Yemekten sonra Dudian çoklu ok atışı çalışmak için eğitim alanına gitti.
O gittikten bir süre sonra genç eğitmen Dudian'i görmek için geldi. Biraz şaşırmıştı ama hiçbir şey demedi. Bir süre çalışmasını izledi ve birkaç açığını gösterip gitti.
Dudian kalenin yatakhanelerine dönünce kütüphaneden çalışmak için bazı hukuk kitapları aldı.
Ertesi gün.
Dudian dünkü gibi kahvaltısını yaptı ve izin almak için genç eğitmene gitti.
"İzin mi? Yine mi?" Genç eğitmen kaşlarını çattı ve mutsuz bir sesle konuştu, "Resmi bir avcı olsan da, şu anda eğitim görmen gerekiyor. Antrenmanlarını aksatamazsın. Dün sadece bir istisnaydı. Bugün ne işin var bakalım?"
Dudian yalan söylemedi ve ne olduğunu anlattı, "Dün hukuk sınavının ilk aşamasını geçtim. Bugün de resmi sınava gireceğim."
Genç eğitmen şaşırmıştı. Hukuk sınavlarının ilk aşaması büyük bir olaydı. Sınavla ilgili birkaç şey duymuştu ama Dudian'in dün bunun için izin isteyeceği hayatta aklına gelmezdi.
Genç eğitmen Dudian'e şüpheyle baktı, "Hukuk çalışıp biraz öğrenmiş olabilirsin ama sınavı geçmek için bilgiye değil ustalığa ihtiyacın var. Bu kriterlere uyan pek kişi yok."
"Ben yine de deneyeceğim." Dudian ne hakkında konuştuğunu biliyordu.
Genç eğitmen bir süre düşündü, "Tamam o zaman, umarım başarılı olursun."
Dudian sevinmişti, "Teşekkürler, eğitmenim!"
"Gidebildiğin kadar erken git, erken gelmeyi de unutma." Genç eğitmen gitmesi için elini salladı.
Dudian hemen arkasını döndü kaleden çıktı. İlk gelen arabaya bindi ve doğrudan Pus bulvarına gitti.
Pus bulvarı, ticari bölgenin tam merkezindeydi. Metrekareye düşen fiyat o kadar fazlaydı ki o parayla ticari bölgenin dış taraflarında küçük bir kasaba alabilirdin.
Burada yaşayan insanlar soylulardan bile yüksek konumlara sahipti. Her yer lüks ve zarif dükkanlarla doluydu. Kadınlar üstlerinde mücevherler, ya çocuklarıyla ya da evcil hayvanlarıyla etrafta dolaşıyordu.
Araba Pus bulvarındaki adliyenin önünde durdu. Yayalar bu sokaktan pek geçmediği için etraf biraz ıssızdı. Sokağın ortasında 30 metre uzunluğun yüksek bir bina vardı. Binanın üst tarafı tıpkı bir su kabağının tepesine benziyordu. Binanın en tepesinde devasa bir haç işareti vardı.
Kutsal Kilise'nin öğretilerine göre haç arınmayı temsil ediyordu!
Mahkeme salonuna giderken Dudian yanında beyaz cüppeli insanların geçtiğini gördü. Bazıları elinde tuttukları hukuk kitaplarını okuyordu, bazılarıysa ciddi bir şekilde bir konu hakkında tartışıyordu.
"Sınav olmaya geldim." Dudian sessiz salona girdi. Kartını çıkardı ve muhafıza gösterdi.
Genç muhafız buz gibi bakışlarıyla Dudian'in elindeki kartı inceledi ve başını salladı, "İçeri gir."
İlk katın lobisi son derece genişti. En tepede büyük bir avize vardı ve tüm lobiyi aydınlatıyordu. Yukarıya bakınca şaşırdı. Beyaz kristal gibi şeylerden bir yunusun mozaiği yapılmıştı.
Beyaz ipeksi bir elbise giyen bir hizmetçi geldi ve nazik bir sesle dedi ki, "Sınav için gelenler lütfen beni takip etsin."
Dudian ve diğerlerini yan taraftaki bir salona götürdü. Tıpkı bir kiliseye benziyordu. Ön tarafta yüksek bir platform ve arkaya doğru sırayla dizilmiş oturaklar vardı. Oturaklarda bir düzineden fazla genç oturuyordu. Çoğu pahalı, açık renk, ipeksi kıyafetler giymişti. Sadece bir veya ikisinin yün veya keten kıyafeti vardı.