İhtiyar Fulin dedi ki, "Ne yapacaksın ki?"
"Dokuma tezgahı alabileceğimiz yerleri biliyor olmalısın." dedi Dudian, "Bana tekstil fabrikası lazım. Yani alabildiğin kadar dokuma tezgahı al. Tekstil işine giriyoruz. Simyager bana tekstil işiyle ilgili birkaç yeni ürün gösterdi. Yeraltı geçidini en kısa sürede kiralayabilmek için o yeni ürünü çoğaltıp satmamız lazım."
İhtiyar Fulin şaşırmıştı, "Tekstil mi? Elimizdeki sermaye ve insan gücüyle fazla para yapamayız."
"Ben bir yolunu biliyorum." Dudian ona baktı, "Sana ihtiyacım olan şeylerin bir listesini vereceğim. Hepsini bulduğunda para yapmaya da hazır olacağız. Bu arada, yeraltı geçidinin yıllık kirası 100.000 altın sikkeydi, değil mi?"
"Evet." İhtiyar Fulin hafiften gülümsedi, "Madenin satışından 10.000 altın sikke aldık. Ancak para neredeyse bitti. 100.000 altın sikkeyi ailemiz bütün hayatları boyunca çalışsa bile kazanamayabilir."
Sıradan soylu bir aile bile topraklarından topladığı vergilerden o kadar para kazanmıyordu. Kıdemli bir avcı olan Glenn o kadar para kazanabilirdi lakin nadir canavarları avlamak için bir sürü ölüm kalım savaşından sağ çıkmak zorunda da kalırdı.
Dudian kısık bir sesle dedi ki, "Merak etme iyi para kazanacağız. Tekstil işine yeni bir teknolojiyle gireceğiz. Şimdiki tezgahlar çok yavaş iş yapıyor, bu yüzden kısa sürede pek para yapamayız. Fakat ürünün hızı 10 kat artarsa o zaman bu bir hayal olmaktan çıkar."
"On kat mı?" İhtiyar Fulin gözlerini açıp ona baktı, "Bunu nasıl yapacaksın?"
"Dokuma tezgahlarını geliştireceğim." dedi Dudian, "Sen en iyisi her an hazır olmaları için birkaç terzi işe al. Hızla davranmalıyız. Mellon Konsorsiyumu çok geçmeden ekonomik baskıya başlar. Eğer parayı şimdi bulamazsak bir daha hiç bulamayacağız. O zaman da attığımız her adım tehlikeyle dolu olacak. Bu yüzden umarım konuştuklarımızı bir sır olarak tutabilirsin."
İhtiyar Fulin ona baktı, doğal olarak şu anki durumu anlamıştı. O da çok endişelenmişti. Mellon Konsorsiyumu büyük bir devdi ve onlara kafa tutmak çok zor olacaktı. Lakin kazanmaları için ufacık bir şansları vardı.
"Dediklerini en kısa sürede halledeceğim." dedi İhtiyar Fulin lakin birazcık tereddüt ediyordu, "Dokuma tezgahlarını geliştireceksin, ha? Fakat geliştirecek bir yerleri var mı ki?"
"Zamanı gelince görürsün." dedi Dudian, "Bu arada, yarın adamlarını atölyeye gönder. Elimizde satacak bir simya ürünü var. Fazla etkili olmasa da piyasada yavaşça yayılacaktır. Kısacası piyasada ün ve güven sağlasak yeter."
İhtiyar Fulin dedi ki, "Ün? Güven? O biraz zor."
"Bana güven." dedi Dudian.
İhtiyar Fulin iç çekti. Dudian'in planını uygulamaktan başka şansları olmadığına inanıyordu, "Diğer soyluları aramıza katabilirim. İlgisi olanlar çöküşte olan diğer aileler olsa da bir araya gelirsek bir şeyler yapabiliriz. Partiden sonra konsorsiyuma katılmak isteyen iki aile oldu. Daha cevap vermedim ama gidip pazarlığa başlasam iyi olacak gibi."
"Mel ailesi gibi zengin ve konum sahibi olmadığı sürece diğer soyluların katılmasına ihtiyacımız yok. Şu anda katılanlar pastadan büyük bir parça isteyecek ama hiçbir şey vermeyecek. Kısacası bu zararımıza olur. Bazen daha çok kişi olunca daha güçlü olmazsın. Ne de olsa çöp altının yanında yine çöp."
