"Üç gün sonra gelip sonuçları öğrenebilirsiniz." dedi kadın üçlüye.
Odadan çıktıktan sonra Bülbül Dudian'ine baktı. Baykuş maskesinin ardında sanki birer fener gibi gözleri parlıyordu, "Tebrikler. İlk denemende resmi bir simyager oldun."
"Tebrikler." dedi Altın.
Gül gözlerini kırptı ve meraklı bir şekilde ona baktı, " 'Özel' denebilecek kadar sıradışı ne verdin?"
Dudian gülümsedi ve cevap verdi, "Sadece sıradan bir konuydu."
Dudian doğrudan bir cevap vermekten kaçındığını görünce Gül daha fazla sormadı.
Bülbül Dudian'e dedi ki, "Seni Fare'yle buluşturmaya götüreyim. Belki resmi bir simyager olduğunu görürse tembelliği geçer."
Dudian bir süre düşündü ve başını salladı, "Olmaz, özür dilerim ama yapacak başka işlerim var. Belki başka bir gün."
"Tamam." Bülbül başını salladı.
Bülbül ve diğerleri hemen gitmedi. Biraz meydandaki dükkanları dolaştılar. Ara sıra zor bulanan materyaller görüyorlardı.
Dudian onlar dükkanları gezerken yanlarındaydı. Artık Karanlık Kilise'nin sadece simyagerlerden ibaret olmadığını anlamıştı. Bayağı tercih edilen başka bir meslek daha vardı. Büyü iksirciliği.
Eğer simyagerler eski çağın bilim insanlarıysa, o zaman iksirciler de kişisel çıkarları için çeşit çeşit iksir ve zehir geliştiren bir gruptu. Bir bakıma yaşam grubunun simyagerleri kadar çılgınlardı. Büyük Silva Duvarının tarihinde deliye dönüp soylu aileleri yok eden, şehirleri yerle bir eden iksirciler vardı.
Rosyard'ın notlarına göre Kutsal Kilise bile mümkün olduğunca iksircilere bir şey yapmamaya çalışıyordu çünkü iksirciler işlerini en acımasız ve sıradışı yolla hallediyordu. Ne de olsa ölüm kapına dayanana kadar zehirlendiğini anlayamazdın.
"İksirciler...Zehirler büyük duvarın dışında canavar avlamak için kullanılırsa büyük bir rol oynayabilir." diye düşündü Dudian.
Bir süre sonra diğerleriyle beraber geçitten geri çıktılar.
"Benimle dönmek ister misin?" diye sordu Bülbül, malikaneden çıkınca.
Dudian başını salladı, "Yok, sağol."
Bülbül başını salladı. Zaten sadece kibarlıktan sormuştu. Aslında, daha önce ailesi ve yakınları dışında hiç kimseyle aynı arabanın içinde olmamıştı.
Altın ve Gül de kendi arabalarına binip gitti.
Dudian şehrin karanlık bir köşesine geldi. Takip edilmediğinden emin olunca maskesini ve cübbesini çıkardı. Ardından sessizce şehirden ayrıldı.
...
...
Gizli salonda.
Karanlık odada masanın başında biri oturuyordu. O anda masadaki dosyaları incelemekle meşguldü. Masanın yanındaki borudan bir anda bir titreşim sesi duydu. Arkasını döndü ve metal borudan siyah bir yılanın geldiğini gördü.
Adam yavaşça elini uzattı ve yılanın başına dokundu.
Siyah yılan ağzını açtı. Dişlerinin arasında siyah bir parşömen kılıfı vardı.