"O kadar çok mu?" Jura şaşırmıştı.
Gray'in aylık maaşı sadece 2 gümüş sikkeydi. Jura'nın maaşıysa birazcık daha fazlaydı ama yine de sadece 3 gümüş sikkeydi. Zengin soylulara gitmedikçe fazladan komisyon almazdı. 10 gümüş sikke 2 aylık maaşlarına denkti.
"O kadar parayla ne yapıcaksın?" Gray kaşlarını çattı.
"Görevde kullanacaklarım için lazım. Görev bittiğinde geri vereceğim." Dudian ciddi bir sesle cevap verdi.
Jura ve Gray birbirlerine baktılar. Jura isteksizce cevap verdi, "Tamam, olur. Ama parayı kötü şeyler yapmak için kullanmayacağına dair bize söz vermeni istiyorum."
Dudian rahatlamıştı. Ama Jura çiftinin parayı ona muhafız konumu yüzünden verdiğinin farkındaydı. Eğer başka bir işte çalışıyor olsaydı parayı vermezlerdi.
Ertesi gün.
Bütün bölgeler; kenar mahalleler, yerleşim veya ticari bölgeler kendi aralarında dört bölgeye bölünmüştü. Doğu ve Güney bölgeleri diğer bölgeleri hep daha genişti. Dudian'in ailesi yerleşim bölgesinin güneydoğusundaki Lin Kang sokağında yaşıyordu. Sözde adı Güneyli Maceracıların Marketi olan yer sivillerin serbestçe ticaret yaptığı yerdi. O bölgede satılan çoğu şey büyük duvarın dışından getiriliyordu.
Diğer bölgelere göre nükleer radyasyon radyasyon bölgesinde daha yoğundu. O yüzden sadece maceracılar oraya gitmeye cüret ediyordu. Marketin ismi de maceracıları onurlandırmak için böyle konulmuştu. Maceracılık uzun süreli bir kariyer değildi, çoğu bir kaç riskli seferden sonra emekliye ayrılırdı. O zamana kadar vücutlarının aşınmasını engelleyebilecek para kazanabilirlerdi.
Dudian daha önceden araştırdığından nükleer radyasyon hakkında endişelenmemişti. Üniformasının yapılımda çokça kurşun kullanılmıştı. Radyasyonu engellemede işe yarıyordu. Ayrıca duvarı dışına bedavaya çıkma izni vardı, sadece tek başına gidip materyal toplamaya değmezdi. Buradan satın almak daha verimliydi.
Market evinden çok uzaktaydı ve Dudian yürüyerek zaman kaybetmekle ilgilenmiyordu.
Güneyli Maceracıların Marketine arabayla gitmek için 5 bakır sikke ödedi. Pazar kalabalıktı. Yerlerde halılar ve battaniyeler vardı ve onları satacakları şeyleri koymak için kullanıyorlardı. Satıcılar materyalleri halıların üzerine düzgünce dizmişti. Satıcıların bağırışları tüm marketi kaplamıştı.
Dudian pazardan aşağıya doğru yürüdü.
Yarım saat sonra, sonunda sülfür madeni satan birkaç tezgah buldu. Potasyumnitrat da arıyordu. Kömür tozunuysa kendi yapabilirdi, onun için para harcamak istemiyordu.
Satıcı orta yaşlı, yüzü kararmış biriydi. Saçı dağınıktı, ellerinde kırmızı noktalar vardı. Muhtemelen duvarın dışındayken bir çeşit hastalığa yakalanmıştı. Onları kapatmak için uzun kollu giyinmişti ama elini kaldırırken farkında olmadan kırmızı noktaları gösteriyordu.
Dudian yaşlı adamın vücudunun radyasyon seviyesinin yüksek olduğunu biliyordu. Muhtemelen bir kaç yıllık hayatı kalmıştı, tabi Kutsal Kilise'de tedavi görmezse.
Pazarlıktan sonra, 1 gümüş ve 20 bakır sikkede anlaştılar. Dudian bütün tuz tozunu ve sülfür madenini alacaktı. Potasyum nitrat daha değerli olduğundan o 1 gümüş sikke tutmuştu.
