Şövalye belinden kelepçeleri çıkardı.
Dudian gülümsedi ve ellerini kaldırdı.
Şövalye kelepçeleri taktıktan sonra dedi ki, "Onlara yakın oturun. Onlar da sizin gibi şüpheliler." Şövalye birkaç kişinin oturduğu masayı işaret etti.
Orada dört kişi vardı. Üç erkek ve bir kadın. İçlerinden üstünde pahalı kıyafetler olan genç bir adam Dudian'i gördü ve dedi ki, "Gerçek katili bulamadınız da yolda gördüğünüz masum insanları mı topluyorsunuz şimdi?! Şu işe bak!"
Şövalyenin yüzü çirkinleşti, "Kapa çeneni!"
Genç adam gülümsedi, "Beni susturamazsın!"
"Sen!" Şövalye dik dik ona baktı.
"Ahahahhah..." Dışarıdan kahkaha sesi geldi. Odaya altın işlemeli cüppeler giyen insanlar girdi. Önlerinde, aralarında en yüksek makama sahip biri gibi duran yaşlı bir adam vardı. Şövalyenin yanına gitti omzuna vurdu, "Şimdilik dışarı çık."
Yaşlı adamı görünce şövalyenin kızgınlığı anında yok oldu, "Emredersiniz."
Yaşlı adam bir sandalye çekti ve tam Dudian'i karşısına oturdu, "Buraya neden getirildiğinizi biliyor olmalısınız. Yargıcımız, Diyakoz Huey öldürüldü. Toplanan kanıtlara göre, onu en çok öldürme ihtimali olan beş kişi sizsiniz."
Az önceki genç adam gülümsedi ve dedi ki, "Diyakoz Huey de kim? Ben öyle birini daha önce görmedim. Suikast haberini de gazetede gördüm. O sırada arkadaşlarımla parti yapıyorduk. Benim için şahitlik yapabilecek birçok kişi var."
Yaşlı adam gülümsedi, "Endişelenmene gerek yok. Cinayet saatinde orada olmadığını kanıtlayamasak da, bulduğumuz kanıtlara göre üç ay önce Huey'le bahse girmişsin ve kazanmışsın. O da senden büyük bir miktar borç para almış. Lakin daha geri ödememiş. Para küçük bir miktar olmadığından borç meselesi yüzünden öldürülmüş olabilir."
Genç adamın yüz ifadesi değişti, "Saçmalama. Az bir para olmasa da sırf para uğruna bir diyakozu öldürmem. Bunu yapmak için deli olmam lazım!"
Yaşlı adam umursamaz bir şekilde dedi ki, "Az önce onunla daha önce karşılaşmadım demedin mi?"
Genç adamın vücudu kaskatı olmuştu. Sanki yüzüne bir tokat yemiş gibiydi.
"Her şeyi araştırdık. Artık öğrenmenizin vakti geldi sanırım, yalan sizin için bir seçenek değil, eğer ki yalan söylerseniz soylu bir aileden gelseniz bile hapsi boylarsınız. Tabii ki, kefaletinizi ödeyerek sizi çıkartabilirler ama bu da ucuza olmaz." Yaşlı adam gülümsedi ve Dudian'le diğerlerine baktı, "Bizimle iş birliği yapmanız sizin iyiliğinizi olur çünkü sizin hayal edebileceğinizden daha fazla şey biliyoruz."