"Hak ettiği ne, hak etmediği ne?" Sarah, Jenny'nin alnına bir fiske attı, "Sen! Ahh! Sen biraz fazla dürüstsün. Babaım dediği gibi, bu dünyada para ve güçle alınamayacak hiçbir şey yok. Tabii, büyük ustaların dışında."
Jenny derin bir iç çekti ve başını salladı. Sarah onun çocukluktan beri oyun arkadaşı olsa da inandıkları şeyler aynı değildi.
"Ben gidiyorum." Sarah daha fazla konuşmadı ve elini salladı.
Jenny başını salladı ve dedi ki, "Şeyy, onu göreceğini söyledin, değil mi? Iıııı... Benim yerime ona bir mektup verebilir misin?"
Sarah elini kaldırdı ve gülerek Jenny'nin yanağını sıktı, "Bu hanımefendi senin habercin olmayacak. Eğer bir şey söylemek istiyorsan git kendin söyle. Yoksa cesaretin mi yok ha?"
Sarah ona göz kırpıp arkasını döndü ve gitti.
...
...
Yard şehri, Ryan kalesi.
Kalenin içine bir araba girdi. Dudian arabadan indi ve hizmetkarı takip etmeye başladı.
Neredeyse akşam olduğundan aşçıbaşı yemeği hazırlıyordu.
Ryan ailesi çöküşte olsa da hala geleneklere uymaya çalışıyordu. Hizmetkarlar masanın yan tarafında saygılı bir şekilde bekliyordu. İhtiyar Fulin'in çocukları ve torunları masaya önceden gelmişti. Masada oturmuş aralarında sohbet ediyorlardı.
Dudian içeri girdiğinde Hugh kız kardeşiyle konuşuyordu. Çabucak ayağa kalktı ve Dudian'i selamladı, "Hoşgeldiniz, Dean Bey."
Dudian elini sıktı, "Hoşbulduk, nasılsınız?"
Hugh güldü ve dedi ki, "Ben iyiyim. Dean Bey aç olmalı. Bizimle yemek ister misiniz?"
Dudian teklifini geri çevirmedi, "Memnuniyetle. Lütfen bir çift yemek çubuğu getirmelerini söyler misiniz?"
"Yemek çubuğu mu?" Hugh şaşırmıştı ama ne olduklarını sormadı.
Dudian, Hugh'un şaşırmış yüzünü görünce burnuna dokundu. Ne demek istediğini anlamadığını anlamıştı. İhtiyar reis daha ikinci kattaydı ve aşağı inmemişti. Barton, Kroen ve Joseph yemek salonunun köşesinde oturuyordu. Hiç kimse onları umursamıyordu.
Dudian'in odaya girdiğini görünce hemen ayağa kalktılar.
Dudian gülümsedi ve üçlüyü başıyla selamladı.
Bu sırada, beyaz sakallı orta yaşlı bir adam Hugh'a dedi ki, "O kim?"
Hugh çabucak Dudian'i tanıttı, "Bu kişi, dedemin işe aldığı bir avcı."
Orta yaşlı adam şaşırmıştı ama hemen yüzünde bir gülümseme oluştu. Ayağa kalkıp Dudian'in elini sıktı, "Merhaba. Ben Fulin'in ikinci oğlu, Jake."
Dudian hafifçe elini sıktı, "Ben de memnun oldum."
Yemek salonunda oturan diğer kişiler de hemen Dudian'i selamlamak için yaklaştı.
"Dean Bey çok gençsiniz. Daha önce hangi konsorsiyumda çalışıyordunuz?" diye sordu Jake.
"Mellon Vakfı."
"Son zamanlarda babam tek başına yeni bir konsorsiyum kurdu. Konsorsiyumun adı Yeni Dünya Konsorsiyumu. Böylesi genç ve önü açık bir avcıyı konsorsiyuma katabildiğini görmek beni gerçekten de mutlu etti."