"Bunların hepsini kullanarak en fazla bir kaç patlayıcı paketi yapabilirim. Görevdeyken yanıma yiyecek ve temel silahları alacağımdan ek bir şey almak yasak. Barut fazla ağır değil o yüzden sorun çıkmaz. Her neyse, daha fazla ham madde almanın faydası yok bunlar şimdilik yetmeli." Dudian muhtemel sonuçları aklından hesaplıyordu.
"Küçük adam, bunlar çok ağır. Yardım için aileni çağırmalı ya da bir arabaya binmelisin. Senin için araba çağırmamı ister misin?" dedi Dudian'den parayı alan satıcı.
"Gerek yok." dedi Dudian. Her şeyi keten çantalara koydu. Sıradan biri için bunları taşımak çok zor olurdu ama Dudian için sanki bir kuş tüyü kadar hafifti. Çantaları aldığı gibi gitti.
Orta yaşlı adam, Dudian'e bakınca şaşıp kalktı.
Çok geçmeden Dudian, barut yapmak için kullanılan temel aletleri de diğer tezgahlardan aldı. Sıradan insanların gözünde bu aletlerin simyayla bir alakası yoktu. Mesela ilaç yaparken malzemeleri ezmek için doktorların kullandığı alet vardı.
Öğlene kadar Dudian ihtiyacı olan her şeyi almıştı. Markette gözüne çarpan sıra dışı bir şey çıkar diye geziniyordu. Acıktığını hissetmişti o yüzden akşam yemeği için çıktı.
"Patron. 1 sikkeye bana sat, lütfen! Bu sadece kırılmış bir taş." aniden, Dudian'in kulağında nazik bir ses yankılandı.
Merakında yan tarafa dönüp baktı. Kendisinden yarım baş daha kısa, sol elinde keten çanta tutarken diğerinde siyah bir taş tutan bir oğlan gördü.
Satıcı ince, genç bir adamdı. Başını iki yana salladı ve dedi ki, "Bu bir demir madeni. Ağırlığı fazla olmasa da, en azından elindekinin iki katını ödemen lazım."
"Patron, bu demir madeni olsa da, bu sadece bir maden, demir değil. Bu çok küçük işledikten sonra bile fazla demir çıkmaz bundan." Çocuk taktiğini değiştirdi: "O kadar küçük ki döküm fabrikasının buna ihtiyacı bile olmaz. Bunu hiç kimse almaz. Burada böyle kalacak. Bana satarsan bakır sikkeni alırsın."
Genç adam bir süreliğine tereddüt etti ama sonunda dedi ki, "Tamam, satacağım." Çocuk sırıttı, parayı ödedi ve siyah taşı keten çantanın içine koydu. Arkasını dönüp yürümeye başladı.
Dudian tam gidecekti ki çocuğun bileğindeki küçük bir dövme gözüne çarptı.
"Simyager çırağı?" Dudian burada bir tanesiyle karşılaşmayı beklememişti. Rosyard'ın notlarından simyagerlerin hayat biçimini ve alışkanlıklarını öğrenmişti. Bunlardan en etkileyicisiyse her simyagerin vücudunda kendine özel küçük dövmenin olmasıydı. Simyagerlerin birbirlerini tanımak için kullandığı bir işaretti. Dövme olmadan hiç kimse onların çevresine katılamazdı.
Dövme yapma yöntemi çok basitti. Bazı bitkilerin tozunu siyah suyla karıştırıp kullanıyorlardı. Daha sonra bir iğneyle dövmeyi çiziyorlardı. Ayrıca şekilsiz veya çizgisiz küçük bir nokta bile bir işaret olarak sayılabilirdi.
Dövme soylular ve Kutsal Kilise tarafından da kullanıldığından simyagerlere özgü değildi.
Eğer dövme siyah renkte yapıldıysa bir soylu veya Kutsal Kilise'nin üyesi olsan bile bir simyager olarak görülürdün. Bu onları tespit etmenin kesin bir kanıtı olduğu söylenebilirdi.
Buna benzer olarak, eğer siyah dövmen yoksa gerçek bir simyager olsan bile diğerleri tarafından kabul görmezdin.
Dudian çocuğun gittiği yöne baktı. Çabucak keten çantaları taşıyarak ona yetişmek için arkasından gitti.