Kapıdan içeri girip bir koridordan geçtiler. İçerisi karanlıkta ama havada birçok koku vardı. Dudian pazarın bu kadar canlı olacağını beklemediğinden şaşırmıştı. Özel ilaç kokuları örtebilse de, tamamını silemiyordu.
"Benimle gel." Fare burayla çok haşır neşir olduğundan etrafı iyi biliyordu.
Dudian onu takip etti.
Koridorun sonundan bir ışık geliyordu. Duvarın dibinde iki muhafız dikeliyordu.
Dudian ve Fare koridorun sonuna geldiklerinde başka bir kapıyla karşılaştılar. Muhafızlardan biri kapıyı açtı. Kapının ardında esrarengiz bir yer altı pazarı vardı.
Kare şeklinde devasa bir yerdi. Duvardaki ateşler ortama loş bir ışık yayıyordu. Çeşit çeşit dükkanlar yan yana sıralanmıştı. Simyayla ilgili her şey burada vardı.
Dudian şaşırmıştı, yer altı pazarının bu kadar büyük olacağını düşünmemişti. Misafirler, satıcılar ve alıcılar dahil ortalama üç yüz kişi bir araya gelmişti.
Daha önce, Karanlık Kilise'den bu kadar çok 'şeytani kişiyi' bir arada görmemişti. İçinde garip bir his vardı. Fare elini kaldırdı ve bir yeri işaret etti, "Orası. Benle gel."
Dudian etrafa göz gezdirirken onu takip etti. Aslında, görüşü sıradan insanlardan daha iyi olduğundan etrafı net bir şekilde görebiliyordu. Küçük ve büyük dükkanlar, yerlerde halılar serip bir şey satanlar, burada her çeşit insan vardı. Çeşit çeşit şişeler, kavanozlar ve daha ilk defa gördüğü şeyler vardı. Hatta bir yerde kara pençeler bile satıldığını gördü. Onların hangi canavardan alındığını merak etmişti.
"Usta!" Esnaflardan biri bağırdı, "Gel simya atölyelerine bak, gel, gel!"
Dükkanın sahibi koyu kırmızı bir maske giyen uzun bir adam gibi gözüküyordu. Adam, Fare'ye ve Dudian'e baktı. Dudian boylarından ve seslerinde, onların çocuk olduğunu biliyordu. En fazla çırak veya bir iksirciydi. Onlarla pek ilgilenmek istemiyordu bu yüzden dedi ki, "Bak, al ve öde!"
Fare böyle tavırlara alışmıştı bu yüzden fazla umursamıyordu. Raflardan birine işaret etti, "Köpek, buna ne dersin?"
Dudian baktı ve dedi ki, "Fiyatlar fark ediyor mu?"
"Tabii ki." Fare tecrübeliydi, "Bu en ucuzu ve fiyatı iki gümüş sikke. Bu sana şimdilik yeter. Tabii, zenginsen daha iyilerini de alabilirsin. Mesela bunun gibi, dört gümüş sikke olan. Mesela bu daha uygun ama daha çok ateş kullanımı üzerine olan deneyler için ve fiyatı yedi gümüş... ..."
Atölye malzemelerini tek tek gösterdi ve parmağı en son altın bir atölyede durdu, "Bu en iyisi. Fiyatı iki altın sikke. Otamatik olarak ateş yakıyor ve kaptaki külleri kendi temizliyor. İki tane saflaştırma kabı var. Eğer karışık deneyler yapacaksın bu tam da istediğin atölye."
Dudian sete baktı. Atölyenin yapıldığı malzeme ve görünüşü diğerlerinden daha iyiydi. Ancak iki altın sikke tutuyordu ve Dudian'in üstünde sadece bir altın sikke vardı. Ayrıca hepsini harcamak istemiyordu.
"İşte bu." dedi Dudian, iki gümüş sikkelik atölyeyi işaret ederek.