İhtiyar Fulin, Dudian'in kararlı tavrını görünce gülümsedi, "O zaman tek umudumuz senin şu simya ürününün iyi bir servet yaratması!"
...
...
Ertesi gün.
İhtiyar Fulin kahyasını çağırdı ve hizmetkarlarla gardiyanları Dudian'in atölyesine gönderdi. Sonra en çok güvendiği üç oğlunu çağırdı.
Ailenin 3. sıradaki varisi olan 3. oğul Sander, normalde meyvelerin paketlendiği fabrikayı temizlemesi için gönderildi. Orayı bir tekstil fabrikasına çevireceklerdi.
Kaledeki herkes İhtiyar Fulin'in emirlerinden bir şeyler döndüğünü anlamıştı. Özellikle en çok şüphelenense dün gece Dudian'in yaralandığı haberini İhtiyar Fulin'in hizmetçisini haber eden 4. oğuldu. İhtiyar Fulin'in 2. oğlu Jake ve 3. oğlu Sander aile hakkında endişe duyuyordu. İhtiyar Fulin'in emirlerini duyunca ailenin kötü bir durumla karşılaştıklarını tahmin etmişlerdi.
Dudian odasında hasta rolü yaparken tüm Ryan Kalesi harekete geçmişti.
...
...
Mellon Vakfı, Avcı Karargahı.
Kaledeki yemek odasında genç bir adam ve bir kadın yakın bir şekilde oturuyorlardı. Sıradan bir çift sevgili gibi gözüküyorlardı lakin yakından bakınca bileklerinde ve parmaklarında yaralar olduğu görülebiliyordu. Hepsi garip şekillerdeydi ve kabuk bağlamıştı, hiçbiri normal insanlarda görülebilecek yaralar değildi.
"Konsorsiyumun orta seviye bir avcıyı öldürtmek için seni gönderdiğini duydum?" Genç adam dikkatlice bifteği elindeki bıçakla kesti, "Ve sen de başarısız olmuşsun. Üsttekilerin inanmamasına şaşmamalı. Böyle bir şeyin olduğuna ben bile inanmam."
Glenn kendine bir bardak şarap doldurdu ve bir yudum aldı, "İnanıp inanmamaları fark etmez, sonuç ortada. Kendimi hiç kimseye kanıtlamam gerekmiyor!"
Genç adam çaresizce gülümsedi, "Soylulara bağlı olduğumuzu unutma. Arada sırada onların da sorunlarıyla ilgilenmemiz lazım. Lakin Glenn sakın unutma, sevdikleri tek şey para değil. Kendilerini üstün görmek onlar için her şeyden daha önemli. Kısacası onları fazla kızdırmamaya çalış."
Glenn'in yüzü çirkefleşti. Elindeki mutfak bıçağını o kadar sıktı ki, bıçak ikiye ayrıldı.
Genç adam Glenn'in tepkisini görünce konuyu değiştirmeye karar verdi, "Duydum ki, Huasheng Konsorsiyumunun bölgesinde bilinmeyen bir canavar çıkmış. Konsorsiyumları bayağı kayıp vermiş. İki orta seviye avcı ölmüş ve kıdemli bir avcı da ağır yaralanmış. Sence nadir bir yetişkin canavarla mı karşılaştılar?"
"Dikkat etsek iyi olur." dedi Glenn umursamaz bir şekilde.
Genç adam omuzlarını silkti, "Her neyse, zaten bizim bölgemizde değil, bizim bölgede olsa o kuduz doğrudan bizi gönderirdi."
Glenn dedi ki, "Yaratık kesin ölmemiştir. Belki gidip bakabiliriz."
"Işık Tanrısı, yalvarırım canavar bizim bölgemizden geçsin." Genç adam gülümsedi ve ellerini birleştirdi. O sırada içeri bir hizmetçi girdi elinde bir gazete vardı. Gazeteyi genç adam uzattı. Genç adam birkaç sayfayı okuduktan sonra dedi ki, "Ryan ailesinin çalıştırdığı avcı yaralanmış!?"