Jura anahtarlığını çıkarıp kapıyı açtı.
Dudian ileride burada yaşayacağından etrafa dikkatlice baktı.
Jura bir kapının ardından sanki onu kandırmak için, elinde bir çift terliği sallarken ortaya çıktı ve ''Dean, içeriye gel.'' dedi.
Dudian şaşırsa da rahatlamıştı. Evlat edinmenin diğer kurallarından biri ise kişinin evli olmasıydı.
Jura, cana yakın bir şekilde ''Gel, seni bir güzel yıkayalım.'' dedi.
Dudian bir küvetin içinde yatmayı bekliyordu ama hayal kırıklığına uğradı. Başına gelense Jura'nın bir havluyu sıcak suya batırıp onunla yüzünü ve kollarını silmesiydi. Banyo yapma şekli yetimhanedekiyle aynıydı.
Yinede, suyun rengi burada daha temizdi.
Dudian'in bilmediği şeyse bu dünyada soyluların bile bu şekilde banyo yapmasıydı. Genellikle insanlar suyun bağışıklık sistemlerine zarar verip vücutlarını zayıflatacağına inanıyordu. Hatta hipokondriyazis*(Hastalık Hastası) olan soylular bile yılda sadece bir veya iki kez banyo yapıyorlardı.
Yıkandıktan sonra, Dudian'e paçavralarını değiştirmesi için yeni kıyafetleri verdikten sonra evi gezdirdi.
Evdeki çoğu şey Dudian'in beklediği gibiydi. Bir tane bile teknolojik alet, hatta basit bir çalar saat bile yoktu. Eskilerden kalan bulabildiği tek şey ise kitaplardaki masallardı. Görünüşe göre masallar daha buhar makinesinin icat edilmediği Avrupa'nın orta çağından geliyordu.
Son üç ay olanları düşününce, Dudian bu kıyamet sonrası dünyada, medeniyetin daha yeni tunç çağına girmiş olduğuna daha fazla ikna oldu. Daha demiri nasıl kullanacaklarını bile zar zor biliyorlardı.
Bu buldukları aklındaki fikirlerin ortaya çıkmasına sebep oldu.....
Akşam olunca hava yine karardı. Soğuk hava sanki yağmuru tekrar gelmesi için çağırıyordu.
Jura Dudian'in karanlıktan korkabileceğini düşündüğünden erkenden gaz lambasını yaktı. Jura, onun ateşten aydınlanan yüzünü her gördüğünde içi harika bir hisle doluyordu.
Dudian pencereden dışarı bakarken ''Yakında tekrar yağacak. Amcam ne yapacak?'' dedi.
Jura çocuğun endişelendiğini görünce güldü ve ''Amcanın bugünlerde yapacak çok işi var bu yüzden bugün gelemeyecek. Sen acıktın mı bakalım?'' dedi.
''Yemekte ne var?''
Jura kendine olan güveniyle ''Uslu çocuk. Sana bu şaheserimi tatman için izin vereceğim. Eminim ki seveceksin.'' dedi.
...............
...............
Göz açıp kapayıncaya kadar, 1 ay geçmişti.
Dudian yeni babası, Gray'le tanıştı. Uzun ve ince bir adamdı. Görünüşü normal olmasına rağmen iyi huyluydu. İş olarak terzicilik yapıyordu. Evde bir dikiş makinesi vardı. 'Kara Kış' mevsiminin yaklaşmasıyla fabrikada ısıtıcı olmadığından dikiş makinesini eve getirmişti.
Görünüşe göre evlat edinme konusu hakkında daha öncede tartışmışlardı. Ama, Gray Dudian'i ilk kez gördüğünde görünüşü yüzünden şaşırmıştı. İçe kapanık kişiliği bir yana, Gray onu kabul etmişti.
Dışarıda fırtına vardı, Dudian'in birden tuvaleti geldi. Yatağından kalkıp terliklerini giydi ve yavaşça kapıyı açtı. Tam ailesinin odasının önünden geçerken bir ses duydu. 'Saat bu kadar geç, neden hala uyumadılar?' diye düşündü.
Dudian birden irkildi.
Görünüşe göre, bu zamanlarda ev yaparken sesi fazla kafaya takmıyorlardı. Odadan mırıldanmalar duydu.
''Bunu gerçekten yapmak istiyor musun?''
Dudian Jura'nın sesinde ki kararsızlığı hissedebiliyordu.
''Çocuktan hoşlandığını biliyorum. Aslında, ben de hoşlandım. Ondan ayrı kalmaya katlanamam. Ama bu bizim için iyi bir fırsat. Eğer Avriller çocuktan etkilenirlerse, ticaret bölgesine taşınıp orada daha iyi bir iş bulabiliriz. Eğer yalnız hissedersen, başka bir çocuk evlat edinebiliriz.''
''Endişelendiğim şey para değil. Eğer Avriller’de kalırsa ve konuşmazsa, onu orada ezerler. Bu dünyada iki tip insan var… Bir keresinde bir doktorun büyük bir aileye girdiğini ve orada çalışmaya başladıktan sonra ona... ona....''
Oda bir anda tamamen sessizleşti.
''Jura, onun sadece kenar mahallesinden bir yetim olduğunu biliyorsun. Onu evlat edinmesek bile, başka bir aileye köle olarak alınacaktı. Ayrıca, Avriller’de hizmetçi olmak çoğu kişinin kıskanacağı bir pozisyon.''
''Ama---''
''Karar verilmiştir. Daha fazla konuşmaya gerek yok.''
Odaya bir kez daha sessizlik düştü.
Odanın önündeki Dudian, başını öne eğmişti. Yumruklarını sıkıp yavaşça saldı. Sanki bir ceset gibi bedenini odasına sürükledi. Hatta tuvalete gideceğini bile unutmuştu.
Dudian yatağında otururken yağmurun yere düşüş sesini dinliyordu. Kalbi kırılmıştı. Bu çiftle sadece bir kaç ay kalmasına rağmen, Jura özenle onunla ilgilenmişti. Bu onu çok etkilemişti. Bu hislerin saniyeler içinde yok olmasını hiç beklememişti. Sanki dünya ona gülüyor ve onu bir kargaşaya itiyordu.
Bir anda çok yalnız hissetti.
Her zaman kız kardeşinin kulağını nasıl çimdiklediğini hatırlayınca ailesini özlemeye başladı.
Aklında bir fikir oluşurken yumruklarını sıktı. 'Eğer ailesini bir daha göremeyecekse... o zaman... bu yeni ve garip dünyada.....'
Hiç kimse o yağmurlu gecede, ufacık birinin tarihin sayfalarını tamamen değiştirmeye karar verdiğini bilmiyordu.