Gökyüzündeki dumanı görünce Linda hızlıca oraya gitti.
Kırmızı dumanın sadece acil durumlarda kullanıldığını bildiğinden kötü hissetmişti. Koyu tenli kızın bir köşede çömelmiş, tuzak hazırlarken binaya baktığını gördü. Gale'ın bedeni önünde yatıyordu.
Gale'ın yüzündeki, boğazındaki ve göğsündeki okları görünce nefesi tutuldu. Koyu tenli kız bir ses duydu ve hemen başını çevirip baktı, gördüğü şey Linda'ydı. Rahatladı ama aceleyle dedi ki, "Düşman şu küçük binada. Binanın arkasından kaçıp kaçmadığını bilmiyorum. Gale, Gale..."
Linda eğildi ve Gale'ın gözlerini kapadı. Bir süre sessizdi ama sonradan dedi ki, "İkiniz beraber değil miydiniz? Bu nasıl oldu?"
Koyu tenli kız an ve an neler olduğunu anlattı.
Linda'nın gözleri detayları duyunca öldürme niyetiyle doldu. Sinirinden ellerini sıktı ve yüzündeki kaslar gerildi. Yüzündeki yara içindeki sinirin yanında bir hiçti lakin yaranın iyileşmesini daha fazla engellememek için kendini sıkmayı bıraktı.
"Kaptan, onun kim olduğunu biliyor musun?" Linda'nın hareketlerini görünce koyu tenli kız kendini tutamadı ve sordu.
"Geçen seferki çocuk." diye cevap verdi Linda.
"O mu?" Koyu tenli kız şaşırmıştı. Dudian'in ismini duysa da onu daha önce görmemişti. Bu cani ve kurnaz çocuğun, büyü damgalarını kapan toplayıcı olduğuna inanmak zordu.
"Nasıl oluyor da duvarın dışına çıkmış? Üstelik, Gale kokusunun taşın altından almıştı. Başka biri ona yardım mı ediyor?" diye sordu koyu tenli kız.
Linda buz gibi gözleriyle ona baktı, "Anlamıyorsun. 'Kemik sıçanlarını' salarak sizi pusuya düşürmek için numara yaptı. Şansınıza aptallık edip ayrılıp peşinden gitmediniz. Yoksa şimdiye çoktan ikinizde ölmüş olurdunuz..."
Koyu tenli kız, Linda'nın söylediklerine şaşırmıştı, "Ama, Gale'ın koku alma duyusu yanlış olamaz!"
"Gale'ı sadece kullandı!" Linda'nın bakışı buz gibiydi, "Gale'ın buraya kadar takip edeceği muhtemelen daha önceden planlanmıştı. 'Kemik sıçanlarının' çoğunu önceden yaraladı. Gale sıçanların kaçmayacağını bildiğinden en hızlı kaçan sıçana odaklandı... Bunların hepsi bir tuzaktı!"
"Üstelik Gale'ın yer altından aldığı koku gerçek 'kemik sıçanının' kokusu olmalı. Kendi kokusunu örtmedi ama 'kemik sıçanlarının' kokusunu örttü ve Gale gelene kadar bekledi. Sonradan da kendini yaralayıp kanını taşların arasına akıtmış olmalı. Sizi kandırıp arkanızdan saldırdı!"
Linda kendi gözleriyle şahit olmasa da her şeyi tam olarak tahmin etmişti. Yine de küçük şeytanın bu kadar kurnaz bir aklı olmasına şaşırmıştı!
Koyu tenli kız, Dudian'in gölden zıplayışını, okunu çıkarıp atış yapışını hatırladı. Ona 'çocuk' deseler de o hareket ona farklı bir his vermişti.
"Kaptan, şimdi ne yapacağız? Peşinden mi gideceğiz?" dedi koyu tenli kız bir süre tereddüt ettikten sonra.
Linda binaya bakıp fısıldadı, "Hayır, o kendi gelecek. Biz sadece oturup bekleyeceğiz." Gale'ın cesedine baktı ve dedi ki, "Gale'ı yakmamız lazım. Oklar virüslüydü. En fazla yarım saat içinde ölümsüze dönüşür..."
Koyu tenli kız dudaklarını ısırdı ve fısıldadı, "Biliyorum."
Linda arkasını döndü ve gitti.
Koyu tenli kız da Gale'ın vücudunu sürükleyerek onu takip etti.
Küçük bir bina buldular ve oraya yerleştiler. Bu kadar küçük bir bina seçmelerinin nedeni, çok katlıların yağmur yüzünden çökmesinden endişe ettiklerindendi. Ama Dudian'in de yüksek bir yerden onlara saldırabileceğinin farkındaydılar.
Kara bulutlar gökyüzünü kapladı. Gök gürlüyordu. Gök gürültüsünün sesi o kadar yüksekti ki gök delinecekti. Bir anda yağmur başladı.
Linda ve koyu tenli kız, sokağın birini baştan aşağı yağmalamıştı. Gale'ın cesedini yakmaya yaracak bazı şeyler bulmuşlardı.
Yağmur sağanak yağmura dönmüştü. hava soğumuştu. Koyu tenli kız Gale'ın yanmış koyu gözlerine hüzünle baktı.
Gale'ın küllerini döktükten sonra dönüp Linda'ya baktı. Linda pencerenin önünde durmuş yağmuru izliyordu. Ne diyeceğini bilmiyordu.
"Kaptan..." Koyu tenli kız fısıldadı, "Gerçekten de geri gelecek mi?"
"Gelecek." Linda arkasına bakmadan cevap verdi.
"Fırsatı yakaladığımızı sanıp arkasından gittik bu yüzden tuzağına düştük. Ama bu sefer onun peşinen giden biz olmayacağız, yani neden peşimizden gelsin ki?" Koyu tenli kız aklından geçenleri sessizce söyledi.
"Gelmek zorunda." Linda arkasını döndü ve ona baktı, "Düşündüğümüzden daha akıllı çıktı. Nasıl dışarı çıktığından emin değilim ama bizle karşılaşınca kaçmadı. Aksine bizi öldürmeye çalıştı. Bu da eğitimi bittikten sonra onu öldüreceğimizi bildiği anlamına geliyor. Bu bizi öldürmek için tek şansı. Eğer bizi öldürmezse kendisinin öleceğini biliyor!"
Koyu tenli kız şaşırmıştı, "Ama o sadece bir acemi. Eskiden bir toplayıcı olsa da hiç bir ava çıkmadı. Nasıl oluyor da bu kadar cesareti var? Sen olmasan bile sayıca ondan fazlayız ve bir takımız. Nasıl oluyor da bizi öldürmeye cesaret ediyor?"
"Yeteneği olduğunu kanıtladı." Linda ona baktı, "Senden birkaç yaş küçük olsa da, senden daha kararlı. Daha önce hiç ava çıkmamış olsa da... Belki de yeteneği bunda yatıyor..."
Dedikleri koyu tenli kızın için titretmişti, "Şansımıza, ona büyüme imkanı vermeyeceğiz, yoksa gelecekte bayağı başımızı ağrıtacak."
Linda pencereden dışarı baktı ve yağmuru izledi, "Şu anda endişelenmiş olmalı. Tüm planları bir anda bozuldu. Şans artık bizim yanımızda. Duvara canlı dönmemizden korkuyor olmalı. Eğer bu şansı kaçırırsa eğitimden sonra onu öldüreceğiz. Onun yerinde sen olsaydın, şimdi bizi öldürmek için ne yapardın?"
Koyu tenli kızın kafası karışmıştı, verecek cevap bulamamıştı.
Yağmur başını almış gidiyordu.