Dükkan sahibi ona baktı. Sanki uzun zamandır bunu bekşiyormuş gibi dedi ki, "Ödemeyi şimdi yap ve adresini bildir. Yerleşim bölgesindeyse, en geç yarın gece ulaşır."
"Taşıma için yardım mı edeceksiniz?" diye sordu Dudian, şaşkınlık içinde.
Fare güldü, "Tabii ki. Bu kadar büyük şeyleri taşıyamayız yoksa ortaya çıkarız. Onların gizli yolları var. İstediğin kişiye gönderebiliyorlar. Hatta bir soyluya bile."
Dudian'in kafası karışmıştı, Karanlık Kilise topluma bu kadar derin mi kök salmıştı?
O sırada, fare Dudian'i tuttu, onu bi kenara çekti ve dedi ki, "Buraya gel."
Dudian'in kafası başta karışmıştı ama önlerindeki iki kişiyi görünce Fare'nin neden böyle davrandığını anlamıştı. Önlerinde bir kadın ve erkek vardı. Yüzlerinde karga maskesi vardı ve dükkanın önünde duruyorlardı. Omuzlarında koyu altın renginde, altıgen işaretli bir rozet vardı. Onlar gerçek simyagerlerdi!
"Resmi simyager." diye fısıldadı Dudian. İkisi de resmi simyagerdi ama uzun boylu olanın rozetinde üç güneş vardı.
Rosyard'ın notlarından Dudian, simyagerlerin çıraklıktan 5 yıldızlığa kadar olduğunu öğrenmişti. Yıldız sayını arttırmak için büyük miktarda simya iksiri ve deney sonuçlarının incelenmesi için verilmesi gerekiyordu.
Üç yıldızlı simyager Kutsal Kilise'nin Işık Şövalyesine eş değerdi. Şu bilinmeliydi ki, Mel ailesi gibi büyük soylu bir aile bile, onlara karşı misafirperver olmalıydı.
"Usta, elinde hiç iyi simya atölyesi var mı?" diye sordu üç yıldızlı simyager. Sesi az geliyordu, bilerek öyle konuştuğu belli oluyordu.
Dükkan sahibi omuzlarındaki rozetleri görünce hemen öne çıktı, "Elimizde sizin pozisyonunuzdaki birini tatmin edebilecek birkaç şey var. Mesela bu." Dükkan sahibi eliyle en pahalı atölyeyi işaret etti.
Erkek simyager kadın olana baktı ve dedi ki, "Ne dersin?"
Kadın simyagerin rozetinde iki güneş vardı. Adamın gözlerine baktı ve başını salladı, "Kötü. Bunda izolasyon kabı yok... Ayrışmalar için iyi olmaz."
"Demek öyle." Uzun adam bir süre düşündü ve sonra dedi ki, "O zaman başka bir tane bulalım."
"Tamam." Kadın derin bir iç çekti ve dedi ki, "Bu pazarı tekelleştirmişler. İşe yarar bir şey bulamayız. Zaten deneyimi kiliseye verdim, çok geçmeden yukardakiler beni çağıracak... Buna ne dersin?"
Uzun adam bir süre tereddüt etti ama dedi ki, "Tamam."
Parayı ödediler ve gittiler.
Dudian ve Fare onalrın gidişini izledi.
Fare duygusallaşmıştı, "Bizim paramız öyle şeylere yetmez... Çok fakiriz. Ama onları görmek bile çok iyiydi. Ne yazık ki, fazla konuşmadılar, konuşsalardı belki dediklerinden bir şeyler öğrenebilirdik."
"Deneyini Karanlık Kilise'ye mi verdi?" Dudian dedi ki, "Neden deneyi bitirdikten sonra vermedi ki?"
Fare omzunu silkti, "Onlar bitiremeden başkaları aynı deneyi verecek diye endişelenen birçok simyager var. Bu yüzden ilk olarak deneyi veriyorlar ve değerlendirilmesini bekliyorlar. Tabii ki, istersen deneyi bitirdikten sonra verebilirsin ama ya başkası senden bir adım daha ileride olursa?"